Kılıçdaroğlu: Kadınların taleplerini birileri işitmek istemiyor

Kılıçdaroğlu: Kadınların taleplerini birileri işitmek istemiyor

Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarın kadın hakları konusundaki tutumunu da eleştiren Kılıçdaroğlu, "Kadınların taleplerini birileri işitmek istemiyor" yorumunda bulundu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunuyor. "Kadınlar ne istiyorlar, talepleri ne?" diye soran Kılıçdaroğlu, “Neden kadınların talepleri konusunda toplam ayrışıyor? Kadınların taleplerini birileri işitmek istemiyor” dedi. Gazeteci Levet Gültekin’in uğradığı saldırıya ilişkin konuşan Kılıçdaroğlu, “Düşüncelerini özgürce yazar, kalemini satmaz, kendi düşüncelerini özgürce ifade eder ama bir gazeteci düşüncelerini açıkladı diye saldırıya uğraması kabul edilemez. Gazeteciye kalkan her el, demokrasiye kalkmış demektir” dedi. Gazeteciler Müyesser Yıldız ve İsmail Dükel’e verilen hapis cezasına ilişkin de konuşan Kılıçdaroğlu, “Olmayan belgeden ve olmayan devlet sırrından ötürü yargılandılar ve mahkum edildiler. Eylem planının açıklanmasından hemen sonra böyle bir tablo ortaya çıkması acı. Asıl sorgulanması gereken rütbeli olan birisinin kara kuvvetleri istihbarat başkanlığına getirilmesidir ve bunun FETÖ'cü olarak itirafçı olmasıdır. O rütbeyi kim getirdi, kim ona bu makamı tahsis etti? Gazetecilerle uğraşacağınıza bu konularla uğraşın” diye konuştu.

'İMAMOĞLU BERAAT ETMELİ'

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'na eski Ordu Valisi Seddar Yavuz'a hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmasına da tepki gösteren Kılıçdaroğlu, "Eğer İnsan Hakları Eylem Planı gerçek anlamda muhataplarına ulaşmışsa, bu davadan süratle beraat çıkması lazım" şeklinde konuştu. Çiftçilerin yaşadığı sorunlara da değinen CHP lideri, "Her toplantıda alın terinden, üretimden söz ederim. Mutfaktan, huzurdan, birlikte olmaktan söz ederim. Farklılıklarımızı zenginlik olarak ifade ederim. Üretim ordusu bizim fikirlerimizdir. Yani üreticilerimiz. Sizin AK Parti hükümetlerinden 210 milyar lira alacağınız var. Biraz kredi verildi, faizler yükseliyor. Faizler tekrar ertelendi. Çiftçi kardeşlerime söylüyorum o faizlerin tamamını sileceğiz. Ana parayı da makul ölçüde taksitlendireceğiz" dedi.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Çok değerli bir sanatçımız Rasim Öztekin hayatını kaybetti. Bütün sanat dünyasına başsağlığı diliyoruz. Onu unutmayacağımızı tüm şekliyle ifade ediyoruz. Gazeteci Levent Gültekin dün akşam saldırıya uğradı. Saldırıya tepki veren iki kadına yürekten teşekkür ediyorum. Düşüncelerini özgürce yazar, kalemini satmaz, kendi düşüncelerini özgürce ifade eder ama bir gazeteci düşüncelerini açıkladı diye saldırıya uğraması kabul edilemez. Gazeteciye kalkan her el, demokrasiye kalkmış demektir. Kendisi son zamanlarda tehdit aldığını söylüyordu. İnsan Hakları Eylem Planı'nın açıklandığı ortamda bu saldırılar oluyor, saldırıyı yapanlar sokaklarda geziyorsa bu eylem planının bir şeye yaramadığı açıkça görünüyor.

Müyesser Yıldız, İsmail Düker... İkisi de ceza aldılar. Özellikle Müyesser Hanım uzun süre cezaevinde kaldı. Olmayan belgeden ve olmayan devlet sırrından ötürü yargılandılar ve mahkum edildiler. Eylem planının açıklanmasından hemen sonra böyle bir tablo ortaya çıkması acı. Asıl sorgulanması gereken rütbeli olan birisinin kara kuvvetleri istihbarat başkanlığına getirilmesidir ve bunun FETÖ'cü olarak itirafçı olmasıdır. O rütbeyi kim getirdi, kim ona bu makamı tahsis etti? Gazetecilerle uğraşacağınıza bu konularla uğraşın. Birlikte mücadele edeceğiz. Buradan bütün gazeteci arkadaşlara, kalemini satmayanlara selam gönderiyoruz ve diyoruz ki: Siz kaleminizi satmadığınız sürece kimi eleştirirseniz eleştirin biz her zaman yanınızda olacağız. Bizim özgür medyaya ihtiyacımız var.

İnsan Hakları Eylem Planı hazırlandı, uzun uzun okundu. Biz de biliyorduk ki bu eylem planı bir şey doğrumayacak. Az önce örneklerini verdim. Şehir Üniversitesi vardı, ciddi bir akademik kadrosu, öğrencileri var. Biz kapatıyoruz dediler, Marmara Üniversitesi'ne devrettiler. Kimse mağdur olmayacak dediler. Ama Cumhurbaşkanlığı bir kararname yayınladı, çalışanlarla ilgili mülakat yapacağız, başarılı olmayanların işine son verilecek dedi. E hani kimse mağdur edilmeyecekti?

Bir taraftan bunu yaparken öbür taraftan demokrat dünyaya, kendi saygınlığınızı ifade etmek için İnsan Hakları Eylem Planı açıklayacaksınız, buna inanın diyeceksiniz. Biz buna inanmıyoruz bunları yaptığınız sürece.

İMAMOĞLU’NA AÇILAN HAKARET DAVASI

Ekrem İmamoğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. YSK'ya talimat verildi, bir grup hâkim seçimi iptal etti ve yeniledi. Dünya tarihinde olmayan bir kararla... Sonunda 15 binlik fark 800 bine çıktı. Ekrem Bey bu süreçte Karadeniz gezisi yaptı. Ordu'dan VIP'den uçağa binmesi gerekirken, izin vermediler. Bir tartışma çıktı. Vali kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle şikayette bulundu. Bulunur tabii. Sağlıklı bir yargılama olmalı normalde. Şikayetçi valinin 12 tanığı ikişer kez dinleniyor. Asıl mağdur olan Ekrem Bey'in 10 tanığından 4'ü dinleniyor. Ordu Milletvekilini dinleyeceğiz sizi diyorlar, sonra dinlemiyor. Hemen iddianameler hazırlanıyor. Dosyada iki bilirkişi raporu var, o da dikkate alınmıyor. Eğer İnsan Hakları Eylem Planı uygulanıyor ve muhataplarına ulaşmışsa bu davadan süraatle bir beraatin çıkması lazım.

ÇİFTÇİLERE SESLENDİ: FAİZLERİN TAMAMINI SİLECEĞİZ

Her toplantıda alın terinden, üretimden, huzurdan, birlikte olmaktan, farklılıklarımızı zenginlik olarak kabul etmekten söz ederim. Üretim ordusu bizim çiftçilerimizdir. 6 Nisan'da Erdoğan'ın bir açıklaması var. Çiftçilerimiz ekilmedik toprak bırakmayacak diye. Bunu pekiştiren bir açıklama daha var, Tarım ve Orman Bakanı'ndan geliyor: Ürününüz tarlada, etiniz sütünüz elinizde kalmayacak, gerekirse devlet olarak biz alırız. Tam bir sosyal devlet, bu da güzel. Gereği yapıldı mı peki? 3 toplantıdır söylüyorum, gittiğim pek çok yerde ifade ettim. Niğde'de, Nevşehir'de Polatlı'da kuru soğan, patates ambarlarda çürüdü. Niye almadınız? Söz verdiniz. Meraklanmayın tamamını ekin, satamazsanız biz alacağız dediniz. Biz devletin saygınlığı verdiği sözün arkasında durmasıyla ölçülür. Çiftçi kardeşlerime sesleniyorum, size verilen sözü tutmuyorlarsa sandıkta gerekli dersi vermek zorundasınız bunlara. Biz iktidara geldiğimiz zaman sizin bu devletten, AK Parti hükümetlerinden 210 milyar lira alacağınız var. Faizlerin tamamını sileceğiz. Bunlar tefecilere çalışırlar, biz alın terine, emeğe çalışacağız. Servisçilerin bir toplantısına katıldım. Onlar da günün 24 saatinde neredeyse çalışıyorlar. Var olan sorunları bize aktarmaya çalıştılar. Plaka tahdidi istiyorlar, haklılar. Çünkü plakaları onların kıdem tazminatı gibidir. Bu onların hakkıdır. Ahmet Özsoy, yönetim kurulu üyesi, 2 örnek olay anlattı: "Bir akşam bir üyemiz beni telefonla aradı, ben ailemle arabadayım ve intihar edeceğiz, aylardır kiramı ödeyemiyorum, çoluk çocuğuma bakamıyorum dedi. Elimizden geleni yaptık ve vazgeçirdik.", "Yine gecenin bir saatinde bir arkadaşım aradı. Saat 11 eve gidemiyorum, çocuklara söz verdim, istediklerini alamıyorum, uyumalarını bekliyorum eve gitmek için dedi." 21. yüzyılın Türkiye'sinde insanları bu noktaya getiren kimdir? Anayasa öngörülen sosyal devletin gerekliliklerini yerine getiremeyenler kimlerdir? Sarayda yaşayanların bir eli yağda bir eli baldayken, 5 kuruş gelir elde edemeyen insanlara kimler yardım edecektir? Sosyal devlet diyoruz, fakirin yanında olan devlettir. Neden yardım yapmıyorsunuz? Bu konuyu da hiçbir arkadaşımın unutmasını istemiyorum. Bir baba çocuklarım uyuduktan sonra eve gideceğim, onlara verdiğim sözü yerine getiremedim diyorsa hepimizin oturup düşünmesi lazım. Kimler yönetiyor bu ülkeyi? Bu kadar derin uçurum nasıl oluştu?

KADINLAR NE İSTİYOR, TALEPLERİ NE?

Hayatımızın her alanında kadın var. İnsanlığın gelişmesi, büyümesi, dilimizin öğretilmesi, sevgiyi saygıyı annelerimizden, kadınlardan öğreniyoruz. Kadınlar toplumun 2. sınıf vatandaşı mı? Hayır. Birlikte olduğumuz, eşit olduğumuz bir ortamda hepimizin huzuru, bereketi olur. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayarak yola çıkacağız. Birlikte mücadele edeceğiz. 8 Mart 1857 tam 164 yıl önce New York'ta bir tekstil fabrikasında kadınlar grev yaparlar, haklarını isterler, mücadele ederler. Polis baskını olur, kadınlar fabrikaya kapatılır, kilitlenir yangın çıkar ve hak arayan 120 kadın yanarak ölür. Dolayısıyla daha sonra 16 Aralık 1977'de BM bu günün Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kabul eder. Neden kadınların talepleri konusunda toplam ayrışıyor? Kadınların taleplerini birileri işitmek istemiyor. Kadınlar neler istiyor alt alta yazdım, diyorlar ki: 'Biz de güvenceli çalışmak istiyoruz, çalışmak istiyoruz. Üretmek istiyoruz. Alın teri dökmek istiyoruz. Kayıtdışı değil sigortalı çalışmak istiyoruz diyorlar. Bu talep haksız mı? Sonuna kadar haklı. Üretmek kadının da haklı. Sigortalı olmak kadının da haklı. Peki hangi gerekçeyle buna karşı çıkılıyor?"

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.