İlk bir ay yalnızca klavye kullanımının anlatıldığı bir programla 15 yıl önce müfredata giren bilgisayar derslerinin içeriği önemli ölçüde değişim geçirdi. Yeni neslin Facebook hesabıyla dünyaya gözlerini açıyor olması da, bilgisayar adına basit düzeyde anlatılabilecekleri ‘sınırlı', ileri düzeyde anlatılabilecekleri ‘gereksiz' kıldı. Hal böyle olunca, her yıl içeriği değiştirilen dersin öğretmenleri de mesleklerine tanım ve meslekî sıkıntılarına çözüm arayışına girdi.
Çocukların bilgisayarı kullanmayı bilerek okula başladıklarını söyleyen Boğaziçi Eğitimciler Derneği Başkanı Ahmet Hamdi Akbaba, aslında öğrencilerin bildiklerinin oyun ve sosyal medyadan ibaret olduğu görüşünde. Bu bağlamda verilmesi gereken eğitimin bilgisayarı verimli kullanma, internet ve oyun bağımlılığından korunma ve sakıncalı sitelerden uzak durma gibi konular merkezinde yeniden şekillendirilmesi gerektiğini söylüyor.
Bu soruna çözüm üretmek için kurulan Bilişim Teknolojileri Eğitimcileri (BTE) Derneği üyelerinden Ümit Bulut ise öğrencilerin sosyal paylaşım siteleriyle olan bağını koparmanın böyle bir çağda çok da mümkün olmadığı görüşünde. Bulut'a göre bu noktada öncelikli olarak öğrencilere verilmesi gereken internet ahlakı ve bilişim hukuku bilgisi. Öğrencilerini sahte bir isimle sosyal paylaşım sitelerinde takip eden hoca, hiç tahmin etmediği gençlerin, sanal ortamda olmanın verdiği rahatlıkla akla hayale gelmez küfürler ettiklerine şahit olmuş. Sanal ortamda her şeyin mubah olduğuna dair genel bir algı olduğunu gözlemlemiş. "Öğrencilere, Allah korusun başınıza kötü şeyler gelecek diyorum, inanmıyorlar. İnternet ortamındaki insanları da sanal zannediyorlar. Bayan öğretmenlerinin fotoğraflarını paylaşıp rencide edici yorumlar yapıyorlar. Paylaşımın sınırını bilmiyorlar. Başkalarının bilgisayarlarına, hesaplarına izinsiz girmenin, bunlar üzerinde değişiklik yapmanın hapse varan yaptırımları olduğundan haberleri yok. İlköğretim çocuğuna Excel'den önce internette nelerin paylaşılıp nelerin paylaşılmayacağını anlatmak gerek.” diyor.
‘Bilgisayar Türkiye’de en çok harcama yapılan ders’
Selim Bayköse de akıllı telefon kullanan çocuklara klavye-fare anlatmanın bir gereği olmadığı kanaatinde. Üstelik Türkiye'de en çok harcama yapılan ders bilgisayarken. Bu nedenle dersi daha verimli geçirmek adına Milli Eğitim'in verdiği bir kaynak olmaksızın, müfredattan bağımsız ders anlatmak durumunda kalıyor, 8'inci sınıftaki web sitesi kurma konusunu 5'inci sınıf öğrencilerine anlatıyormuş. Bayköse, internet etiğini ve kullanımda dikkat edilmesi gereken noktaları ise giriş dersi olarak verdiğini söylüyor. “Çocuklar dönem başında ‘Kontör ister misiniz?' ibaresini tıkladıklarında kontör kazanacaklarını düşünüp alakasız sitelere giriyorlardı. Anlattıklarımdan sonra durumun farkına vardılar." diyor. Bir de öğrencilerinden biri standart bir şifre yaptığı için Facebook hesabını kaptırmış. Hesabı alan kişi de siyasilerden birine hakaret ettiği için öğrencisi polise ifade vermiş. Bayköse, bu örneği de derste paylaşarak öğrencilerin olayın ciddiyetinin farkına varmalarını ve interneti daha güvenli kullanabilmelerini sağlıyormuş.
‘20 yıldır gerektiği gibi bir ders veremedik'
(BTE) Derneği Başkanı Burcu Yılmaz da dersin hâlâ bir sisteme oturtulamamış olmasından şikâyetçi. "93 yılında laboratuvarlar kuruldu ancak öğretmen yoktu. Öğretmenlerin yetişmesi 2002 yılını buldu. Öğretmen geldiğinde ise öğretim programı yoktu. Bir 6 yıl kadar, haftalarca çocuğa fareyi öğrettik. Program geldiğinde ise donanımlar eskimeye başladı ve ders seçmeli oldu. Bu yüzden 20 yıldır olması gerektiği gibi bir ders veremedik." diyor. Türkiye'de 10 milyon kişinin internet üzerinden düzenli olarak okey oynadığını söyleyen Yılmaz, verilen derslerin asıl amacının, bu potansiyeli ve zamanı etkili işlere yönlendirmek olarak belirlenmesi gerektiği görüşünde.
İlk kez bu sene belirli sınıflarda verilmeye başlanan ‘Bilişim Teknolojileri ve Yazılım' dersinin, çağı yakalamak adına önemli bir adım olabileceğini söyleyen Yılmaz'a göre, bu dersi almış bir öğrencinin ileride programcılık, web tasarımı, grafik animasyon gibi ilave seçimlik derslere yönelerek bu alanda iyi bir altyapı kazanması mümkün. Ancak tüm çocuklardan programcılık beklemenin, müzik dersinde tüm çocuklardan parmakları ve kulağı uygun olmasa da piyano çalmalarını beklemek gibi bir şey olduğunu da sözlerine ekliyor ve alternatif derslere de programda yer verilmesi gerektiğini belirtiyor.
ARZU KILIÇ