Kahpe Bizans'ın Yiğit Güzeli
Başbakan’ın Muhteşem Yüzyıl dizisi ile ilgili sözlerinin hemen ardından “gündem değiştirme çabaları” sözleri yükseldi muhalefetten ve basından. Peki değişmedi mi? Bal gibi de değişti. 10 gündür “Osmanlı” ile “Ecdad” ile yatıp kalkıyoruz. Elinde onlarca konu olmasına rağmen bir kez bile gündem değiştiremeyen, belirleyemeyen muhalefet bence aynaya biraz daha dikkatli baksın.
Ama konu güzel çünkü dipsiz bir kuyu. Tarih kuyusuna attığınız taşın sesi bile gelmez.
Ne zaman tarihle ilgili bir konu gündeme gelse hemen Fatih’lerin, Yavuz’ların, Kanuni’nin torunları oluyoruz. Avrupa’yı korkudan titretmiş olmakla övünüyoruz. Bizim tarih bilgimiz birkaç Haçlı Seferi, Sırp Sındığı Savaşı, Kosova Savaşı, İstanbul’un Fethi, Viyana Kuşatması’nda ibaret. İlgi alanına göre Mohaç Savaşı, Malazgirt Savaşı, Preveze Deniz Savaşı’da eklenebilir. Sonra? Aklınıza ne geliyor tarih denildiğinde? Romen Dijojen ile Şarlken bizden biri gibi, ya diğerleri?
İstanbul’u fetheden Fatih, Kutsal Emanetleri getiren Yavuz, Viyana’nın kapısına kadar dayanan Kanuni. Metin-Ali-Feyyaz’dan bahseder gibi bahsediyoruz.
Yeri göğü inleten ecdadımız olarak gururla anlattığımız gibi mi gerçekten tarihimiz?
Tarih’le ilgili bilmemiz gereken bilgilerin yüzde birine bile sahip değiliz. Sanki tarih Osman Bey ile başlayıp, Kanuni ile bitiyor. Öncesindeki Selçuklular ile ilgili ne biliyoruz? Osmanlı’dan önceki, Roma İmparatorluğunun Dünya’nın lideri olduğu dönemdeki Selçuklular ile ilgili tek satır bilgimiz var mı? Hani Ecdad’ımızı tanıyorduk?
Çok detaylı konulara girmeyelim diyorsanız tamamı devşirme çocuklarından oluşan Yeniçeri’leri incelemek yeterli olacaktır. Yani aslen hiçbirisi Osmanlı ya da Türk olmayan çocukların yetiştirilmesi ile oluşan Osmanlı’nın en seçkin askeri birliği. Yeniçeriler Türk mü, Osmanlı mı, Müslüman mı? Ne sorusu bile başlıbaşına okunması ve incelenmesi gereken bir konu aslında. Dedim ya tarih dipsiz bir kuyu, her öğrendiğiniz konu yeni bir kapıyı açıyor size. Yani sadece “ecdadımız” demek yeterli değil, “ecdadımızı” tanımamız da gerekiyor.
Kanuni’den sonra ne oldu?
Ben yazmaya hazırlanıyordum ama Zülfü Livaneli çok güzel bir anlatımla yazdı geçen hafta içinde Kanuni’den hemen sonrasını. Kanuni’nin ölümü ile başlayan dönemi ve hemen öncesini. Çok yakında da izleyeceğiz Mustafa’nın, Beyazid’in Kanuni tarafından boğularak öldürülmesini. Çocuklarını boğduran bir baba mı sizin ecdadınız? “Kadına şiddete hayır”, “çocuğa şiddete hayır” diye boşuna mı bağırıyoruz o zaman?
Yok yok, biz Viyana kapısındaki Kanuni’yi biliyoruz diyorsanız bende diyorum ki problem orada zaten. Bilmiyoruz… Fatih, Yavuz, Kanuni dedikten sonra neden birden padişahın adı Sarı Selim oluveriyor, bu ne lakayıtlık?
Lale Devri Padişahı Üçüncü Ahmet kimin ecdadı? Deli Mustafa ya da Vahdettin kimin ecdadı? Neden kimse bu padişahları ecdadı olarak anlatmıyor?
Bu konuda daha net konuşmak gerekiyor, cümleleri net kullanmak gerekiyor.
Tarih bilgimiz sıfıra yakın.
Tarih adına bildiklerimizin tamamına yakını abartılı kahramanlık hikayelerinden ibaret.
Bize anlatılan tarih doğru değil. Sadece Osmanlı değil, Selçukluların tarihi de doğru değil hatta Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi de doğru değil. Birileri yazmış, biz duymuşuz, duyduğumuz kadarını anlatıyoruz.
Ulubatlı Hasan’ın kaç ok yedikten sonra bayrağı diktiği konusunu bile çözemedik daha.. Yüzlü rakamların üzerine çıkanlar bile var.
Kahramanlık hikayelerini seviyoruz biz ve onlarla özdeşleşiyoruz. Malkoçoğlu değimliydi o surlar üzerinde adeta dans eden, her zaman “Kahpe Bizans’ın Yiğit Güzeli”nin gönlünü çalan? Kabul edelim seviyoruz böyle hikayeleri ve “o” oluyoruz birde ya da “o” bizden oluyor. Fatih oluyoruz, Malkoçoğlu oluyoruz, Kanuni oluyoruz, Yavuz oluyoruz. Kulağımızdaki küpenin bile bahanesi bugün Yavuz Sultan Selim.
Ama tarih böyle bir şey değil.
Padişah annelerinin önemli bir bölümünün Sırp, Bulgar, Rus olmasını nasıl anlatacağız. Yavuz Sultan Selim’den sonra Osmanlı İmparatorluğu sona erene kadar tahta çıkan padişahların anneleri içinde kaç tane Osmanlı var? Eğer “ecdad”ımız olarak görüyorsak Osmanlı Sultanlarını karmakarışık olduk demektir. Anastasya, Nadya, Katerina, Janet, Aleksandra diye uzayıp gidiyor liste.
Buradan o kadar konu çıkar ki günlerce yazsak bitmeyecek. Daha cumhuriyete, Atatürk’e gelmedik bile. Kanuni’den biraz uzaklaşınca konu birden karışıyor.
Aslolan şudur, tarihi bilmiyoruz, tarihin kahramanlık ceketini üzerimizde taşımayı seviyoruz.
Eğer “ecdad” ise tartışacağımız çok da uzağa gitmeyin. Sorun en yakınınızdakine “babanın dedesinin adı neydi” diye, emin olun on kişinin sekizi bilmiyor.
Annesinden, babasından kalan evi, toprağı daha cenazesinin üzerinden üç gün geçmeden satmaya kalkanlar bugün “ecdadımız” diye söyleniyorsa sadece tebessüm edin, ecdadının ruhuna bir Fatiha da siz okuyun.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.