Kediyi Sıkıştırırsan
“Yiğit” diye başlık attım, yazının geri kalanını yazana kadar adam Başbakan’ın Başdanışmanı oldu, yazmanın bir anlamı kalmadı.
“Gezi” diye başlık attım ama Şafak Sezer’i görünce vaz geçtim, parmaklarım kilitlendi, yazamadım.
“Ergenekon” yazayım dedim, yaz aylarında sit-com çekilmez dedim, ondan da vazgeçtim.
“Mısır”, “Suriye” konularına gireyim dedim sağolsun TRT o bölgelerin resmi yayın organı olarak görev yapıyor, bizim yazdıklarımız sinek vızıltısı olur ancak.
“Narkotik Operasyonu” ile ilgili yazayım dedim e onu da birkaç ay önce yazmışım zaten.
“Barış Süreci” dokunulmaz konu zaten, onunla ilgili hiç bir şey yazamıyoruz. Zarar gelmesin barış sürecine aman diyorum. Herşeyi yapsınlar ama zarar gelmesin.
“Sarıgül – CHP” ilişkisini kaleme alayım dedim koskoca bir sayfa papatya falına döndü, geliyor – gelmiyor, geliyor – gelmiyor, geliyor – gelmiyor.
Ve iki aydır tek satır yazmamışım. Ne kadar sevenim varmış; “korktun” diyenden geçilmedi bu dönemde.
Koktum mu?
Belki de koktum.
Korkmayan var mı?
Bu ülkenin en önemli yazarları, çizerleri, düşünürleri, habercileri, sanatçıları korkuyor. Ben korkmuşum çok mu?
Biz senelerce askerden korktuk ama anketlerde hep en güvendiğimiz kurum çıktı askeriye. Oysa cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkeye ve demokrasiye en büyük zararı askerler verdi.
Biz senelerce polisten korktuk, sorgularda, işkencelerde kaybolan, ölen onlarca genci gördükten sonra. Polisin yanından değil uzağından geçtik hep.
Biz senelerce mafyadan korktuk, her an birisi başımıza çökecekmiş hissini yaşadık. Beli silahlı herkes mafya oldu ülkede.
Biz senelerce komünizmden korktuk. Ne olduğunu, nereden geldiğini bile bilemeden.
Biz senelerce şeriattan korktuk, sarıklı cüppeli adamların yöneteceği bir ülkede yaşamaktan korktuk.
Biz senelerce derin devletten korktuk. Efsane gibi anlatılan ama hiçbir zaman görünmeyen adamlardan korktuk. Adını Ergenekon koydular korktuğumuz adamların. Aslında çok da korkulacak bir şey yokmuş ama korktuk işte, korkutulduk.
En çok da demokrasi elimizden gidecek diye korktuk, omzu kalabalık rütbeli adamlar konuşurken, tanklar caddelerde yürürken korktuk.
Ve Usta biliyor musun sen gelince farklı bir şey oldu Usta.
Çıktın balkona konuştun, bizim gibi konuştun.
Korktuğumuz her şeye dokundun, yerle bir ettin. Korktuklarımızın aslında kumdan kaleler olduğunu gösterdin. Bir bakan askeriye için kumdan kale demişti de kızmıştık zamanında.
Demokrasi dedin balkondan, sana oy vermesem de o demokrasi kelimesi bile beni sana çekmeye yetti o gün.
Bildiğimiz korkular da değerler de yerle bir oldu.
Askerden korkmuyoruz, Pkk’yı seviyoruz, Osmanlı olmak istiyoruz, karıştık, karma karışık olduk. Zaten balık hafızalıyız iyice karıştırdık herşeyi.
Bugün geldiğimiz noktada korkacak bir şey kalmadı elimizde, sadece bir şeyden korkuyoruz. Her adım atışımızda tek bir şeyden korkuyoruz.
Senden korkuyoruz Usta…
Gezi Olayları da aslında bu korkunun dışa vurumuydu.
Çünkü Kediyi Sıkıştırırsan Üzerine Atlar derler. Çok sıkıştırdın, çok üzerine gittin, çok korkuttun Usta. Ve ilk fırsatta üzerine atladı. Ve emin ol fırsatını bulursa yine atlayacak çünkü köşeye sıkışmış durumda kediler.
Hadi biz korktuk, sıkıştık ve yapacak bir şey kalmadı?
Sen?
Sen neden korktun Usta?
Yoksa bu kadar saldırgan, bu kadar asabi, bu kadar agresif olur muydun?
Olmazdın? Artık tanıyoruz birbirimizi.
Korkuyoruz…
Sen bizden biz senden…
Turgut Yüksekdağ / Twitter: @BBT1808
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.