Hikayesi yazılamayan şehir İstanbul! (Güzin Osmancık)
Güzin Osmancığın kaleminden hikayesi yazılamayan şehir olan İstanbul'un masal tadında tarihi.
Bir şehir ki bin bir gece masallarına konu olmuş. Bir şehir ki, hikayesi yazılamamış. Ve o öyle bir şehir ki hakkında yazılan bütün hikayeler yetersiz kalmış. Şehr-i İstanbul için yazdığım bu ilk yazımda kendi lisanımca masal tadında geçmişinden günümüze İstanbul’u yazmayı uygun buldum. Ama yine de konu başlığım Hikayesi yazılamayan Şehir olarak manşette geçecek.
Öyle bir şehir ki mazisi dünya kadar eski.
Bu şehr-i İstanbul ki bi- misl-ü bahadır.
Bir sengine yek-pare Acem mülkü fedadır.
Bir gevher-i yek- pare iki bahr arasında
Hurşid-i cihan -tab ile tartılsa sezadır.
( Nedim)
Bilinen ve bilinmeyen tarihi ile İstanbul, yeryüzünde seçilmiş en güzel şehirdir. Burası yüce Yaradan’ın OL emri ile yarattığı en güzel beldedir.
“Tabiat sanki İstanbul’u dünyanın payitahtı olmak üzere yaratmıştır.” (Viyana sefiri Busbecg)
Kadıköy daha önceleri oraya gelip yerleşenlerin (Körler Ülkesi) dedikleri Kalkedon topraklarıydı. MÖ 658 yılında İmparatorlarının adını verdikleri Bizans işte gelip bu topraklara yerleşecekti. Argos muhacirlerinin buraya yerleşmesi ile bir anda bu topraklar değer kazanıp adından en çok söz edilen belde oldu. Ardından istilalarla defalarca el değiştirdi. Binlerce kişi bu savaşlarda can verdi.
Şehir bu muhasaralardan yorgun ve harap düştü ama yıllarca bıkmadan usanmadan o gerçek sahiplerini aradı durdu. Günün birinde burası HZ Hızır’ın mekan tuttuğu, efsanelerin yaşandığı, sırrı çözülemeyen Kız kulesinin bulunduğu, kutsal emanetlerin emanetçisi, ilmin merkezi ve veliler diyarı İstanbul olacaktı. Ve bu şehir ki günün birinde mutlaka gerçek sahiplerine kavuşacaktı.
HİLAL BİZANSIN AMBLEMİ OLUYOR
Philipp orduları M.Ö 340 senesinde beldeyi ele geçirmek için zorlu bir mücadeleye girmişti. İşte tam o sırada bir mucize gerçekleşti ve o gece hilal bütün ihtişamı ile gökyüzünde göründü. Etrafı gündüz gibi aydınlatan hilal, Philipp ordularına savaşı kaybettirdi. Bu olay Bizanslar tarafından bir mucize olarak kabul edilerek bütün paraların üzerine hilal yerleştirip bunu Bizans’ın sembolü yaptılar.
(M.Ö 196 ) yılında Roma imparatoru Septimus Severus Saray Burnuna yerleşerek şehri buradan idare etmeğe başladı. Severus oldukça zalim bir hükümdardı. Şehri yakıp, yıkıp taş taş üzerinde bırakmadı. Şehir tam bir harabeye dönmüştü. Severus’un oğlu Caracallas bu duruma üzülüp şehri tekrar imar etmeye başladı. Ve şehir onun zamanında Augusta Antonina ismi ile anıldı. Roma imparatoru Vespasinaus idaresine girerek tam bir Roma şehri oldu.
Bu şehre NovaRoma ismini verdiler. Ama halk bu ismi nedense hiç mi hiç benimsemedi ve buraya Kostantinin şehri anlamında Kostantinapolis dediler.
İmparator Kostantin o günlerde yayılmakta olan Hristiyanlık dininin halk için uygun olduğunu düşünerek İmparatorluğun dilini Latin, dinini de Hristiyanlık olarak ilan etti.
Kostantin 7 rakamının uğuruna inanıyordu. Bu sebeple Forum Kostantin ismi verilen meydana (Çemberli Taş) Roma da ki Apollon mabedinden söktürüp getirttiği 57 metre yüksekliğinde ki sütunu diktirdi. Üzerine de “Soli İnvicto”(Yenilmeyen Güneş) yazdırarak kudretini bütün dünyaya ilan etmek istedi.
YEDİ TEPELİ ŞEHİR
Şehir 7 tepe üzerine kurulacaktı. Roma’dan 7 aziz getirip şehri çevreleyen surlara 77 kapı açtırdı. 7 bölük hassa kuvveti kurdurdu. Ve Çemberlitaş şehrin merkezi oldu. Şehrin ikinci meydanı (Aguste) içinde Topkapı ve Ayasofya’nın olduğu meydandı. Üçüncü tepe ise şimdilerde Süleymaniye’nin olduğu tepeydi. Fatih caminin bulunduğu yer dördüncü tepe, Yavuz Selimin bulunduğu beşinci tepe, Kariye Caminin bulunduğu Edirnekapı mevki altıncı tepe ve Çukur Bostan’ın bulunduğu Koca Mustafa mevki yedinci tepe olarak şehir kuruldu.
14 bölge ile birbirinden ayrılan şehir yeniden imar edildi. Ayasofya’dan Çemberlitaş’a kadar olan cadde (Mese) şehrin en görkemli caddesiydi. Ayasofya etrafı direkler ile çevrilerek Ougustee meydanı dükkanlar için ayrılmıştı. Çemberlitaş’tan Beyazıt’a giden yol da bulunan “Forum Tori” (öküz meydanı) bütün yolların birleştiği şehrin en büyük meydanıydı.
Şehzadebaşı, Yaldız kapı, Unkapanı’nın bulunduğu mevki ise mahkumların idam edildiği meydandı. (Forum Amasteriyyanon) bu yedi tepede surların içinde bulunuyordu.
Aksaray (Forum Bovis) Avrat pazarı (Forum Arkadiyus)isimleri ile anılıyordu.
Tarihte isminden çok bahsettiren İmparator Jüstinyanus (527-567) zamanı Bizans’ın en parlak devriydi. En önemli işi Ayasofya’yı yeniden inşa etmesi oldu. Ve bunun için bir servet harcadı. Mısır’a yaptığı seferde güzeller güzeli Teodara’yla karşılaştı. Ona deli gibi aşık olup onunla evlendi. Teodora kadınlar için çıkarttığı yasalar ile tarih sayfalarında yerini aldı.
11. asır İstanbul’un tarihi platformda zirveye çıktığı noktadır. Artık burası dünyanın adeta başkenti olmuştur. Dünya sanatçıları, mimarlar, şairler, gezginler, ressamlar akın akın bu şehre gelerek burayı bir kültür merkezi haline dönüştürürler.
Dünyanın en önemli kütüphaneleri burada kurulur. Burası ilmin, irfanın, sanatın, siyasetin, maneviyatın merkezi olarak inanılmaz bir isim yapar. Roma’da ne kadar asil zade varsa buraya gelip yerleşmek için yarışa girerler. Artık bu şehirde yaşamak herkesin düşlerini süsleyen mistik bir rüyadır.
Bu kozmopolit halkın beraberinde getirdiği kültür ile şehir bariz bir ahlaki çöküntüye uğrar
(Devam edecek)
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.