Dürüstlük... 'Hayri ile Nuri'
Dürüstlük: iyilik, güzellik, fenalık gibi insanın yaradılışında tohumları var olan duygu… Dürüstlük herkesçe tam anlamıyla benimsenmiş olmasa bile; herkesten beklenen bir karakter yapısıdır.
Bir yaz günü iki mümessil arkadaş doktor görüşmesinden dönüyorlarmış. Tam hastanenin girişi önünde Hayri Bey hızla yere atılıvermiş, öyle ani hareket etmiş ki hemen yanıbaşında ki Nuri bile ne olduğunu anlayamamış.
Nuri;
- Hayri, ne oldu; ne buldun diye sormuş?
Hayri ise, gülümseyerek ya ne olacak aptalın biri 50 lirasını kaybetmiş onu buldum, demiş. Nuri ise ya oğlum bırak alay etmeyi de gel bir fakir bulup sevindirelim ya da bir camiye falan atalım, sahibinin hayrına… demiş. Bu lafları duyan Hayri, daha da alaycı bir tavırla bizim Nuri’ye gülmüş ve kaybetmeyeydi, keriz… Sonra ben hayır kurumu muyum? Bana ne elalemin hayrından-şerrinden demiş ve o parayı cebine atı vermiş.
Aradan bir hafta geçmiş. Yine bir cumartesi günü bizim iki kafadar Hayri ile Nuri; bu sıcakta iş, çekilmez: gel, Veysi’yi de alıp Şile’ye denize gidelim. Hem piknik yapar hem de doya doya denize girer, serinleriz,demişler. Veysi’de Hayri’nin bu şeytan fikrine uyup onlara takılmış.
Hayri, Veysi’yi de yanına almış, Kartal’dan deniz mayolarını alıp iki araba Şile’de buluşmuşlar. Hayri ile Veysi kıyafetlerini paralarını, telefonlarını, vs. her şeylerini arabada bırakıp mayolarını giyinmiş, deniz kenarına inmişler. Nuri ise, deniz kenarında mayosunu giyinmiş, eşyalarını da yanına almış. Akılları sıra araçları ormanının içinde gölgede selamette olacakmış. Akşama kadar gülüp eğlenmiş, denize girip keyif çatmışlar. Hava kararıpta arabalarının yanına varınca da dağ başında dımdızlak kaldıklarını anlamışlar…
Arabanın arka kapı camını kıran hırsızlar, tüm eşyalarını; pantolondan gömleğe varasıya kadar her şeylerini çalmışlar. Donları ile ormanda kalan Hayri ve Veysi için Nuri, kartala gidip birkaç parça üst baş ve bir çilingir alıp gelmiş. Arabanın kapılarını açıp çalıştırmış ve Kartal’a götürmüşler. İşyerinden duyulursa; iş saatinde denize gittik diye işten de kovuluruz diye düşündüklerinden polise dahi gidememişler…
Velhasıl-ı kelam, Nuri’ye bir hafta önce bulduğu 50 lira, 550 liraya mal olmuş. Eğer Hayri kalbini böylesine bozmasa, üç kuruşa tenezzül etmeden Nuri’yi dinlese bunların hiçbiri belki de başına hiç gelmeyecekti. ‘Allah’ın parmağı yok ki adamın gözüne soksun!’ derler, bizim oralarda…
Dürüst bir dünya dileğiyle… !denizbatu!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.