Ünlü oyuncu Gürgen Öz'ün sosyal medya hesabından yaptığı her paylaşım çok konuşuluyor, tartışılıyor. Toplumsal olaylara sessiz kalmıyor, tepkisini kendine has mizah diliyle ortaya koyuyor. Canlı yayında doğaçlama yapan ilk oyuncu olarak hafızalara yer eden Gürgen Öz'ün en büyük tutkularından biri yazmak… “Oyunculuğu çok seviyorum ama sadece yazarlık yaparak yaşayabilirim. Kitaplar ve yazmak çocukluktan beri en büyük dostum” diyen Öz, Destek Yayınları'ndan çıkan yeni kitabı Kötü Bir Gün ile “Herkesin derinlerinde yüzleşemediği bir sır vardır” diyor…
– Nevrotik ve Karanlık Köy'ün ardından yeni kitabınız Kötü Bir Gün'de psikolog Erdem'in hikayesini kurgulamaya nasıl başladınız?
Psikolog Erdem'in sıkışıp kalmışlığını geçen yıl pandemi döneminin ilk uzun karantinasında yazmaya başladım. Kimsenin daha önce deneyimlemediği olağan üstü bir durum yaşanıyordu. Evde sıkışıp kalmıştık. Adeta sürreal bir durumdu. Bu süreçten yaratarak çıkmak istedim. Kitabı yazmaya başladım. ‘İki adam bir evde sıkışıp kalırsa ve ikisini de ilgilendiren korkunç bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalırlarsa ne olur?' diye bir soruyla başladı metin. Kitapta kişilik bölünmesi rahatsızlığı da var. Bu da kitaba ayrı bir heyecan ve gerilim katıyor. Yani kitap aslında iki değil üç kişi arasında geçiyor. Okuyucu bir solukta okuyor. Şu an 6. baskısını yaptı kitap. Benim için çok mutluluk verici bu…
– Şu sıralar psikiyatri vakalarından esinlenerek yapılan diziler tartışılıyor. Eleştiren de var, destekleyen de. Kitaplarınızdan biri dizi ya da filme uyarlanabilir mi?
Ben son 5 yıldır TV izlemiyorum. Hatta televizyonu hediye ettik bir dostumuza. Sadece dijital platformlara bakıyoruz. Bu dizileri duydum ama bir yorum yapamam. İçlerinde başarılı oyuncular var, tek söyleyebileceğim bu. Kitabın ise film olma ihtimali var evet.
– Eskisi gibi komedi dizisi çekilmiyor. Oysa gülmeye çok ihtiyacımız yok mu?
Evet çekilmiyor. Şu ortamda da çekilebileceğini sanmıyorum. Komedi özgür bir ortama ihtiyaç duyar. Neşeye, hayata, açıklığa ihtiyaç duyar.
– Komedi size çok yakıştırılıyor. Ama yıllar önce “Ben şovmen değil, oyuncuyum demiştiniz” Komedyen olmak istemediniz mi?
Yok öyle değil. Ben komedi yapan biriyim. Kendi bakış açım var. Hiciv ve Taşlama sanatının aşığıyım. Komedyen ve oyuncu birbirine kardeş kavramlardır. Komedyen dramayı da oynayabilendir hatta. Fakat showman showmandir. Ben bir sanatçıyım. Aktörüm. Yazarım…
Kadının gücünü kabul etmeyen toplum zayıftır
– “Dünyanın güçlü, güzel yürekli kadınlara ihtiyacı var. Bu anlamda, bir kız evlat sahibi olduğum için gurur duyuyorum” demiştiniz. Nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz?
Hayal ettiğim Türkiye bence bu konuda hayal ettiğim şekliyle var olmayacak. Hele ki bu ataerkil zihniyet bu haliyle ve eğitilmeden toplumda yer ettiği ve desteklendiği sürece. Oysa ki gerçek tarihimizde anaya, kadına müthiş bir saygı vardır. Hepsi değişti. Üzücü… Türkiye'nin müthiş güçlü kadınları var. Ama kadından korkuluyor adeta. Kadının gücünü, toplumdaki yerini kabul etmeyen bir toplum zayıftır ve geri kalmaya mahkumdur. Medeniyet kadınla başlar.
Okuyucu kitapta gerilse de rahatlayacak
– Kitaplarınız psikolojik gerilim türünde ve okurken psikoloji eğitimi almışsınız hissi veriyor…
Oyunculuktan gelen bir ilgi alanı diyelim. Bir karakteri oynamak için onu çözümlemeniz gerekir. Bunun için de onun psikolojisini algılayabilmeniz, o karakterle empati kurabilmeniz gerekir. Ben gözlem yapmayı ve insanları analiz etmeyi çok seviyorum. Elbette bu hem oyunculukta hem de yazarlıkta çok işime yarıyor. Keza konservatuvardaki temel eğitiminiz de karakter ve metin analizi üzerinedir. Bunların hepsi zamanla birleşiyor. Tezim için üç yıl araştırma sürem vardı. Davranış psikolojisi üzerine çok yoğun çalıştım. Hemen hemen her önemli kuramcıyı okumuşumdur herhalde. Tüm ünlü psikologları. İçine dalınca çıkmak istemiyorsunuz.
– Kitabın ismi “Kötü Bir Gün” sizin hayatınızın en kötü günü hangisiydi?
Böyle bir gün henüz yok… Şükür ki yok. Vardır ama kitaptaki kadar yok.
– Kitabı okuyanlar kendinden çok şey bulacak belki de kendiyle yüzleşecek…
Hepimize ait ortak sorunlar var bu kitapta. Toplumun dogmalarından, baskılarından kaynaklanan ciddi sorunlar. Bunlarla yüzleşmek bir nevi rahatlama hissettirecek okuyucuya. “Sadece ben değilmişim” dedirtecek. Ve bence okuyucu kitapta gerilse de bir rahatlama da yaşayacak.
– Gürgen Öz'ün yazarken bir ilham kaynağı var mı?
Hayat, hayatın getirdikleri ve gözlemlerim.
– Herkesin derinlerinde yüzleşemediği bir sır vardır diyorsunuz. Sizinki nedir?
Sanırım ben kendi gerçeklerimle yüzleşmiş bir adamım. Yüzleşiyorum da. Çaba harcıyorum hep.