Özellikle Hollywood ve Amerikan kozmetik sanayii genç olmak ve genç kalmak mitini aralıksız pompalar. Tüketim ve refah toplumlarının ana başlığıdır bu: Gençlik, diri ve taze kalmak ya da görünmek. Beyazperdede bu durum taşbebek sendromu kavramıyla yerini alır. Amerikalı sinema eleştirmeni Roger Ebert “ABD’indeki yeni yetme gençler sekse olan ilgilerini yitirdiler. Amerikan film endüstrisi ergenleri odaklayarak bol özel efektli filmler üretiyor. 1940’lar 1950’lerdeki gibi kadınlar artık seks bombası değiller. Ya erkek gibi kadınlar var ya da erkek kahramanın güzel sevgilisi var” demişti.
Hollywood’un Altın Çağı’nı yaşadığı 1940’lar ve 50’lerde kadın oyuncular büyük bir güce sahiptiler. Greta Garbo, Barbara Stanwyck, Bette Davis, Rita Hayworth, Joan Crawford, Marilyn Monroe gibi yıldızların bir dediği iki edilmezdi. 1960’ta sinemaya giren Henry Fonda’nın kızı Jane Fonda (83) daha sonra herşeyin değiştiğini belirtiyor: “Oyunculuk insanlarla empati kurmaktır. Salt dış görünümden, güzel bir fizikten oluşmaz. Sisteme ayak uydurmak için oyuncunun ödünler vermesi kaçınılmazdır. Ben çok şanslıydım, medya ve paparazziler o günlerde özel yaşantımza şimdi daldıkları gibi dalmazlardı.” Fonda, 68 yaşında yeniden sinemaya döndü. Hala çok dinç, hala çok ışıltılı, hala feminist, hala hızlı bir aktivist.
Genç yaşta sinemaya giren Diane Lane (55) insanın geçmişteki güzelliğine saplanmasını acınası, zavallı bir durum olarak niteliyor: “Güzelliğin kesin kalıbına uymuyorsan hüzünlü ya da bozulmuş güzellik olarak adlandırılıyorsun diyen Lane, karakter oyunculuklarını Susan Sarandon (74), Barbara Hershey (72), Meryl Streep (71), Jessica Lange’e (71) bakıp onları olağanüstü bulduğunu vurguluyor. Lane’e göre onlar yetmişlerinde de özgürler çünkü mesleğe bayan kusursuz beden olarak başlamadılar.
HER GÜN YENİDEN ÜRETİLMEK
Sempatik Whoopi Goldberg (65) gerçek yaşamda kadınların kendisine benzediklerini, popolarının kocaman, göğüslerinin de sarkık olduğunu, oysa Hollywood’da son yıllarda işlerin böyle yürümediğini, Hollywood kadınlarının bıçak altından kalkmadıklarını söylüyor: “Her gün yeniden üretiliyorlar, tıpkı amipler gibi”. Piyano filminde unutulmaz bir yorum sunan Holly Hunter (62) en dinamik, en üretken dönemini kırkını geçtikten sonra yaşadığını bedeniyle barıştığını belirtiyor. Ona göre Meryl Streep, Jessica Lange, Susan Sarandon ve benzeri yaştaki oyuncuların hepsi çok çekici, seksi, yetenekli ve karizmatikler. Mesleklerinin doruk noktasındalar, çekinmeksizin riskler alabiliyorlar. Bu sektörde yetişen, büyüyen biri kendi değerini başkalarının onayına göre saptandığını da zamanla öğreniyor. Onlara yıldız adayı olacak, pazarlanacak genç birürün mü yoksa bir ayağı çukurda yaşlı biri mi diye bakıyorlar? “Oysa bazen anneyi bazen de teyzeyi oynamanız gerekebilir, bunun nesi oyuncu açısından kötü” diyor Whoopi Goldberg.
1960 ve 1970’lerin yetkin oyuncusu Gena Rowlands (90) geçen yılların yüzüne yansıyan değişimini görmek isteyenlerden.
Estetik ameliyatlara yönelmeyip yılların etkilerini taşımayı yeğleyen Frances McDormand (63) durumu adamakıllı tiye alanlardan. Holly Hunter’a “Dişini biraz daha sık, yıllar sonra altmışlıkların olması gereken filmlerde bizler oynayacağız. O zaman göz kamaştıran bir piyasamız olacak” diyenlerden.
Vanessa Redgrave 83 yaşında, filmlerde oynamayı sürdürüyor. Sharon Stone (62) ve Jodie Foster (58) ikisi de zeki, güçlü karakterler.
Sophia Loren (86), Judi Dench (86), Vanessa Redgrave (83), Catherine Deneuve (77), Helen Mirren (75) filmlerde oynamayı sürdürüyorlar.