Erdoğan'ın şu sıralar burada yaptığı konuşmadan öne çıkanlar şöyle:
"Yeni adli yılda hakim, savcı, avukatlarımıza adalet sistemimizin tüm taraflarına başarılar diliyorum. Adalet mülkün temelidir sözü devletin, orduyla parayla, petrolle değil adaletle yaşandığını belirtiyor.
Adalet bu kadar önemliyken günümüzde mazlumların feryatlarının yükselmesi ayrı bir tenakuzdur. Kendilerini büyük, güçlü, müreffeh, yenilmez gören devletlerin zalimliklerini örtmeye, artık siyasi ve diplomatik laf cambazlıkları yetmiyor.
Demokrasiye, güvenliğe ve refaha belli toplumların sahip bulunduğu, diğerlerinin onlara hizmet dışında önem taşımadığı çarpık anlayış artık ifşa olmuştur.
Doğu Akdeniz ve Ege'deki faaliyetlerimizin özünde hak arayışı vardır. Türkiye'yi kıyılarına hapsetme girişimi haksızlığın ve adaletsizliğin göstergesidir. Akdeniz'in zenginliğine çökme çabası modern sömürgecilik örneğidir. Tarih boyunca başkalarının arkasına saklanmış bir devleti önümüzde atmaları da en büyük adaletsizliktir.
Artık bu gölge oyunundan bıktık. Kendine bile hayrı olmayan bir devleti, Türkiye gibi bölgesel ve küresel bir gücün önüne atıp yem etmeye çalışmak, artık komik kaçmaya başladı. Husumet cepheleri ne kadar birleşirse birleşsin, Türkiye'nin yükselişini durduramayacaklardır."
"AMACIMIZ, GÜVEN VEREN VE ERİŞİLEBİLİR BİR ADALET SİSTEMİ"
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yasama, yürütme ve targı arasındaki güçler ayrımını güçlendirdi. Güçler ayrımını modern demokrasilerdeki netliğe kavuştu.
Yargı, yaptığımız reformların en yoğun şekilde yaşandığı alanların başında geliyor. Amacımız, güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemini, tüm kurum ve kurullarıyla tesis etmektir. Cinsel şiddet mağduru çocuk ve kadınlar için özel görüşme odaları kullanılmasını zorunlu hale getirdik."
Hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin kapsamlı bir düzenleme sistemde yerini aldı. Halen çalışmaları süren İnsan Hakları Eylem Planı'nı bu yıl içinde neticelendirmek istiyoruz."
ERDOĞAN İSTANBUL BAROSUNU ELEŞTİRDİ
Barolarla ilgili rahatsızlığımı iletmek istiyorum. Savcımız Selim Kiraz'ı şehit edenlere destek için açlık grevi yapanları kararlarından vazgeçirmek için devlet üzerine düşeni yapmıştır. İstanbul Barosu'na asılan pankartın, şehidimizin (Savcı Mehmet Selim Kiraz) kemiklerini sızlatmanın ötesinde anlamları olduğunu düşünüyoruz. Bunlar kabul edilenilir davranışlar değildir! Diğer kurumlarda terör örgütleriyle böylesine içli dışlı olan kişiler nasıl mesleklerinden men edilebiliyorsa, avukatlar için de böyle bir yöntemin gerekip gerekmediği tartışılmalıdır.
"YARGININ HİÇBİR UNSURU, HERHANGİ BİR İDEOLOJİNİN EMRİNE GİREMEZ"
Teröristlerin avukatlığını yapanın teröristliğe soyunması mümkün değildir. Şayet yaparsa bunun bir bedeli olmalıdır. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle çarpık bir duruma izin verilemez. Önümüzdeki dönemde avukatlıktan teröristliğe uzanan bu kanlı yolun önünü kesmek için gerekeni yapacağız. Hakimin, savcının, polisin, askerin yapamadığını, kamusal bir vazife icra eden avukat da yapmamalıdır.
Yargının hiçbir unsuru, herhangi bir ideolojinin emrine giremez. Yargının tek ideolojisi adalet olmak zorundadır. Bir adalet kurumu olması gereken kimi baroların, terör örgütlerinin arka bahçesi, propaganda aracı, yasadışı faaliyetlerinin kılıfı haline dönüşmesi çok acıdır.
Uyuşturucu baronunu savunan avukat uyuşturucu tüccarlığına, katili savunan avukat cana kast etmeye, hırsızı savunan avukat hırsızlığa kalkışmıyorsa, teröristin avukatlığını yapanın da teröristliğe soyunması mümkün değildir."