Prensler Adası Heybelide, TOKİ Boyundan Büyük İşler Peşinde
TOKİ ve Özelleştirme İdaresi, Heybeliada'da 2005 yılında kapatılan sanatoryum binasına göz dikti.Heybeliada’da 1924 yılında kurulmuş ilk yataklı hastane olan sanatoryum, Özelleştirme İdaresi’nin ve TOKİ’nin yeni gözdesi oldu.
Toki sağ olsun durmadan,nefes dahi almadan, hatta tabiri caizse çılgınca mimari yığınlarına her geçen gün bir yenisini ekliyor. Şimdiyse yeni hedef, Heybeliada'daki 2005 yılında kapatılan Senatoruyum. Zamanında Sağlık Bakanlığı kapatmaya gerekçe olarak maddi sıkıntıları göstermiş ve kurumu Maltepe'de bulunan Süreyya Paşa Göğüs Hastalıkları Hastanesine taşımıştı. 2009 yılında her atıl yerde olduğu gibi ( ? ) nedense bir yangın meydana gelmişti.
Binaya bir darbe de geçtiğimiz haziran ayında Yassıada ve Sivriada’nın imara açılması tartışmaları sırasında Başbakanlık Özelleştirme İdaresi ve TOKİ’den geldi. TOKİ ve Başbakanlık Özelleştirme İdaresi, Adalar Belediyesi'nden sanatoryum binası ve binanın önünde bulunan Çam Limanı Koyu arasında kalan koruluğun mevcut durumunu sorarak geldi. Adalar Belediyesi, değerlendirme belgesi istenmesi üzerine buraların sit alanı olduğu cevabını vermekle birlikte Plan Proje Müdürü Sumru Süslü vasıtasıyla binanın geleceğiyle ilgili endişeleri olduğunu dile getirerek elinden geldiğince halka uyarıda bulunmaya çalıştı.
TESCİLLİ YAPILAR VAR
Süslü, o gün konuyla ilgili şunları söylemişti: “TOKİ Daire Başkanı ve Sağlık Bakanı birlikte sanatoryum binasını ve o bölgeyi gördüler. Tarafımızdan buranın mevcut durumuyla ilgili bilgi, belge istendi ve alanı değerlendirmek üzere ekspertiz göndereceklerini yazdılar. Adaların tamamının sit alanı olması ve bu sanatoryumun tescilli yapı içeren bir parsel olması nedeniyle bir resmi yazı yazdık. İstedikleri bilgileri, ne zamandan beri sanatoryum olarak kullanıldığını, ne zaman kapatıldığını, içerisindeki tescilli yapıları anlattık. Aynı zamanda buranın da tescilli parsel statüsünde olmasından dolayı korunarak yaşatılması gerektiğini belirttik.”
Sumru Süslü, sadece sanatoryum değil, Çam Limanı Koyu hakkında da bilgi istendiğini ifade etti. Süslü, "Heybeliada'nın Çam Limanı dediğimiz çok güzel bir koy vardır. Orada da tahsisli parselleri var. Orayla ilgili de bilgi belge istediler. Biz de oraların statüsünün doğal sit alanı olduğunu 1/5000 ölçekli koruma amaçlı uygulama imar planı çerçevesinde değerlendirilmesi ve korunması gerektiğini belirttik” dedi.
Bu açıklamanın yanı sıra, Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu, hükümetin Sivriada ve Yassıada ile birlikte tüm adaları imara açmak için adımlar attığını belirtti. Muhçu sözlerine şöyle devam etti: Oysa adalar tarihsel ve doğal sit alanıdırlar. Bu nedenlerle korunması, yaşatılması ve geleceğe taşınması söz konusudur. Mevcut hukuka uygun yapıların restore edilerek varlıklarını sürdürmeleri gerekmektedir. Buna karşın iktidar imar hukukunu yok sayarak adalarda bir takım adımlar atmaya devam etmektedir. Adalıların bu konuda son derece ciddi duyarlılıkları var. Sanatoryum hem ada hem İstanbul açısından önemli bir yapı. Bu yapının fonksiyonun sürdürmesi için bu çerçevede restore edilmesi gerekir. Adalarda çok ciddi bir hastane sıkıntısı var. Yakın bir zamanda adalarda sağlık imkânsızlıklarından dolayı bir gencimiz kolunu kaybetti. Adalarda insanların yaşamları risk altında. Bu nedenle mutlaka hastane fonksiyonunu sürdürmeli.”
Senatoryum en son kendini Kelebeğin Rüyası filminde gösterdi.
KELEBEĞİN RÜYASI İÇİN RESTORE EDİLDİ
ECE AYHAN, İsmet İnönü, Rıfat Ilgaz gibi birçok ünlü ismin tedavi olduğu sanatoryum son olarak Yılmaz Erdoğan’ın yönettiği “Kelebeğin Rüyası” filmi ile tekrar gündeme geldi. 2009 yılında çıkan yangında oldukça zarar gören binayı Yılmaz Erdoğan ve ekibi altı ayda restore etti. Filmde, Zonguldak’ta yaşayan iki genç şair; Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu verem ile mücadele etmek için Heybeliada'daki sanatoryumda tedavi görüyor.
Şimdiyse İstanbul'un belki de en güzel yeri, tarihimiz, toplu konut projesi başlığı altında risk altında. Dilinde kemik olmayanlar belki - Ne var canım, ucuz ucuz alır otururuz. diyecektir ama kazın ayağının hiç de öyle olacağını sanmıyorum.
Zaten Hamza Çobanoğlu zamanında yazdığı şiirde, sanki bu günleri görmüş gibi, ne diyor
... Ben bir heybeliada tutsağıyım,
Geceler boyu Marmara parmaklığından mehtabı seyre dalar,
Her gece bu adaya biraz daha yürek bağlarım.
Prenseler adası Heybeli'de ben, boyumdan büyük işler peşinde
Dünyalar güzeli dilberin izinde...
*****
Tevfik Tolga
[email protected]
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.