Ayasofya'da yer altı yapıları keşfedildi
Ayasofya'yı yapımından bu yana geçen bin 483 yıldır havalandırarak ayakta tutan, rutubetten koruyan yaklaşık 900 metrelik yeraltı menfezleri 3 boyutlu görüntülendi.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi ve Ayasofya Müzesi iş birliğiyle Ayasofya’nın müze olarak kullanıldığı dönemde başlayan Ayasofya Yeraltı Yapılarının 3 Boyutlu Görüntülenmesi ve Belgelenmesi Projesi ile Ayasofya’yı havalandırarak rutubetten koruyan yaklaşık 900 metrelik yeraltı menfezleri ve yapılarının 3 boyutlu taraması yapıldı. Daha önce girilemeyen yerlere girilerek yeni yeraltı mekânlarının keşfedildiği projenin sonuçları Uluslararası Ayasofya Sempozyumu'nda bilim dünyasına sunuldu.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Hasan Fırat Diker, Doç. Dr. Mine Esmer, Dr. Öğr. Üyesi Alidost Ertuğrul ve İTÜ Güzel Sanatlar Bölümü Öğr. Gör. Arkeolog Ali Hakan Eğilmez yürütücülüğünde 29 Haziran-16 Temmuz 2020 tarihlerinde gerçekleştirilen “Ayasofya Yeraltı Yapılarının 3 Boyutlu Görüntülenmesi ve Belgelenmesi Projesi” kapsamında elde edilen veriler sempozyumda katılımcılarla paylaşıldı.
936 METRELİK YER ALTI YAPISI TARANDI
Ayasofya’nın daha önce keşfedilmemiş yer altı yapılarında hava sirkülasyonunu engelleyen moloz ve çamur birikintilerinin giderilmesine yönelik gerçekleşen proje ile yapının sürdürülebilir korunmasına katkı sağlamak amaçlandı. Doç. Dr. Hasan Fırat Diker, çalışmalara dair önemli bilgiler paylaştı. Çalışmanın amacının Ayasofya’nın zemin altında kalan havalandırma menfezleri, mezarlar, kuyular ve diğer yer altı yapılarını anlamaya ve belgelendirmeye yönelik olduğunu söyleyen Doç. Dr. Hasan Fırat Diker, “İklimlendirme, zemin suyunu kontrol etme, yağmur suyunu tahliye etme ve su tesisatı gibi ihtiyaçlarını gidermek için yapılmış bu mekanlar, erişilebildikleri nispette üç boyutlu olarak taranıp belgelendirilmiştir. İçi dolu su kuyularına da uzman dalgıç marifetiyle inilerek, su altı fotoğrafları çekilmiştir. Çalışma kapsamında Ayasofya iç narteksi altındaki büyük mekân ile bu mekânın kuzey ve güney ucundan farklı yönlere devam eden tüneller taranmıştır. Toplam 668 metre uzunluğundaki yer altı yapısı dijital taramayla, 268 metre uzunluğundaki yer altı yapısı da geleneksel yöntemlerle el ile ölçülmüştür” dedi.
Çalışmaya ilk olarak iç nartekste İmparator Kapısı’nın güneyindeki kapaktan inerek erişilen mekândan başladıklarını ifade eden Doç. Dr. Diker, “Bu mekânın gerek menfezlerin havalandırılması, gerekse de menfezlerden gelen su hattının dağılımı için ihtiyaç duyulan bir istasyon olarak kullanıldığı değerlendirilebilir. Üçer tünelin çıktığı bu mekân Ayasofya iç ve dış yer altı mekânları arasında bir geçiş ortamı oluşturmaktadır” diye konuştu.
Doç. Dr. Diker, zemin kat altındaki menfezlerin üzerini kapatan mermer levhaların arasındaki derz boşluklarının iç mekânla dış mekân arasındaki hava döngüsünü sağladığını anlattı. Yer altı koridorlarını adeta bir metro ağını andırdığını ifade eden Diker, “Koridorlar bölgede su ihtiyacını gidermeye yönelik bir alt yapı sistemini gösteriyor. Kuzey-güney ve doğu-batı aksındaki tünellerin kesiştiği konum itibariyle burada ilk akla gelen menfezlerin Ayasofya’nın avlu ortasındaki ve yok olmuş havuz yapısı ile ilişkili olduğudur” dedi.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.