Korneanın sivrileşip incelmesi sonucu oluşan göz hastalığı keratokonus, çoğu zaman göz tembelliğiyle karıştırıldığı için erken evrede teşhis edilemiyor. Hem genetik hem de çevresel faktörler nedeniyle oluşan hastalığa neden olan çevresel faktörlerin başında gözü kaşıyıp ovuşturmak geliyor. Hastalık geç teşhis edildiği takdirde kornea nakli gerekebiliyor.
Özellikle sıcak, toz ve alerjenlerin yoğun bulunduğu ülkelerde sıkça rastlanan keratokonus hastalığı korneanın öne doğru sivrileşip incelmesi sonucu ortaya çıkıyor. Kornea naklinin birinci nedeni olarak gösterilen hastalığın Türkiye'de en sık Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz sahillerinde rastlandığını belirten Dr. Volkan Matben, “Hastalığın oluşmasında hem genetik hem de çevresel faktörler rol oynuyor. En önemli çevresel faktörün ise gözü kaşıyıp ovuşturmak yoluyla korneaya zarar vermek” dedi.
ÇOK SAYIDA HASTA HASTALIĞININ FARKINDA DEĞİL
Erken dönemde rutin muayene ile teşhis edilemeyen keratokonus hastalığının sık sık göz tembelliği ile karıştırıldığı konusunda uyarıda bulunan Op. Dr. Matben, teşhisin özel topografik cihazlarla yapılabildiğini belirterek, “11- 12 yaş civarında olup bir gözünde astigmat bulunan ve görmesi artırılamayan çocuklara çoğu kez göz tembelliği teşhisi konuluyor. Ancak bu hastaların çoğunun sonradan keratokonus olduğu ortaya çıkıyor.
Hastalık erken dönemde rutin muayeneyle teşhis edilemediği için teşhiste özel topografik cihazlar gerekiyor. Hastanın korneasının çıplak gözle fark edilecek kadar sivri olması ancak kornea nakline gidilmesini gerektiren çok ileri dönemlerde oluyor. Teşhis için özel tetkik gerekmesi nedeniyle çok sayıda hasta hastalığının farkında olmadan yaşıyor” dedi.
GÖZLÜK FAYDA ETMİYOR
Keratokonus hastalarında görme oranı gözlükle dahi artırılamıyor ve yaşla beraber hastalık da ilerliyor. Bu nedenle keratokonus hastalarında kontakt lens tercih ettiklerini ifade eden Dr. Matben, “Şimdiye kadar kullanılan sert kontakt lensler dışında, kullanımı kolay hibrit yapıdaki lenslerle de hastaların yüzde 90'ının görme kalitelerini artırmaları mümkün olabiliyor. Çeşitli nedenlerle kontakt lens kullanamayan hastalarda görmeyi artırmak için cerrahi uygulama gerekebiliyor. Cerrahi yöntemlerden ilki ‘Halka’ ameliyatı. Bu ameliyat tekniğinde bıçak kullanılmadan laserle açılan kanalların içine halka takılarak korneanın gerilmesi ve merkezi korneanın sivriliğinin azaltılması amaçlanıyor. Bunun yanı sıra ‘Kerafleks’ denen özel mikrodalga uygulamasıyla hastanın korneasının sivriliğinin azaltılması amaçlanıyor. Bu uygulama umut vaadetse de henüz klinik çalışmaların sürdürüldüğü ve çalışma sonuçlarına göre uygulanan tekniğin geliştirilmesi düşünülen bir alan” diye konuştu.
Hastalığın 40'lı yaşlara kadar ilerlediğini dile getiren Dr. Matben, hastalığın ilerlemesini durdurmak için son yıllarda bir yöntem keşfedildiğini belirtti. Bu yöntemde korneaya yarım saat süresince “Riboflavin” denilen B2 vitamini uygulandığını belirtti. Dr. Matben sözlerini şöyle sürdürdü:
“Vitaminin göze geçebilmesi için epitel kazınıyor ve ultraviyole ışık uygulaması yapılıyor. Yapılan çalışmalar, bu ameliyatın uygun hastalarda uygulandığında hastalığı yüzde 90’a varan oranda durdurduğunu gösteriyor. Ancak ameliyatın yapılabilmesi için birinci kriter korneanın yeterli kalınlıkta olması. Korneanın çok ince olduğu vakalarda gözün zarar görme olasılığı olduğu için bu ameliyat tekniği uygulanamıyor. Bu ameliyat tekniği uygulanan hastalarda hastalığın seyrinin önemli ölçüde değiştiğini, görmenin korunduğunu ve hastaların bir bölümünde görme kalitesinde de önemli iyileşmeler olduğunu görmekteyiz.”
KORNEA NAKLİNİN BİRİNCİ NEDENİ KERATOKONUS
Dünyada kornea nakli nedenleri arasında keratokonus hastalığının ilk sırada yer aldığını söyleyen Dr. Volkan Matben, bunun çok kolay bir operasyon olmadığını ve sonucunda kornea nakline bağlı ciddi riskler olabildiğine dikkat çekiyor. Bununla birlikte kornea nakli, doğru merkez ve uzman ellerde uygulandığında başarılı sonuçlar veriyor.