MHP’de; İstanbul İl Başkan Yardımcılığı, Kurucu Ocak Başkanlığı, Kağıthane İlçe Başkanlığı görevlerinde bulunmuş, şu anda da Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Musa Küçük; yerel basın mensuplarına davete katıldıkları için teşekkür ederek bir konuşma yaptı.
KÜÇÜK; “MHP İDDİALİ GELİYOR”
MHP faaliyetlerini Türkiye gündemiyle ilgili daha paylaşım içinde olmak için bundan sonra sizinle daha sık bir araya gelmeceğiz. Bazen siz bizi ziyaret edeceksiniz, bazen biz sizi davet edeceğiz. Bu yemeğin bir özelliği de yüzleşmek. Malum önümüzde bir yerel seçim var. MHP’de buna tüm İstanbul’da, tüm Türkiye’de iddialı bir şekilde hazırlanıyor.
“ÇALIŞMAMIZ BİR İSE BEŞE ÇIKACAK”
Başbakan’ın tutumu gerçekten bizim içimizi yaktı. ‘Milliyetçiliği ayağımın altına aldılar’ derken bizim şah damarımıza bastı. Ama onu da göreceğiz bakalım. Ne kadar güçlü, arkasında kimler var. Bizim bundan sonraki çalışmamız bir ise beş e çıkmasına sebep oldu. Sağ olsun… Türk Milliyetçisi üzerine düşeni artık bundan sonra daha fazla yerine getirecek. Demek ki bir eksiğimiz ve hatalarımız varmış. Biz daha büyük bir şevkle, canla başla çalışacağız. Türk milliyetçiliğinin nasıl bir güç olduğunu göstereceğiz.
Eski Ülkü Ocakları Başkanı, MHP İstanbul İl başkan Yardımcılığı ve İl Yönetim Kurulu Üyeliği yapmış Erol Gül; ‘Ben yerel gazeteciliğin içinden gelmiş bir kardeşinizim’ dedi.
GÜL; “İÇİNİZDEN BİR KARDEŞİNİZİM”
İstanbul İl Yönetimi’nde olduğumuz dönemlerde ayda bir yayınladığımız bir gazete çalışması yapıyordum. Bu bağlamda da yerel gazeteciliğin ne olduğunu, yerel gazetelerin çalışmasına ilişkin genel sıkıntısına asgari de olsa vakıfım. İçinizden bir kardeşinizim. Kasım 2012 kongresinde de, Musa Küçük ve Erdem Karakoç başkanımızla beraber merkez yürütme kuruluna seçildik. Halkla özellikle yerel basın mensubu olan sizlerle sık sık bir araya gelme gayreti içerisindeyiz.
“SEFERBERLİK İLAN ETTİK”
MHP olarak; Türkiye sevdasını ve sevgisini kaybetmemiş, Türkiye ismini sadece coğrafyadan müteşekkil değil, bir milli kimlik, bir milli kültürün de adresi olduğu ortak paydasında buluştuğumuz bir noktadayız. Bu bağlamda sadece metropollerde değil, Türkiye’nin en ücra dağ köylerine kadar her vatandaşımızla kucaklaşıyoruz. Kimseyi etnik durumundan, inancından, mezhebinden dolayı ötekileştirmeden, güçlü Türkiye’yi ortak paydasında, herkesi kucaklama adına seferberlik ilan etmiş durumdayız. Özellikle malum iktidarın şu son 10- 11 yıldır, servis ettiği siyasi politika teorisinden pratiğe dönüştürdüğü strateji ne yazıkki türkiye de bir kimlik tartışmasını ortaya koymuştur. Türkiye’yi 36 etnik gurupla birbirine kırdırma gayreti içerisindeler. Belki bunların birebir kendi niyet ve düşünceleri değil. 2002’de bunlara servis edilen plan program çerçevesinde iktidara getirdiler ve ortaya koymuş olduğu müfredat dahilinde de siyasetlerini icra etmektedirler.
“BAŞBAKAN KIRMIZI HUDUTLARIMIZA GİRDİ”
Özellikle son 2-3 yıldır Sayın Başbakan’ın milletin gözüne baka baka sarf ettiği yalan dolan siyaset, artık milletin sinir uçlarına fazlasıyla temas etti. Özellikle Türk milliyetçilerinin, vatanını milletini seven her kesiminde kırmızı hudutların içine girmiştir. Bu bağlamda MHP bir reflex geliştiriyor. Arkasına Türk milletini alarak yakın tarihte, bir iki gün önce, özellikle Karadeniz’e karşı girişilen tutum, odalar içinde yazılan çizilen senaryonun somut bir örneği olmuştur.
İstanbul Eski İl Başkanı, İstanbul Eski Ülkü Ocakları İl Başkanı Erdem Karakoç’ta gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Bu gün, yerel basınla dostluğu gerçek anlamda gerçekleştirmek için buradayız. Biz bir iddianın sahipleriyiz. İçinde olduğumuzu milliyetçi hareket, Osmanlının çözülüş dönemindeki Türkçü hareketin bugünkü temsilcisi, karşımızdakiler de dünkü İslamcı hareketin temsilcisi. Ama dünkü İslamcılar bizden sizden fazla Müslüman oldukları için İslamcı değillerdi. Dünkü Türkçüler de dindar ya da çok fazla liberal oldukları için Türkçü değillerdi.
“BİZİ ÇARESİZ BIRAKCAK GÜÇ YOK”
Bizi çaresiz bırakacak bir güç yoktur bu coğrafyada. Tayyip’in bağırtılarına çağırtılarına hiç kulak asmayın. Bağırması çağırması; ‘Türk varlığını, Türk milliyetçiliğini şahsında ayaklar altına aldım’ demesinin altında yatan sebep, mezarlıktan geçerken korkan adamın çaldığı ıslığın tezahüründen başka bir şey değildir.
Mustafa Kemal’in milli mücadeleyi anlatırken söylediği bir söz var. ‘Hain Yunan İzmir’e çıkmasaydı, biz Türkleri daldığımız gaflet uykusundan İsrafil’in suru bile, uyandırmasında zorlanacaktı’ diyor. Bugün Habur, Oslo, İmralı süreci; biz Türkler için bir İzmir’den daha kötü bir süreçtir. Bugün dünyanın düzenleyici efendileri, aynı şeyi Türkiye’de seçilmiş bir diktatöre yaptırmaya çalışıyorlar.
“MHP’NİN YÜKSELİŞİNE ENGEL OLUNAMAYACAK”
Bu yerel seçimlerde iddia ediyorum; Türkiye’de her dört vatandaştan biri, her sekiz vatandaştan biri 2011 seçimlerinde MHP’ye oy vermiş. AKP’nin açtığı tezgahlar, konjonktür ile ilgili bir sürü sebep ama bu sefer hiçbir şey bu iktidarı baş aşağı gitmekten koruyamayacak. MHP’yi de bir bölü sekizden bir bölü dörde doğru yükselişe geçmekten de hiçbir güç alıkoyamayacak. Neye güvenerek diyorum. MHP’nin hem konjonktür ve hem de şartların getirdiği sebeplerden dolayı söylüyorum. Bir o kadar da milliyetçi hareketin teşkilat geleneğini ciddiye alan yeni bir kadroyla yola devam etme arzusunda olduğu için söylüyorum.
“BUGÜN MHP’DE GENÇ KUŞAK ETKİLİ”
MHP, 2011 seçimlerine karar verirken genel başkanımızın yanında olan 15 başkanlık divan üyemizden bir tanesi bugün başkanlık divanında değil. Orada bizim gibi arkadaşlarımız var. Yine oradaki yüz kişinin içinde 60’ı değişmiş durumda. Hepsi çocukluğundan beri bu işi ciddiye alan insanlar. Dün nerede bırakmışlarsa orada duran, kendi çizgilerini kendi siyasetlerini milleti aldatarak, mevki makamlar düşünerek orayı burayı atlayarak değil. Bugün MHP’nin birinci derecesinde, hep bildikleri milliyetçi hareket çizgisinde, milletine hizmet eden çizgideki genç kuşak etkilidir.
“YENİ YÖNETİM 30-40 YAŞLARDA”
Bundan bir ay kadar önce Kızılcahamam da MYK Üyeleri’nin toplantısı oldu. Orada en genç kişi 31 yaşında. MHP’nin yeni yönetiminin ağırlığı 30 ile 40 arasındaki gençlerden oluşuyor. Herhalde teşkilat geleneğindeki tutarlılıklarıyla, gençlikten gelen dinamizmiyle, milliyetçi hareketin yeni yürüyüşünde ciddi katkıların olacağını düşünüyorum.
“BÜYÜK GÜÇLERİ DE ATLATACAĞIZ”
Bizim mensup olduğumuz siyaset damarı Türkiye’nin en büyük ana damarıdır. Biz büyük güçlerin engellemeleriyle geriledik. Ama onları da atlatacağız. Bizim engellenmemiz 12 Eylül 1980 darbesiyledir. Kenan Evren’in hatıralarında ‘Biz ihtilal yapmasaydık da, Türkiye’de MHP’nin iktidara gelmelerine mi müsaade etseydik’ diyor. Son 2001 hükümetinin yıkılışında da bu sefer darbeciler değil darbecilerin ağababaları etkili oldular.
“YÖNETİM BİÇİMİ DEĞİL YÖNTEM”
Ben İstanbul İl başkanı olduğumda; yönetim biçimini değil yöntemi değiştireceğiz dedim. Aynı şey bugün yine devam ediyor. Türkiye’nin demokratik yapısını, atanmışlardan oluşan bir bürokratik yapı ile yönetemeyiz. Cemil çiçek diyor ki anayasan dolayı yönetilemiyor. Kardeşim keyfinizden dolayı yönetilemiyor. Milletten aldığınız oyun yüksekliğinin şımarıklığından dolayı yönetemiyorsunuz.
“BİZDE YÖNETİM SEÇİMLE BELİRLENİR”
Ak Parti’de; İl ve ilçe başkanının kimin nereye olacağını, nerelere geleceğini sadece bir kişi verebiliyor. Milliyetçi hareket ise bütün kademelerinin seçimle belirlenmesiyle ilgili bir iddia ile ortada. Türkiye’de devam eden komiteciliğin yerine mevcut iktidar da kim var. Abdüllatif Şener, Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç vardı. Abdüllatif Şener, askerin bilmem nesi ile bilmem ne tezgahı ile yeni başkan, yeni parti ağası ben olurum dedi ve ayrıldı. Dörtlü ekip üçe düştü. Yanlarına Mehmet Ali Şahin’i de alarak komiteci bir üslupla, Türkiye’yi yönetmeye devam ediyor. Bugün ortaya konulan model Putin modelidir. Bizde de Abdullah Gül ile Başbakan Erdoğan ile aynı durumdalar. Bunlar Türkiye’yi sahipsiz zannediyor.
“KOMİTECİLİK DEĞİL TEŞKİLAT”
Onun için bürokratik devlet yapısını bürokratik bir parti yapısıyla değil, seçilmişlerden oluşan bir parti yapısıyla idare etmekle nefes alacağız. Komiteciliği Türkiye’de terk ettireceğiz. Kendi aramızda değil. Türkiye’de komitecilik yerine teşkilatçılığın katılımın ne anlama geldiğini insanımıza göstermek için üzerimize düşeni en iyi işi yapacağımızı düşünüyorum.