Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu, Gelecek Partisi İstanbul İl Başkanlığı binasında ziyaret etti. Görüşmenin ardından iki lider ortak basın toplantısı düzenleyerek, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’ın uğradığı saldırıyla ilgili açıklamalarda bulundu.
“İKTİDAR CAN VE MAL GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMALI”
“Birilerinin bir düşünceyi beğenmiyorum diye taşlarla, sopalarla, silahlarla saldırmasını asla kabul etmiyoruz.” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü;
*İktidar olanların yapmaları gereken ilk şey Türkiye’de can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Herkesin can ve mal güvenliğinden sorumlu olanlar devleti yönetenlerdir.
*Devleti yönetenler, bir partinin genel başkan yardımcısı eğer saldırıya uğruyorsa derhal olayın üzerine gitmek ve olayı çözmek için gerekli talimatları vermeleridir. Bu talimatların verilmesi lazım. Seyirci olamazlar. Can ve mal güvenliğini sağlamak zorundadırlar.
“80 ÖNCESİNE DÖNMEK İSTEMİYORUZ”
*1970’li yılları iyi bilen birisiyim. O yıllarda hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktu. Türkiye aynı kaosun içine sokulabilir. Herkesin dikkatli olması lazım. Türkiye’nin gündemini çalıp başka bir yere toplumu hedefleyebilirler. Öyle amaçları da olabilir.
*Türkiye’de hepimiz 70 öncesine, 80 öncesine dönmek istemiyoruz. Huzur içinde yaşamak, birlikte yaşamak istiyoruz. Halkın hakemliğinde siyaset yapmak istiyoruz.
*Başkalarının görüşleri çerçevesinde değil. Başkalarının baskıları çerçevesinde değil. Halkın hakemliğinde siyaset yapmak kadar güzel bir şey yok.
“TÜRKİYE BİR SEÇİM ORTAMINA GİDECEK…”
“İnsanlık ve ülkemiz son derece kritik bir eşikten geçiyor” diyen Ahmet Davutoğlu ise şöyle konuştu;
*Bugün gerek dünyanın her yerinde gerek ülkemizde iki grup insan var. Bir ortak kader bilincine sahip olarak bütün bir insanlığı ve bütün vatandaşları birlikte düşünenler. Bir de insanlığı ayrıştıranlar, ülke vatandaşlarını ayrıştıranlar.
*Tam da 2021’in başına girerken hepimiz bu ortak kader bilinciyle, daha hoşgörülü, herkesin birbirine saygı duyduğu, muhabbetle konuştuğu, güzel söz sarf ettiği bir dönem başlar diye ümit ederken son günlerde özellikle siyasilere ve gazetecilere dönük olarak fiili saldırılara kadar giden tehditler, hakaretler ve olaylar yaşıyoruz.
*Her şeyden önce şunu ifade etmek isterim. Genel Başkan Yardımcımız Selçuk Özdağ’a yapılan saldırı şahsen Selçuk Özdağ’a yapılmış bir saldırı değildir. Gelecek Partisi’ne de yapılan bir saldırı değildir.
“BİZİM BURADAN MESAJIMIZ AÇIKTIR”
*Ülkenin bütün siyasilerine şu mesaj verilmek istenmiştir. Bizi eleştirenler, eğer eleştirilerini beğenmezsek sokak ortasında cuma namazına giderken saldırıya, hakarete uğrayabilirler ve bunun cezasını görmeden yollarına devam edebilirler diye bir mesaj iletilmiştir. Milletin derdine bir anlamda sözcü olacak olan siyasiler ve gazeteciler aynı anda senkronize bir saldırıya muhattap olmuşlarsa, bu saldırıları yapan piyonların ötesinde bu piyonları harekete geçirenler bizim için önem taşır.
*Sayın Genel Başkan’a teşekkür ediyorum. Ana muhalefet partisi lideri olarak buraya gelerek dayanışma gösterdiler. Dayanışma gösteren bütün siyasi liderlere de teşekkür ediyorum. Türkiye’de aslında bu olaylardan belki de tek olumlu sonuç bu ortak kader bilincinin birkaç odak hariç benimsenmiş olmasıdır. Bizim buradan mesajımız açıktır.
*Bu piyonlar ve arkasındakiler eğer Türkiye’de bir korku atmosferi oluşturmak istiyorlarsa bizi korkutamayacaklarını bilsinler. Yine bu piyonlar ve arkasındakiler Türkiye bir seçim ortamına gidecek, bu seçim ortamına giderken muhalif düşünen siyasileri korkuturuz, Gelecek Partisi’ni korkutur çıktığı yoldan geri döndürürüz diye düşünüyorlarsa bizi tanımıyorlar. Bir adım bile geri gitmeyiz. Ne sözümüzü, ne terimizi, ne kanımızı esirgeriz
“HER ŞEYİ YAPABİLİRLER”
İki lider, ortak açıklamalarının ardından soruları yanıtladı. “Bu sertleşen dilin bilinçli bir tansiyon yükseltme olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusunu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
*Tansiyon yükselir mi ya da iktidar gündemi değiştirmek için bu tür yollara tevessül edebilir mi? Edebilir. Her şeyi yapabilirler. Her şeyi. Altını özenle çiziyorum. Her şeyi yapabilirler. İktidardan gitmemek için göze alamayacakları hiçbir şey yoktur.
*Gayet açık ve gayet net söylüyorum. Eğer başkentte, Ankara’da bir siyasal partinin genel başkan yardımcısına planlı bir şekilde geliniyorsa ellerinde silahlar ve sopalarla, darp ediliyorsa, bu genel başkan yardımcısına hastanede 18 dikiş atılıyorsa kafasına, kan kaybı varsa, failler hala yakalanamıyorsa veya tespit ediliyorsa, bunlar birer adi suçlu muamelesi görüyorsa…konuşan kişiye terörist, elinde sopayla genel başkan yardımcısına darp eden kişi adi suçlu…Böyle bir devlet anlayışı olamaz.
*Terörist asıl o. Nerede yargılanması lazım? Hangi polisin bakması lazım? Organize suçlar. Gidiyor mu organize suçlara? Gitmiyor. Nereye gidiyor? Adi suçlar. Yok böyle bir şey. Ama ben bütün yurttaşlarıma seslenmek isterim. Biz vatandaşlarımıza şunu demek zorundayız. Önce Allah’a, sonra kendinize güvenin. Sonra da Türkiye’de doğru dürüst siyaset yapan, kul hakkı yemeyen liderlere güvenin.
*Bu çerçevede biz yeni yol haritası çizmek zorundayız. Bu yolda yürümek zorundayız. Türkiye’yi bu badireden kurtarmak zorundayız. Bu tür organize işler olur, gündem saptırılmak istenebilir, başka şeyler yapılabilir ama biz soğukkanlılığımızı koruyacağız. Halkın hakemliği kadar değerli bir şey yoktur. Tansiyonu yükseltebilir, gerilimi artırabilirler ama bizi halkın gündeminden koparmak istiyorlarsa o gündemden kopmamaya özen göstereceğiz.
DAVUTOĞLU’NDAN BAHÇELİ’YE CEVAP
Ahmet Davutoğlu ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kendisi hakkındaki ifadelerine şöyle cevap verdi:
*Bugün Sayın Bahçeli’nin ifadelerini okuduğum zaman derin teessüf ve hüzün duydum. Türkiye’de siyaset bu kadar seviyesini kaybetmemeli. Sayın Bahçeli’nin unuttuğu bir diyar var bugünlerde.
*Uygurlar ve Kaşgar diyarı. Yusuf Has Hacip Kutadgu Bilig’te asırlar öncesinden şöyle der: Aklın süsü dildir, dilin süsü sözdür, kişinin süsü yüzdür, yüzün süsü gözdür. Sayın Bahçeli’nin konuşmalarına baktığımızda Yusuf Has Hacip’ten hiç nasip almadığı anlaşılıyor. Ortada bir saldırıyla yaralanmış, kan kaybetmiş, hastaneye kaldırılmış bir genel başkan yardımcısı ve gazeteciler var.
*Sayın Bahçeli 3 gün bekledikten sonra konuşuyor ama kime konuşuyor? Yine yaralanan ve mağdur olanlar yokmuş gibi ortaya tehdit dili savuruyor. Dilin süsü olan sözden haberi yok.
“GEÇMİŞ OLSUN DEMİYOR, KINAMIYOR”
*Sayın Bahçeli bunu hep yapıyor. Şöyle bir sakinleşse, bir normalleşse, yüzüne bir süs takınarak güzel söz söylemeyi öğrense ve Türk atasözlerinden bir ilham alsa herkes rahatlayacak. Ama kınamıyor, dikkat edin. Geçmiş olsun demiyor. Kınamıyor! Aksine, Milliyetçi Hareket Partisi camiasını konsolide etmeye dönük bir takım mesajlar vermeye kalkıyor.
*Buradan şunu ifade edeyim. Çok açık ve net bir şekilde. Biz hiçbir siyasi partinin tabanını rencide edecek hiçbir şey söylemeyiz. Milliyetçi Hareket Partisi tabanının da Sayın Bahçeli’nin bu kutuplaştırıcı dilinden rahatsız olduğunu biliyorum. Öncelikle Sayın Bahçeli’ye bu dili dolayısıyla kendisine bir çeki düzen vermesini tavsiye ederim.
*Sayın Bahçeli bugünlerde Doğu Türkistan’daki zulmü unutmuşken bu zulmü dile getiren biziz. Sayın Bahçeli rahat köşesinde oturduğu dönemlerde Cengiz Dağcı’nın naaşını Kırım’a götüren ve Kırım’da Türkçe’nin bayraktarlığını yapan da biziz. Türk boylarını Kırgizistan iç savaşında toplayıp Cumhurbaşkanı öz… bir araya getirip iç savaşı bitiren de biziz.
*Bütün balkanlardaki Türk evlerine Türkçe sözlük, Kuran-ı Kerim ve albayrak götüren de biziz. O camianın hassasiyetlerini biliriz. O camia da bizi bilir. Bütün diğer partilerin tabanlarının bizi bildiği gibi ve herkes bizim bu konulardaki hassasiyetimizi bilir. Ama Sayın Bahçeli kendisine bir baksın. Bize Amerikan seçimlerini işaret ediyor.
*Sayın Bahçeli, Türk devlet geleneği içinde ilk defa bir devlet başkanına ‘aptal olma’ diyen Amerikan başkanı karşısında sessiz kalan sizsiniz. Biz bu milletin onurunu her yerde savunduk, savunuruz.
“SIK SIK YAPIYOR, BİR DAHA YAPTI”
Bahçeli’nin sık sık kullandığı ‘Serok Ahmet’ sözüne değinen Davutoğlu, “Sık sık yapıyor. Bir daha yaptı. Serok Ahmet diyerek benim üzerimden Kürtçe’ye de hakaret etmek üzere, güya ben bundan alınacağım, güya yan yana yaşayan Türkler ve Kürtler birbirinin dilinden utanıyormuş gibi bir dil kullanacak. Baş göz üzerine Sayın Bahçeli. Hiç çekinmeyiz. Bu toprakların dili olan Kürtçe, Yunus Emre’nin Türkçe’si gibi azizdir. Dilleri aziz kılan, dilin kökenleri değil, dillerle neyin ifade edildiğidir. Güzel Türkçe’mizi Yusuf Has Hacip gibi de konuşabilirsiniz, Sayın Bahçeli gibi tehdit ve hakaret dili de kullanabilirsiniz” dedi.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
*Eğer Sayın Bahçeli bir hesap soracaksa birilerinden, Serok Apo diyenlerden, mektup getirenlerden hesap sorsun bir seçim kazanmak uğruna. Yine bir seçim kazanmak uğruna terörist başının kardeşini TRT’ye çıkaranlardan hesap sorsun. Bizim bu konularda sicilimiz de temiz, yolumuz da berrak, zihnimiz de berrak. Sayın Bahçeli’ye tavsiyem şudur.
*Önce o camianın hukukunu koruyacaksa, kendi genel başkan yardımcısına dönsün ve desin ki ‘Benim camiama deli deme haddi yok sana’…Bu ayarı veremiyorlarsa bize şu veya bu sözle bir çizgi çekmeye çalışmaları beyhudedir. Bizim kimseden çekinecek yüreğimiz de yok, söylemekten çekineceğimiz sözümüz de eksik kalmaz
“BİZ BARIŞTIRMAYA GELİYORUZ”
*Aynı tweet silsilesi içinde bu konuyla hiç taraf olmayan gazetecilerin isimlerini vererek hedef göstermesi…Hadi bizi hedef gösteriyorsunuz. İşte Selçuk Özdağ hedef gösterildi. Yahu gazetecilerle ne alıp veremediğiniz var? Şurada zaten hakkı, hukuku, adaleti özgürce yazan bir avuç gazeteci kaldı. Onları da mı susturmak istiyorsunuz?
*Sayın Kılıçdaroğlu’nun söylediği tehlikeye bir kez de ben işaret etmek istiyorum. İşte bu psikoloji 70’li yıllarda Türkiye’nin kardeşin kardeşe şiddet uyguladığı, onlarca yüzlerce binlerce gencin, genç fidanlar olarak toprağa düştüğü acılar yaşadı bizim nesil.
*Sayın Bahçeli de yaşadı. Sayın Selçuk Özdağ 7,5 yıl 12 Eylül zindanlarında yattı. Bizim partimizde solcu suçlamasıyla yıllarca hapishanede yatanlar da var. Biz barıştırmaya geliyoruz. Biz bütün geçmiş acı tecrübelerden ders alanlarla yeni bir yol yürümeye geliyoruz.