Dilovası, bu ismi telaffuz edince aklıma Recep İvedik iki filmindeki replikler geliyor; Türkiye'nin orta yerinde, 2008 Türkiye'sinde, İstanbul'un göbeğinde bir İlçe...
Trajikomik bir hikayesi, yakın bir tarihi ve neredeyse Anadolu'nun orta yerinde bile unutulmaya yüz tutmuş, komşuluk ilişkileri, misavirparverliği ve kültürü var. İstanbul'u, yakından tanıyanlar bilir; Dilovasının bugünkü halini görünce aklıma 15 belki de 20 yıl evvel ki Sultanbeyli geldi...
Dilovası; İstanbul'a 15, İzmit'e ise yaklaşık 25 km. uzaklıktadır. İlçenin daha doğrusu İlçe görünümlü köyün dört bir yanı organize sanayilerle, adeta kimyasal atık nehirleriyle, havası ise envay türlü zehirleriyle kaplıdır. Gündüz gözle görülemeyen zehir tabakası; karanlık basıp sokak lambaları yandığında, E5 ve Tem otoyolundan geçen arabaların farlarına bakıldığında gerçek yüzünü, çıplak gözler önüne sergilemektedir.
İlçeye bir günlük kısa ziyaretimde şahit olduğum, 0-6 yaş gurubu onlarca astım hastası çocuk, 0-20 yaş gurubu yüzlerce çeşitli cilt hastalıklarına sahip genç ve sayılarını tam olarak bilemediğim ve yine onlarla ifade edilen böbrek hastaları, akciğer kanseri insanlar izlenimlerim arasındadır.
Burada en çok dikkatimi çeken şeyde; onlarca diyaliz hastası olmasına rağmen bir diyaliz merkezinin olmaması, onlarca astım ve akciğer kanseri olmasına rağmen tam teşekkülü bir hastanenin bulunmamasıdır. İlçeye en yakın tam teşekküllü sayılabilecek olan hastane ise yaklaşık 15 km. uzaklıkktadır. İlçede karşılaştığım ve sağlık ocağı diye tabir ettikleri yer ise içler acısı, çok vahim bir görünümdedir. Binanın dış cephe sıvaları dökülmüş, duvarları ve camları bakımsızlıktan ve yaşlılıktan ayakta durmak için koltuk değneklerine tutunmuş olan 100 yaşındaki yaşlı bir hastayı andırmaktadır. Kötü görüntüsü ve harabeyi andıran halinden korktuğum için içine girmeye cesaret edemedim. Belki içi boyalıdır!
Şimdi sadede gelecek olursak, beni üzen asıl şey şudur: Hükümet geçen sene bir hastane yaptırmaya başlamış ve yapımı devam etmekte... Allah Razı olsun, yaptıranlardan ve yapımına vesile olanlardın... Ona amenna, ona tamam da;
Bölgede en az yüz tane çok büyük ölçekli fabrika var! Bunlar arasında, Türkiye'nin ve Avrupa'nın en büyük demir-çelik fabrikalarından tutun, en büyük boya fabrikaları, ağır kimya sanayileri bile var! Yani babaların, kodamanların asıl darphaneleri burada ve bu para babalarının Türkiye'nin bir çok yerinde Vakıfları, hayır için yaptırmış oldukları sağlık tesisleri, okulları var!..
Bir gün bu fabrikatörler, yolları düşerlerse tabi!.. Gelip bu acı gerçeği görsünler ve desinler ki biz fabrikalarımızın atıklarıyla zehirlemiş olduğumuz bu 0-6 yaş grubu çocuklara kendimizi bağışlatmak için ve de Allah'ın da bu tutumumuz karşısında hoşnutluğunu kazanmak için sadece bir kere ve sadece bir yıllık gelirimizin bin'de birini bu çocuklar için harcamak istiyoruz! O zaman inanıyorum ki Dilovası'nda, Türkiye'nin en büyük sağlık tesisleri, en donanımlı okulları yaptırılmış olur. Çözüm ve hoşnutluğun çözümü bu kadar kolay, benden söylemesi...
Yaptığı tüm işlerde Allah'ın rızasını gözeten kişi, aynı zamanda sosyal sorumluluk ilkelerini de bilen; Aydın, dürüst, namuslu ve şerefli kişidir. !denizbatu!