Kurtuluş Balekoğlu'nun Kaleminden "Dizilerde Terapi"
Kurtuluş Balekoğlu'nun Kaleminden "Dizilerde Terapi"
Sinema salonlarının terapi salonları ve dini mabetlerle aynı simgesel özellikleri taşıdığını biliyor muydunuz?
O salonlarda koltuklarımızda otururken izlediğimiz filmle güler, duygulanır, göz yaşı döker rahatlar, içine girdiğimiz dünya algısı ile kendimize, iç dünyamıza dönerek zihinsel ve ruhsal deneyimler yaşarız. Evet, izlediklerimiz ruh halimizi etkileyen, değiştiren bir güce sahip.
Peki ekranlarımızda gün geçtikçe sayısı artan ve izlenme oranları çok yüksek olan psikoloji ve psikiyatri temalı dizileri izleyince bize neler oluyor? Daha önceki yıllarda terapi sahneleri içeren bazı diziler vardı ama sadece bu tema üzerine kurulu dizi furyası yeni başladı. Ve oldukça fazla ilgi görüyorlar.
Masumlar Apartmanı’nda çeşitli rahatsızlıkları olan dört kardeşin hikayesini, Kırmızı Oda dizisinde çocukluk dönemi travmalarını ve şiddet görmüş kişilerin hikayelerini izliyoruz.
Netflix’in çok izlenen ve çok konuşulan dizisi “Bir Başkadır” da terapi teması üzerine kuruluydu. Şimdilerde Gain medyada yer alan yeni bir dizi daha var. Adı “Terapist” ve grup terapisini konu alıyor. 10-15 dakikalık bölümlerden oluşan bu mini dizi de dijital platformda ilgi gören diziler arasında.
Peki biz toplum olarak ne zamandan beri psikoterapiye ilgi duymaya başladık da bu diziler bu kadar fazla izleniyor?
Türk toplumunun bilinçaltına olan ilgisi nasıl bu kadar arttı?
Birden bire psikolojiye mi merak sardık?
Yada psikolojik sağlığımız bozuldu da can havliyle mi psikoloji dizilerini izlemeye başladık?
Birilerinin bizi ilgiyle dinlemesine mi ihtiyacımız var yoksa?
Bu sebeple mi o terapi koltuğuna oturup içindeki çatışmaları anlatan kişiyi izlemeyi sevdik?
Yoksa danışanların en yakınlarına bile anlatamadıkları mahremlerini anlatmaları mı ilgimizi çekiyor?
Hakikate, manaya, insan olmaya dair kafalarımızdaki ezeli soruların cevaplarını arayan kişilerin sayısı arttı belki de... Sahi biz bu psikoloji dizilerine neden merak sardık?
Evet son yıllarda psikoloji, kişisel gelişim, spiritüellik gibi konular dünyada olduğu kadar ülkemizde de popüler hale geldi. Sosyal medyada, kişisel gelişim platformlarında, bilen bilmeyen, öğrenmeye çalışan, hiç ilgilenmese bile ucundan kıyısından fikir sahibi olan kişilerce gündeme taşındı, taşınıyor, sürekli tartışılıyor. Kişisel gelişim ve psikoloji kitapları çok satıyor.
Herhalde artık dünyanın geldiği şu son noktada insanın kendisini anlama yolunda bir çabanın sahibi olmaya başlaması kaçınılmaz hale geldi. Ve belki de psikolojik destek hepimiz için zorunlu bir ihtiyaç...
Psikoterapi, psikolojik danışma, terapi, seans, psikiyatrist, psikolog, psikolojik danışman gibi toplumumuzun uzak olduğu kavramlar iyiden iyiye hayatımıza girdi. Biz ki toplum olarak psikiyatriste gitmeye çok sıcak bakmazdık. “Deli miyim ben de psikiyatriste gideyim?”
“Bir adamın karşısında oturacağım, beni dinleyecek sonra ben ona avuçla para dökeceğim, ne gerek var?” düşüncesi hakimdi genel anlayışımızda.
Psikiyatriste gitmek etiketleyici bir durum olarak görülüyordu. İnsanlar profesyonel yardım alsalar bile deli olarak etiketlenmekten çekiniyorlardı. Bu dizilerle birlikte belki de bu bakış açısı biraz olsun değişti. Psikolojik yardım almak normal görülmeye başlandı.
Bir anlatı içerisinde yer alan kahramanların yaşadığı zorluklar, mutluluklar, aşması gereken engeller izleyenin tecrübe ettiği bir ruh haline dönüşebiliyor. İzlediğimiz dizilerin ve filmlerin ruh halimizi değiştirecek bir etki gücüne sahip olduğunu biliyoruz. Peki bu izlenenler kimi nasıl etkiliyor?
İzledikten sonra bize neler oluyor?
Üzerimizdeki duygusal etkisi nelerdir bilinmez... Ama şiddet içeren ahlakı yer ile yeksan eden asanlardan kesenlerden tecavüz edenlerden geçilmeyen dizilerdense bu psikoloji dizilerini izlemek hepimizin ruh sağlığına iyi gelecek düşüncesindeyim.
Hiçbir şey yapmasa bizi karşımızdaki kişiyle empati kurmaya götürüyor en azından. Davranışlarını yargıladığımız insanların o davranışların altında yatan sebepleri düşünmeye teşvik ediyorlar. Kim bilir ne yaşadı da böyle davranıyor?”, “Bu davranışın altında yatan sebep ne?” sorusunu sorduruyor en azından...
Ama bazı meslek profesyonelleri dizi psikiyatristlerini yetersiz buluyor. Bu tip konuların televizyonlarda gösterilecek kadar basit olmadığı, kişilerin ruhsal durumlarını olumsuz yönde etkileyebileceği, gerçek terapilerin böyle olmayacağı gibi eleştiriler getiriyorlar.
Evet bu dizileri izleyerek kendimizi dinlemeye sorgulamaya, yetmez etrafımızdaki kişileri de sorgulamaya ve teşhis koymaya başladığımız doğru. Tabii yanlış teşhis koyma riski de yüksek görünüyor. Örneğin kötü yaptığımız her şeyi ben yapmadım bilinçaltım yaptı deme ihtimalimiz de yüksek.
Yani sonuç itibariyle demem o ki; biz yine de bu dizileri doktorumuza danışmadan izlemeyelim...
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.