Malzemeden çalma, gramajı azalt...

Deniz Batu Ebinç

İstanbul’un her köşesinde güya ekmek 85-90 kuruşmuş ve milletin sağlığı, ekmek pişirilen ortamların hijyen kurallarına uygunluğu sık sık denetleniyormuş…

Bazı televizyon programlarında görüyoruz, Amerikan filmlerinden bildiğimiz, hırsızı yakalamaya çalışan Amerikan ulusal ordusu gibi yığınla; kameraları, mikrofonları ile fırıncıları köşe bucak röportaj yapmak için kovalayan muhabirleri, gerçi onlar olmasa biz bazı pisliklerin bizim sağlığımızla nasıl oynadığını hiç bilemeyecek, hiç öğrenemeyecektik…

Sanacaktık ki bu fırıncı adı altına gizlenmiş, bazı Allahtan korkmaz deyyuslar, bize fare pisliğinden tutun, sümüğüne, tırnağına kadar daha bilmediğimiz neler yedirdiğini! Bu konuda yaptıklarından dolayı öncelikle tüm bu haberci arkadaşlarıma ve kamu denetçilerine şükranlarımı sunuyorum, sonra da yine bir haberci arkadaşımın halk ekmek üretim tesislerine yaptığı geziden size söz etmek istiyorum…

Halk Ekmek günde 2 milyonu aşkın ekmeği el değmeden, hijyenik ortamda ve islam ahlakına göre üretiyor ve çok ekonomik fiyata satarak piyasadaki fiyatı dengeliyor. Kar amacı gütmeyen, misyonu ve vizyonu ekonomik özgürlüğü olmayan halka en kaliteli ekmeği en ideal fiyata ulaştırmak olan bu kuruluştan almış olduğunuz 300 gramlık ekmeğin fiyatı sadece 50 kuruş…

Ben Halk ekmeğin temizliğini ve el değmeden üretimini görünce içimde ekmeğe karşı hiçbir kuşku kalmadı ve nerede halk ekmek satış noktası görsem, 5-10 tane ekmek alıp buzluğa atıyorum. İhtiyacım olduğunda da misk kokulu sıcacık ekmeğime ulaşmak, mikrodalgada sadece 41 saniye sürüyor…

Ha bu arada hani Anadolu’da bir söz var ya! Yav şu devlet artık şu işe de bir el atsa, düzeltse artık! Derler… Eğer duyan varsa, Sayın yetkililerimizden şu işe de bir el atın ekmeğin gramını 150 grama falan düşürün, hem ekmek fiyatları düşer hem de o yarı yarıya olan israfın en azından yüzde otuzu önlenmiş olur diyorum, tabi bu benden söylemesi!

Diyeceksiniz ki neden yarı yarıya gramaj düşürülürse israf önlenecek: çünkü bizim kültürümüzde ekmeği bıçakla doğramak, her sofraya oturduğumuzda dilimlenmiş ekmek koymayı adet edinmek diye bir şey tam anlamıyla olmadığı için…

Biz evimize bir misafir gelirse ya da dilimlenmiş ekmek alırsak ancak!.. yoksa itiraf etmek gerekirse çok çok kibar hanımefendiler dışında, her sofraya dilimlenmiş ekmek koyan insan hiç de var denecek kadar olmamıştır diye düşünüyorum…

Ayrıca biz millet olarak genelde parça ekmek yemeyi bir türlü kabullenemediğimizden; her sofraya gelen ekmeği elimize alır, ilk kapan mücadelesi de çok önemli parçalama, hıncını alma keyfini de ekmeğin baş kısmını da yer, tabi… Parçalanan bu bölümler sofra toplanırken atılmaya kıyılamadığından, önce yarın için ayrılır; yarın gelince de bayatlamıştır, diye kendimizi avutarak ninemizin nimettir çöpe atılmaz diye kulaklarımızda çınlayan sesine, duyumsamazlıktan gelip aman nine!..  Bayatlamış işte diyerek içimizden: dünkü ekmeği, hasretle kucaklaşmayı beklediği çöplerle ödüllendiriyoruz…

Paradan altı sıfır attık da ne kaybettik sanki adam akıllı para birimine kavuştuk, ekmekten 150 gram atsak ne kaybederiz… !denizbatu!