Giresun'lu Cumali
Yurdum insanı, eczane ve hastane dedik... Çünkü; insanımızın bir çoğu buraları bir çeşit vakit geçirme; stres atma yerleri gibi görmektedir. Birçoğumuzun böyle yerlerde, trajikomik hikayeleri illaki olmuştur. Örneğin: bir kişi hasta olur, yirmi iki kişi hastaneye doluşur. Hatta eczane ya da hastaneye giderken, konu komşuya; hısım akrabaya:
- Konnşuu gıı! Hadin eczaneye bi koşu gidip ilaç alalım şeklinde, serenatlarla duyuru yapılır.
Hele bazı ablalar var; çocuk ağlasa... hurra hadi koş hastaneye... Doktor bir şeyi yok deyip iğne ilaç yazmazsa bu sefer bu doktor anlamıyor çocuk boşa ağlamaz hadi yürü başka hastaneye. Eve gelince de çocuklar öter!.. (Aslında ağlayan çocuğu abisi ya da ablası dövmüştür de korkudan söyleyememiştir.)
Beni yakinen tanıyan arkadaşlarım bilir, ablamın İstabunbul'lun ücra köşelerinden birinde bir eczanesi var. Hal böyle olunca ablamı nöbetçi olduğu gecelerde yalnız bırakmamak için yanına, ona yardıma giderim.
Bir pazar nöbetiydi; eczane ana-baba günü, insanlar yığınla kuyrukta, dışarıda muhteşem bir kar şöleni ve soğuğun kemiklerinize temas eden eşsiz güzelliği arasında, eczanenin kapısı sonuna kadar açıldı... Bir serin esintinin hissedilmesiyle birlikte;
- Selamünaleyküm; ben Giresun'lu Cumaliiii...
İlgilenecek birini kolaçan eden gözlerle ve bekleyenlerin meraklı bakışları arasından sıyrılıp insanları bir bir aralayarak bankoya kadar uzanmayı başardı;
- Bana bir reflor toz verin, Cuma günü parasını getiririm...
(- İyide! ben de Trabzonlu Ahmet, öyle her memleket söyleyene de istediği verilmez ki!)
- Ablam ve meraklı ahali adama dönüp tuhaf tuhaf baktı, kalfa oradan seslendi ama biz sizi hiç tanımıyoruz! O hastanede tam anlamıyla stresini atamamış, doktor dövememiş ya da kavga edememiş, gergin hasta yakınları tümüyle adama dönüp eczanede bir kahkaha tufana kopardılar...
Adam, kahkahalarla karşılanmanın haklı gururuyla ablama biraz daha yaklaştı, eczacım haklısınız ilk defa eczanenize geldim, tabi beni tanımıyorsunuz, size kimliğimi bırakıp ilacı alayım dedi! Neyse ablam kimlik mimlik almadı ama ilacı uzattı buyurun Giresunlu Cumali bey, bende Eczacı Lenda memnun oldum, dedi.. 'Adam dediği gibi cumaya parayı getirmiş.' (Giresunlu Cumali'yi tanımak bir vatandaşlık görevi olsa gerek. :)) )
Aradan günler geçti, yine bir gece nöbeti ve gece yarısını biraz geçmiş, aynı adam yanında karısıyla biraz daha heyecanlı ve panik içinde eczaneye geldi. 'hızlı hızlı konuşarak!'
- Eczacı hanım karımın ayağının altında bir şişlik var, doktora götürdük baktı ama bir şey anlamadı, siz bi bakında bir ilaç verin dedi,
Ablam yine güldü ve doktor bakıp bir şey anlamadıysa bende anlayamam dedi! Adam bunun üzerine ısrarla bir yandan siz yinede bakın belki anlarsınız diyor, bir yandan da karısını oturtmuş zorla çorabını çıkartmaya çalışıyor... Neyse ablam baktı, hafif bir şişlik var evet, dedi. Adam ısrarla bir merhem verin dedi, bunun üzerine ablam bir ağrı kesici krem verelim o zaman dedi. Adam kremi aldı, eşinin ayağına sürmeye başladı, kremi sürerken de siz artık beni tanıyorsunuz, parasını bir ara veririm, dedi...
Giresunlu Cumali, o muhitte yaşayan temiz yürekli bir bahçıvanmış. İstanbul'a gelelide çok zaman olmamış, İstanbul'da uzun süre yaşamış olsaydı; bu metropol onun sadeliğini, saflığını, temizliğini ve dürüstlüğünü bozmuş olacaktı. O gün parası olmadığı halde dürüstlüğüne ve özgüvenine bundan mütevellit geri geleceğine inanmış olduğu için kapıdan girer girmez Selamünaleyküm ben Giresunlu Cumali diye bağırmıştı.
Çok değil en çok yirmi yıl evveline kadar bizi yetiştiren nesilde böyle temiz, böyle iyi yürekli ve de dürüsttü. Yeniden bizim özümüzde olan kanımızda olan dürüstlüğü, insan sevgisini ve iyi yürekliliği hortlatmak ne çok zor ne de imkânsız değil, hepimiz istedikten sonra Cumali olabiliriz ki bu ülkenin ne Mehmetleri ne Salih insanları var.
Dünyaya örnek teşkil eden, dürüstlükte ve samimiyette ölçüt kabul edilen bir Türkiye olmamız dileğiyle... !denizbatu!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.