Hakem hataları ligimizde ilk kez olan bir hadise değil elbette, Fenerbahçe'nin de başına ilk kez gelmiyor; son kez de olmayacaktır. Örneğin yine geçtiğimiz günlerde oynanan ve Galatasaray'ın 3-0 üstünlüğü ile sona eren Eskişehirspor maçında, maç henüz 1-0 iken; Burak Yılmaz'ın Eskişehir kalecisi tarafından düşürüldüğü bir pozisyon var ki; tüm otoriteler ve yorumcular tarafından penaltı olduğu söylenmektedir. Fenerbahçe'nin Erciyesspor ile oynadığı ve Caner'in rakibine tekme attığı ancak kırmızı kart görmediği pozisyon da hafızalarımızdadır değil mi? Geriye dönüp maç maç bakmanın holiganizm dışında hiç bir şeye katkısı olmadığı aşikar. Aslında Fenerbahçe camiası ve taraftarının bu tepkilerinin arkasında 'adalet' istemi var ve bu haklı taleplerini dile getiriyorlar. Ancak bu talepleri ortada var olmayan bir Fenerbahçe düşmanlığı kavramına indirgendiği için daha ateşli ve önüne geçilemez tepkileri doğuruyor.
Adalet derken; hakkında bütün mahkemelerin (T.C. mahkemeleri, UEFA, CAS ve yargıtay) şike ve teşvik vardır dediği 2010 - 2011 sezonu ile ilgili Trabzonspor'un haklı adalet istemini, Fenerbahçe üzerine oynanan oyunlar diyerek geçiştiren ve her mahkeme öncesi 'bu kez haklı olduğumuz anlaşılacak' denmesine rağmen her seferinde şike ve teşvik vardır yanıtı alan Fenerbahçe camiası ve taraftarı da artık şapkasını önüne koymalıdır.
2010 - 2011 sezonu ile ilgili TFF dışında verilen tüm kararlar Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım aleyhinedir. Sadece Yıldırım Demirören TFF si 'sahaya yansımayan' şike gibi bir tabirle ve değişen 58. madde ile 'şikeye teşebbüs' suçunu hafif kişisel cezalarla suçu geçiştirmiştir.
Futbola siyasetin bulaşması tüm dünya futbol kamuoyu tarafından istenmeyen durumların başına gelmektedir. Fakat ülkemizde futbol ve siyaset hep birlikte yürümüşler, iç içe olmuşlardır. Şike ve teşvik eylemleri elbette ilk kez 2010 - 2011 sezonunda Fenerbahçe kulübü yönetimi tarafından işlenmemiştir. Ama geçmişte gerçekleşip suç sayılmamış yahut yakalanmamış eylemler yüzünden de tespit edilen bir suçu es geçemeyiz. Özellikle teşvik geçmişte de var olan ve hatta açık açık yapıldığı söylenebilen bir eylemdir. Ancak UEFA ve FIFA şike-teşvik, doping ve ırkçılık konusunda son yıllarda hassasiyetini artırmış ve tavizsiz duruşunu her olayda göstermektedir. Bizim de ülke olarak bu suçlardan sıyrılarak temiz futbol için ağız ve fikir birliği yapmamızın zamanı gelmiştir.
Sürekli nefreti körükleyen kulüp yöneticileri, şike-teşvik gibi futbol oyununun onurunu ve şerefini ayaklar altına alan, eğlencesini hiçe sayan eylemler; futbol ile nemalanarak taraftarı ve kulüpleri seçim malzemesi şeklinde gören siyasilerin artık bu oyundan uzaklaştırılma zamanı gelmiştir. Her sezon şampiyon olan takımın şampiyonluğu ve başarısı hakkında şüphe duyacak, her oynanan maçtan sonra hakemlerin kasıtlı! hatalar yaptığına inanacak, kulüp yöneticilerinin nefret tohumları yüzünden gencecik kardeşlerimizin ölümlerini izleyecek ve daha fazla para kazanmak uğruna; reytingler yükselsin diyerek tüm bunlara ses çıkarmayan medya organlarının yayınlarını izleyeceksek ne anlamı var bu oyunun?
Futbol bir sevgi ve eğlence oyunudur. Bunu oyun olmaktan çıkaran, adını lekeleyen, kalitesini düşüren ve içimizde bir gram seyir zevki bırakmayan unsurlara artık dur demenin zamanı gelmiştir. Bugün herhangi bir maçta yapılan hakem hatası yarın yine başka bir maçta gerçekleşecektir. Eğer mevzu adalet ise; iğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batırma zamanı gelmedi mi?
Gelin hep birlikte gerçekten hak edenin kazandığı bir oyun izleyelim;
futbolu çirkinleştiren tüm unsurları tek bir ağızdan reddedelim!
Saygılarımla
Olcay Şeker
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.