O Kulüpler ki; Yoktular !
Türkiye’de amatör klüplerin durumu okulu olmayan bir kasabanın eğitim kalitesinden bahsetmesine benziyor.
Okuyanlar hatırlayacaktır… Nüfus yoğunluğuyla, o ülkede yetişen üst düzey, kalifiye futbolcu sayısı arasındaki anlamsız korelasyondan bahsetmiştik. Hani şu meşhur ‘’80 milyonluk ülkeden nasıl futbolcu yetişmez’’ klişesinden… Herkesin diline dolanan bu sorunun tek bir basit yanıtı yok maalesef. Dolayısıyla bu konuda daha çok yazıp çizeceğiz. Bu yazımızın amacıysa konuyu biraz daha netleştirmek ve bazı öneriler getirmek. Yani, Türk futbolunun temelindeki hatalar nedir ve biz bunları nasıl tamir edebiliriz?
Ülke futbolundaki piramidin en altında amatör kulüpler yer alıyor. Amatör kulüplerin niteliği ve niceliğiyse profesyonel futbolun kalitesini doğrudan etkiliyor. Amatör kulüpler ne kadar çocuğu organize futbolun içine çekerse, elit sporculara ulaşma ihtimali o kadar artıyor. Bu noktaya kadar, daha amatör kulüplerin ve verilen eğitimin kalitesine değinmedik bile… Ama ortada eğitimi verecek kurum, yani ‘kulüp’ olmadığında eğitimin kalitesini konuşmak anlamsız oluyor. Bir anlamda, okulu olmayan bir kasabanın eğitim kalitesinden bahsetmeye benziyor.
Organize futbol dediğimizde, oyuncuların en geç 10 yaşından itibaren düzenli antrenman yaptığı ve öğrendiklerini organize liglerde mücadele ederek geliştirdiği bir yapıdan söz ediyoruz.
Peki, amatör kulüpler neden Türkiye’de varlık sorunu yaşıyor? Sorunları nelerdir? Ve biz bu sorunları nasıl çözebiliriz?
Sorunların başında fırsat eşitliği geliyor. Türkiye’de futbol oynamak isteyen çocuklar bu alandaki olanaklardan adaletli bir biçimde yararlanamıyor. Örneğin Batman, Şırnak ya da Kars’ta doğmuş yetenekli bir çocuk ne yazık ki 18 yaşına gelene kadar organize futbol oynama şansı bulamıyor. Çünkü, malum, bu illerde alt yaş gelişim ligleri bulunmuyor. Mevcut amatör kulüpler de en erken U19, çoğunlukla da A takım seviyesinde liglere katılıyor. Çocuklara kalansa, bu yaşlara gelene kadar, mahalle aralarında ya da okul bahçesinde ‘top koşturmak.’ O da hava ve iklim koşullarının imkan verdiği aylarda. Bu olumsuz tablonun sadece bu illerle sınırlı olduğunu da sanmayın; Bingöl, Niğde, Hakkari, Tunceli… Bu liste satırlarca uzatılabilir.
Futbolda altın öğrenme çağının 10-12 yaş arası olduğu göz önüne alındığında, 16-18 yaşlarına kadar düzenli futbol eğitimi almayan, antrene olmayan ve organize liglerde oynamayan bir çocuğun üst düzey futbolcu olması mümkün mü? Üstelik futbol endüstrisinin ulaştığı günümüz koşullarında… Peki, şu meşhur “80 milyonluk ülkeden oyuncu çıkmıyor” tezine bu iller de dahil mi?
Diğer yandan maliyetlerin yüksek, fiziksel koşulların yetersiz olması gibi nedenlerden amatör kulüplerin Türkiye’de faaliyet göstermesi hiç de kolay olmuyor. Liglere katılım bedeli, malzeme gideri, vize tescil bedelleri, elektriği, suyu derken giderler kulüplerin boyunu aşıyor. Amatörlükte her ne kadar para kazanma amacı güdülmese de, amatör takımlar faaliyetlerini sürdürebilmek için ya münhasıran kullandıkları sahaları ‘’halı saha’’ olarak kiralama yoluna gidiyor ya da ücretli futbol okulları açarak en azından yarı zamanlı çalıştırdıkları antrenörlerin maaşlarını çıkarmaya çalışıyor.
Bütün bu ayakta kalma mücadelesi içerisinde oyuncu gelişimine katkı sunmaya çalışan onlarca amatör kulüp olsa da, amacı üst lige çıkmak olan ve sadece A takım seviyesinde faaliyet gösteren amatör kulüpler de var.
Amatör ligler 2. Amatör, 1. Amatör, Süper Amatör ve Bölgesel Amatör olmak üzere 4 ayrı lig seviyesinden oluşuyor. Bölgesel Amatör Lig, profesyonel 3.Lig öncesi son aşama. Ancak bu lig Türkiye’de, anlamsız bir şekilde profesyonel ligden daha fazla paraların harcandığı, ülke futbolunun gelişimine en ufak bir katkısı olmayan bir organizasyon görünümünde.
Örneğin Bölgesel Amatör Lig’deki oyuncu uygunluğu şöyle; 5 tane 30 yaş üstü, 2 yabancı oyuncu ve istediğiniz kadar profesyonelden amatöre dönmüş oyuncu kullanabiliyorsunuz. Süs olsun diye kadroda 19 yaşında iki oyuncu bulundurma zorunluluğunuz var, bir tanesinin de oynaması gerekiyor.
Eğitimin kalitesi ve fiziksel koşullar gibi daha birçok iyileştirilmesi gereken elzem konular varken, bu ligde nispeten kolay gibi gözüken, oyuncu uygunluğu kriterleri dahi doğru planlanamıyor.
Amatör ligler adı üstünde profesyonellik barındırmayan, futbolun tabana yayılmasına aracı olan, daha çok çocuğu ve genci organize futbola çekmeye yarayan yapılardır.
Bizde geldiği noktaysa; profesyonel futbol hayatını bitirmiş, kariyerinin son demlerinde biraz daha para kazanmak isteyen orta yaşlı futbolcuların oynadığı, gençlerin zoraki son dakika oynama fırsatı bulduğu, olmazsa olmazmış gibi her takımda 1-2 siyahi futbolcunun olduğu, nerdeyse her maçta kavga dövüşün eksik olmadığı, adına amatör dediğimiz ama aslında ne olduğu belli olmayan bir lig!
O zaman doğru soru bu ligin yapısının nasıl olması gerektiği… Eğer tüzük ve yönetmeliklerde bir düzenlemeye gidilirse, amatör ligler futbolun yayılmasına ve gelişimine hizmet eder yapılar haline getirilebilir mi?
Futbolseverler, ‘club-trained player’ kavramını son yıllarda sık duyar olmaya başladı. 16-21 yaş arasında o kulübün altyapısında en az 3 yıl eğitim almış oyuncu anlamına geliyor. UEFA organizasyonları öncesi kulüpler bildirdikleri isim listelerinde, belirli sayıda ‘club trained’ oyuncuya yer vermek zorunda. UEFA Şampiyonlar Ligi (UCL), UEFA Avrupa Ligi (UEL) ve UEFA Gençler Ligi’nde (UYL) oyuncu uygunluğuyla ilgili aranan şartlardan biri de bu. Buradaki amaç, kulüpleri altyapılarına yatırım yapmaya ve oyuncu yetiştirmeye teşvik etmek.
Avrupa’nın en üst liglerinde durum böyleyken, Türkiye’nin en alt liginde bu konuda ne yazık ki kuralsızlık hakim.
O zaman bu yapının daha amacına uygun bir görünüm kazanması için ne yapılması gerekiyor? Türkiye’de futbolun gelişimini sadece amatörler üzerinden anlatamayız elbette. Ama en azından bu noktadaki sistemsel hatanın düzeltilmesi çarkın biraz daha sağlıklı işlemesini sağlayabilir.
Örneğin Bölgesel Amatör Lig’teki oyuncu uygunluğunu şu şekilde değiştirsek;
1. İlk 11’de, kulüp altyapısında toplamda 3 yıl eğitim almış 7 oyuncuya yer verme şartı,
2.Bu 7 oyuncunun 2’sinin 20 yaş altı olma zorunluluğu,
3.Profesyonellikten dönen sadece 1 oyuncu oynatılabilme hakkı,
4.30 yaş üstü 1 oyuncu oynatılabilme hakkı,
5.21 yaş altı 1 yabancı oyuncu bulundurma kısıtı getirilse….
Çok mu zor, hiç değil… Sadece oyuncu uygunluğu ile ilgili yapılacak bu basit düzenleme bile profesyonel lige çıkmak isteyen amatör takımları daha fazla altyapı yatırımı yapmaya teşvik edecektir. Üstelik yöneticilerin her yıl A takımlara akıttıkları milyonlarca liralık harcamanın da önünü kesecektir.
Tabii ki koca bir altyapı sorununun yanıtı tek başına oyuncu uygunluğunda aranamaz. Bu alandaki herhangi bir çözüm buradan başlayarak aşağı doğru bir çok düzenleme ve yeniliği gerektiriyor. Eğer bu liglerle başlayan futbol yolculuğunun sonunda profesyonel lig yer alıyorsa, amatör liglerde mutlaka fiziksel koşullar, yani tesislerle ilgili de bazı yeterlilikler aranması ve bu lige uygun kulüplere bu konuda destek olunması gerekiyor. Tabi bu destekten kasıt Futbol Federasyonu’nun yaptığı gibi amatör kulüp yöneticilerini toplayıp ‘Spor Pazarlaması’ eğitimi vermek değil. Keza bu tür girişimler, ekmeği olmayana pasta tarifi vermekten öteye gitmiyor.
Emrah BAYRAKTAR – Teknik Direktör
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.