Ahmet Davutoğlu’ndan Erdoğan ve Soylu ile ilgili sert açıklamalar

Ahmet Davutoğlu’ndan Erdoğan ve Soylu ile ilgili sert açıklamalar

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın kendisi hakkındaki "Bir ihanet projesinin parçası" yönündeki açıklamalarına tepki gösteren Davutoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya da çağrıda bulundu.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, düzenlediği haftalık basın toplantısında gündeme dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

“İHANETİN HESABINI TÜM TÜRKİYE’YE VERMELİ”

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın kendisi hakkındaki “Bir ihanet projesinin parçası” yönündeki açıklamalarına tepki gösteren Davutoğlu, şunları söyledi;

*Sayın Cumhurbaşkanı ima ettiği siyasi etiğe uygun düşmeyen ilişkilerde olmadığımızı kendisi çok iyi bilir. Ki kamuoyu da Cumartesi günü yaptığımız açıklamalardan gerçeğin ne olduğunu öğrendi.

*Ama kendileri, ülkenin yüzde 49.5 halk desteğiyle seçim kazanmış başarılı bir başbakanına, üstelik yurt dışında iken, arkadan kumpas kurmak suretiyle nasıl ihanet edileceğini uygulamalı siyaset dersi olarak bütün Türkiye'ye öğretmiştir.

*Asıl kendisi çıkıp bu ihanetin hesabını bütün Türkiye'ye vermelidir. Nitekim biz olsak asla gerçekleşmeyecek ama bugün memleketi sarmış olan bütün yozlaşmaların start noktası orasıdır.  Asıl siyasi ikiyüzlülük de budur.

PEKER’İN AÇIKLAMALARI

Davutoğlu'nun gündeminde Sedat Peker'in açıklamaları ile başlayan tartışmalar da vardı.

90'lı yıllarda olduğu gibi devlet-mafya-şirket kaynaşmasının yaşandığını söyleyen Davutoğlu, “Bugün her zamankinden daha çok gerçek bir ‘Temiz Siyaset Devrimi'ne ihtiyacımız var. Öncelikle başta İçişleri Bakanı olmak üzere, sorumluların istifa etmesi gerekir! Ülkenin kanalizasyon borularını tıkamış olan bu foseptiğin logar kapağı kaldırılmalıdır.” ifadelerini kullandı.

Davutoğlu'nun açıklamasından satır başları şu şekilde:

*İçişleri Bakanlığı makamında oturan birinin, kendi ifadesiyle bir ‘suç örgütü liderinin' iddialarına yönelik sözde savunmalarına, cevap adı altındaki hedef saptırmalarına, sapla samanı birbirine katıp gerçekleştirdiği iftiralarına hep birlikte şahit olduk.

*Mitinglerde şov yapmasına izin vermek, iktidarı eleştirenlere karşı tehditler savururken sus pus olmak ve destek vermek, hakkında soruşturma yapıldığı günlerde dahi kendisine koruma polisi tashih etmek, ayran içip ayrı düşünce de hedef saptırıp muhalefeti suçlamak, tam da bu kara düzen sistemin memuruna yakışır bir tavır olmuştur!

“UYUŞTURUCU TRAFİĞİNİN TÜRKİYE AYAĞI YARGILANMALI”

“Kokain baronlarının kim?” olduğu merak edileceği yerde dedikodu, iftira ve hedef saptırmanın adı siyaset olmuştur! Muhatap kendileri iken, muhalefetten çete liderine abi, abla, hoca tayin etmek ne tür bir aklın, hangi seviyede bir sıkışmışlığın ürünüdür?

*Bakın buradan uyarıyoruz; Bu uyuşturucu trafiği konusu eğer ciddi biçimde soruşturulmaz ve sorumlular Türkiye'de yargılanmazsa, tıpkı Rıza Zerrab olayında olduğu gibi ülkemizi uluslararası arenada ciddi sıkıntılara sokacak; aleyhte gelişmelerin ileride dağ gibi önümüze yığılmasına sebebiyet verilecektir.

*“Biz zaten uyuşturucuyla mücadele ediyoruz” diyerek 5 ton gibi devasa oranda uyuşturucunun Türkiye ayağı örtülmeye çalışılmamalıdır. Bu trafiğin içinde kimler varsa Türkiye Cumhuriyeti savcılarınca, Türk devletinin mahkemelerinde yargılanmalı ve ülkemizin adı da temize çıkarılmalıdır!

“SOYLU, AĞAR'A ‘GÖNÜL KOYMUŞ', MİLLETLE ALAY EDİYORLAR”

*Bu iktidar itham, iftira ve karalamaları bir yana bırakıp iddialara cevap vermelidir! Gerekli soruşturmaları açıp bu sürecin Susurluk'tan beter bir hale bürünmesine engel olmalıdır! “Susurluk-darbe-ekonomik-sosyal kriz-deprem” döngüsünde olduğu gibi, salgın krizi-ekonomik kriz derken daha da derinleşerek girdabını büyütecek olan bir devlet kriziyle de karşı karşıyayız artık.

*Sorarım sizlere değerli vatandaşlarım! 2000'lerde vesayet sistemi lehine meclisten çekilen bir şahsın, 90'ların kirli odaklarıyla boy fotoğrafları verdikleri bir vasata ne ara ulaştı bu memleket !? 90'larda nasıl bir rol ifa ettiği belli olan, Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'ya “o tuğlayı çekersek bütün bir duvar çöker” diyen bir şahsiyetin, eski bir İçişleri Bakanı'nın, yüksek döviz geliri getiren bir yere çökmesini sorgulamak için bir çete reisinin konuşması mı gerekiyordu?

*İçişleri Bakanı kendisine gönül koymuş! Kendisinden dil sürçmesini geri almasını bekliyormuş! Ülkeyi getirdikleri yere bakın! Milletle alay ediyor bunlar! Sen daha önce bu Marina için şeffaf bir ihale açılmış mı, kanun, yönetmelik işlemiş mi diye hesap sormuş muydun?

“İSTİFA ETMELİDİR”

*Bu kadar kolay mıdır bu işler? Bu nasıl bir devlet anlayışıdır? Bu resmen bir devlet-mafya-şirket kaynaşması değil de nedir? Ortada kanun, kurum ve kurallarıyla işleyen bir aygıt mı var yoksa tıpkı 90'larda olduğu gibi, mafyatik yapılarla, büyüttükleri şirketlerle vekalet ilişkisine girişmiş, tabelasında da “derin devlet” yazan bir mekanizma mı?

*Aziz milletim! Buradan açıkça çağrıda bulunuyor ve ilan ediyorum ki; Bu durumu ancak bir “Temiz Eller Operasyonu”; sözde değil gerçek bir “Temiz Siyaset” çıkışı temizler. Bugün her zamankinden daha çok gerçek bir “Temiz Siyaset Devrimi'ne ihtiyacımız var.

*Öncelikle başta İçişleri Bakanı olmak üzere, sorumluların istifa etmesi gerekir! Ülkenin kanalizasyon borularını tıkamış olan bu foseptiğin logar kapağı kaldırılmalıdır. Eğer bu hükümet bunu beceremeyecekse, toptan istifa etmeli, şeffaflık temelinde temiz siyaseti kimin inşa edeceğine önüne konacak sandık aracılığıyla halk karar vermelidir!

“KORKU BULUTLARI DAĞLARI SARMIŞ”

*Önce ülkenin İçişleri Bakanı çıkıp bizi bir mafya liderinin hocası ilan etti; devletin en tepesindeki zat da “içimizdeki Mescid-Aksa'ları yıkmaya çalışanlar” diyerek nereye vardığından şuursuz cümleler eşliğinde bizleri itham altında bıraktığını zannetti.

*Bizler “bunlar Filistin meselesini ne zaman araçsallaştıracaklar, iç siyasetin aracı ne zaman kılacaklar acaba?” diye beklerken, bizleri yine şaşırtmadılar! Belli ki korku bulutları dağları sarmış! Belli ki, karanlık ilişkiler ağı orta yere serilirken, bizler hedef tahtasına konunca onların üzerinin örtüleceği zannedilmiş.

“ONLAR DAMAT BAKANIN İSRAİL İLE GİZLİ PAZARLIKLARINI DA BİLİR”

*Onlar damat bakanın İsrail ile normalleşme sürecinde devlet kayıtlarına geçmeyecek şekilde yürüttüğü temaslarda Filistinlilerin  ve Mavi Marmara şehitlerinin haklarını ikinci plana atarak şahsi ve zümrevi çıkarlarını ve uluslararası imajlarını önceleyen ne tür pazarlıklar yapıldığını da bilirler!

*Bizi haksız ithamlarla bayram günü suçlamadan önce bu görüşmelerde ve daha sonra Trump döneminde Trump'ın damadı ile yürütülen damatlar diplomasisinde neler görüşüldüğünü açıklasınlar! Biz ayrıldıktan sonra doğrudan Mescidi Aksa'nın İslami ve tarihi kimliğini korumak amacıyla yapılan yardımların niçin kesildiğinin hesabını bir versinler!

*Mescid-i Aksa'nın mübarek taşları da, Kudüs'ün aziz toprağı da, Filistinli mazlumların derin vicdanı da bizim onlar için neler yapmış olduğumuza da şahittir;  kimlerin bizden sonra onları terk ettiğine ve sadece bir siyaset malzemesi olarak kullandıklarına da şahittir!

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.