Spor Toto Süper Lig’in 4. Hafta kapanış maçında Fenerbahçe Kasımpaşa’yı deplasmanda 5-1 yenerek derin bir nefes aldı.
Ligin başlamasına çok kısa bir süre kala teknik direktör değişikliğiyle yeni baştan sistem kurmaya çalışan ve oynadığı ilk 3 hafta maçında sadece 1 puan alarak hayal kırıklığı yaşatan Fenerbahçe ile geçen sezonki yüksek hedeflerin aksine bu sezon amacı sadece ligde kalmak olan ve bu doğrultuda yapılanmaya giden Kasımpaşa’nın mücadelesi her yönüyle ilgi çekiciydi.
Fenerbahçe’nin maç kadrosuna baktığımızda Advocaat’ın ne yapmak istediğini açıkçası anlayamadım. Geride kalan 3 haftada sadece 1 puan almış ve oynadığı kötü futbolla yoğun bir şekilde eleştirilen Fenerbahçe için Kasımpaşa maçı aslında çok iyi bir fırsattı. Çünkü bazı maçlar vardır, alınacak bir galibiyet bir anda takım üzerindeki karabulutların dağılmasına neden olur ve geçmişe sünger çekilerek heyecan ve istekle hedeflere doğru ilerlemenin ilk adımı olur.
Az önce de belirttiğim gibi böylesi bir durumdan çıkma adına en uygun rakibi bulmuşken, bu rakibe karşı 3 defansif orta saha oyuncusuyla maça başlanmasına bir anlam veremedim. Geçen sezon Pereira’nın sık sık tercih ettiği ve özellikle de iç saha maçlarında bile vazgeçmediği ve ağır bir biçimde eleştirildiği orta saha kurgusunu dün akşam sahada görmek oldukça ilginçti.
Ligdeki durumu ve oynadığı futbol ne olursa olsun, Fenerbahçe’nin bu kadro yapısıyla rakipten çekinerek değil , oyuna hükmedecek ve hücum aksiyonlarını tercih edecek bir orta saha düzeniyle sahada yer alması gerekirdi. Ancak bu duruma rağmen Fenerbahçe’nin karşısında öyle bir rakip vardı ki tüm bu düşüncelerimi bir anda yok etti.
Maçın başından son dakikasına kadar hiçbir planı olmayan, defansı ve orta sahası birbirinden habersiz, amaçsız ve isteksiz bir Kasımpaşa vardı sahada. Yalnızca kişisel becerisi ön planda olan Tunay ve Adem dışında kimsenin ne yapmak istediğini anlayamadık sahada. Rakibin bu denli isteksiz ve amaçsız oyunu , Fenerbahçe’nin bile beklemediği bir durumdu. Öyle ki , atılan ilk iki gole bakıldığında her şeyi net bir biçimde görebilirsiniz.
Fenerbahçe’nin bana göre geldiğinden beri en etkisiz ve başarısız ismi olan De Souza’nın hiçbir müdahale ve önlem alınmaksızın ceza sahasına kadar gelip attığı golden ve yine Ozan’ın neredeyse hiçbir defansif müdahale olmadan vurduğu kafa vuruşu sonrası gelen golden sonra zaten maçın farklı biteceği açık bir şekilde görüldü. Bu durum maç boyunca da devam etti ve goller peş peşe geldi. Tabi sadece rakibin kötü oyunundan bahsetmek de doğru olmaz. Sonuçta atılan ve attırılan golleri de konuşmak lazım.
Özellikle son transferlerden Jeremain Lens’in ilk yarıda verdiği 2 gol pası onun adına bence iyi bir başlangıç oldu. Top tekniği ve kalitesini sahaya yansıttığında neler yapabileceğini dün akşam kısa süre de olsa gösterdi. Aynı şekilde eski olmalarına rağmen yeni transfer olarak kabul edilen Emenike’nin attığı 1 gol ve 2 gol pası, Sow’un oyuna girer girmez attığı gol, bu oyuncular ve Fenerbahçe adına dün akşam ki önemli kazançlardandı. Ve tabi ki en önemli parantezi Volkan Şen için açmamız gerekir.
Geçtiğimiz sezon istikrarlı olmasa da aldığı sürelerde gayretiyle ve enerjisiyle katkı vermeye çalışan Volkan Şen, bana göre bu sezon çok daha faydalı olacağını göstermeye başladı. Özellikle Kayseri maçında gösterdiği çaba, istek ve katkıyla tribünlerden yoğun destek gören yıldız futbolcu dün akşam ki performansıyla bu takım için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Kendisiyle uyumlu bir forvet düzeni oluştuğunda yapabilecekleri çok daha fazla olacaktır. Sonuç itibariyle farklı kazanmak her zaman moral verir. Hele de üst üste alınacak galibiyetlerle bir anda her şey unutulur. Fenerbahçe için de bu sürecin başladığına inanıyorum.
Saygılarımla
Ali Karabulut