Prof. Dr. Şahiner, yaptığı yazılı açıklamada, alzheimerın insanı önce yakın çevresinden sonra kendinden uzaklaştıran, zaman geçtikçe yaşamın hiçbir anının artık anılarda bile yer alamadığı, en sonunda insanın kendini dahi tanımadığı bir hastalık olduğunu, bu yüzden pek çok psikiyatrik hastalıkla karışabildiğini belirtti.
Hastanın, alzheimerın başlangıç dönemlerinde mantık yürütmekte zorlanmadığını ve iç görüsünde önemli bir kayıp yaşamadığı için hastalığının farkında olduğunu ifade eden Şahiner, alzheimerın ayrıntılarına ilişkin şu bilgileri verdi:
''Alzheimer, unutkanlıkla başlayan bir hastalık ancak her unutkanlık alzheimer anlamına gelmiyor. Unutkanlık ile beraber beceri kaybı görülüyor ve kişilik özellikleri değişim gösteriyorsa daha dikkatli olmak gerekiyor. İsim belleği, görsel bellek gibi sadece bir bellek türünde güçlük çeken ancak tüm normal yaşamını sürdüren bireyler vardır. Bu tür bellek zayıflığı 'hafif kognitif bozukluk' olarak adlandırılır. Bu kişilerin alzheimera yakalanma riski üzerine yapılan çalışmalar alzheimer riskinin bir miktar daha arttığını ortaya koysa bile sonuçlar çok net değildir.
Alzheimer önlenemez ama yıllarca ötelenebilir. Alzheimer hastalığının kesin tedavisi yoktur, ancak durum ümitsiz değil. Hastalığın tedavisinde, 1997 yılından itibaren dört önemli ilaç piyasaya çıkmıştır. Bu ilaçlara mümkün olduğunca erken dönemlerde başlanmalıdır. Bu ilaçlar ilk yıllarda bellek fonksiyonlarını güçlendiriyor. Ülkemizde 500 bin civarında alzheimer hastası bu ilaçları kullanmaktadır. Maalesef tanı alamayan 500 bine yakın hastanın olduğunu tahmin ediyoruz. Son yıllarda yaşam tarzının, metabolizmanın, zihinsel ve fiziksel egzersizlerin düzenli ve sürekli uygulandığında hastalığın başlangıç yaşının yıllarca geciktirilebildiği gösterilmiştir. Erken yaşta sakin bir yaşama geçmek ve buna eklenen hipertansiyon, aşikar veya gizli kan şekeri oynamaları, zihinsel egzersizlerden uzak kalmak alzheimerın başlangıç yaşını 50 hatta 40'lı yaşlara kadar indirebilir.''
Hastaların kontrol muayenelerinde günlük yaşam aktivitelerini belirleyen, davranış ve ruhsal durumlarını ortaya koyan testler kullanılmazsa tedavinin yararlarının gözden kaçacağını ifade eden Şahiner, ''bellek klinikleri'' dışında yoğun poliklinik hizmeti verilen hastanelerde hastanın durumunu iyi analiz etmenin mümkün olmayabileceğini belirtti.