Sevdiği kadına çiçek seçerken en iyisini, en güzelini seçmeye çalışan adamın içi daha çok acıyor bugünlerde.
Sevdiği kadının gözlerinin içi gülsün diye elinden gelen her şeyi yapan adam herkesten daha çok üzülüyor bir kadın daha vahşice öldürüldüğünde.
İlk fırsatta sevdiği kadının yanına koşan adam çok daha mahcup, kafasını yerden kaldıramıyor.
Kadınlar öldürülüyor, birer birer.
Ne yapacağımız, nasıl çözeceğimizi bilemeden her gün bir çiçek daha soluyor.
Sadece kadınlar mı öldürülüyor?
Daha dün 4 balina kurşunlanmadı mı Ege'de?
Kaç çocuk vahşi cinayetlere kurban gitti?
Siz bu yazıyı okurken kaç çocuk, kaç kadın ve kaç erkek tacize uğruyor?
Düşünmesi bile ürpertici.
Ama gerçek bu.
Ormanlar birer birer yok oluyor.
Tarihi eserler kayboluyor ortadan.
Ormandaki ayıyı öldürüp fotoğraf çektiren adam bugün aramızda dolaşıyor.
Kendi geyiklerimizi, keçilerimizi öldürsün diye ihale açıyoruz. Yurt dışından gelip öldürüyorlar bizim hayvanlarımızı.
Köpeğin ayaklarını kesenler yakalandı mı?
Ya da mahallenin köpeğine tecavüz edenler.
Kuş kalmadı çevremizde, nerede bu kuşlar, nereye gitti serçeler, sakalar?
Sadece "kadın cinayetleri dursun" demekle olmuyor. Zaten o yüzden de durmuyor.
Tuhaf bir güruh ile iç içe yaşıyoruz.
Bilmeyen, öğrenmeyen, sevmeyen, koklamayan, yürümeyen, koşmayan, nefes almasını bile bilmeyen tuhaf bir güruh. Saygısız, görgüsüz, insan suretinde ama insan olmayı bir türlü beceremeyen. Her geçen gün de çoğalıyorlar. Covid'den bile hızlı çoğalıyorlar.
Çünkü onlara hiçbir şey olmuyor.
Yaptıkları her şey yanlarına kalıyor.
Cesaret buldukça daha da azıtıyorlar, azgınlaşıyorlar, sayıları artıyor.
Çözüm?
Önce sorunun ne olduğu konusunda hem fikir olalım. Ölenin ya da öldürenin kimliği üzerinden konuşmaktan vazgeçelim, hepimiz yüksek sesle sadece kadına, çocuğa değil tek bir toprak tanesine, çiçeğe, böceğe sahip çıkalım gerisi kolay.
Bir yerden başlayalım yeter ki.
O yer için geç kalmadan...