Nusret Gökçe: Nusret artık benim değil Türkiye’nin markası, sahip çıkmak lazım

Dört kıtadaki restoranları, açılmayı bekleyen lokasyonları ve restoran zincirine kattığı oteliyle dünyaca tanınan bir şef olmayı başaran Nusret Gökçe, Bostancı Kasaplar Çarşısı’ndan Beverly Hills’e uzanan çalışma hayatını anlattı..

Nusr-Et'in Los Angeles şubesi için yapılan açılışın, dünya yıldızlarıyla dolu büyük film prömiyerlerinden farkı yoktu. Nusr-Et fenomeni, Beverly Hills'in göbeğinde fırtınalar estirdi. Barbaros Tapan, Nusret Gökçe ile dev Hollywood yazısı önünde konuştu.

Hollywood’un kalbindeyiz. Her şefin restoran açmayı hayal ettiği bir şehir Los Angeles. Nusr-Et dünyaca ünlü isimlerin tercih ettiği markalar arasında ve artık o isimler sadece yemekten ziyade seni görmek için de buraya geliyor...

- Evet, herkes onları görmeye gidiyor. Onlar beni görmeye geliyor.

Geçen gün Jason Statham buradaydı. Markanın dünya yıldızları tarafından tercih edilmesinin sebebi nedir sence?

- Jason Statham’ın sevgisi çok doğaldı. Sanki 3-5 senedir tanışıyormuşuz gibi samimiydi. Jason Statham gibi sinema dünyasından, spor dünyasından, iş dünyasından gelen çok fazla misafirimiz var. Gelen her misafirimize samimi bir ortam yaratıyoruz. İlk defa gelmiş olsalar dahi daha önce tanışıyormuşuz hissi oluyor. Kendilerini evlerinde gibi rahat hissediyorlar. Bu benim sıcakkanlılığımdan olabilir, belki de markadan ya da atmosferden kaynaklıdır.

Marka demişken, markayı yaratmak mı zor, korumak mı zor?

- Valla ikisi de zor. Hem yaratmak hem de korumak dünyanın en zor işi.

Marka büyüdükçe daha da zor oluyordur tabii. Dünya genelinde kaçıncı restoran burası?


- 24’üncü. Yarattığımız markayı şöyle özetleyebilirim... Dünyada kaç tane önünde fotoğraf çektirilen marka var? İnsanların markanın önünde fotoğraf çektirip, benim tuz atma hareketimi yaparak sosyal medyasında paylaşması belki de sadece Nusr-Et markasında var. Bu sadece parayla yaratılan bir şey değil. İnsanların gelip sahiplenmesi, fotoğraf çektirmesi parayla elde edilemez. Nusr-Et markası artık 100 yıllık bir marka gibi oturdu, köklerini sardı ve kana karıştı.
 

Bir Türk markasının bu derece ilgi görmesi gurur verici...

- Nusr-Et artık sadece bizim markamız değil, Türkiye’nin markası. Amerika’nın, İtalya’nın, Fransa’nın sayısız uluslararası markası var. Türkiye’nin tek bir uluslararası markası var, o da Nusr-Et. Bireysel olarak kurulmuş, bireysel olarak uluslararası başarı yakalamış başka bir marka var mı?

Mekanlarında her masayla yakından ilgileniyorsun. Fotoğraf çektirmek isteyen herkese “evet” diyorsun.
- Hayır, “no” demeyi sevmiyorum. Arı gibi çalışıyorum. Ben bu işi 26 senedir yapıyorum. 26 senedir aynı tempoda çalışıyorum. Tabii insanlara garip geliyor sabah erkenden işimin başına geçmem. Tüm gün buradayım. Kim gelirse gelsin masalarla ilgileniyorum. Son müşteri gidene kadar buradayım. Normalde bir restorana gittiğinde müdür gelir, belirli masalara selam verir. Ben her masaya muhakkak dokunuyorum, muhakkak servis yapıyorum. Nusr-Et markası 11 senedir var ama arkasında 26 yıllık bir tecrübe ve günde 18 saat çalışmak var.
 

En başa dönersek, ilk işini hatırlıyor musun? Kaç yaşında çalışmaya başladın?
- Gözümü açtığımdan beri çalışıyorum. İlk işime ilkokula giderken hafta sonları semt pazarında su satarak başladım. Hafta içinde de ayakkabı boyuyordum. 13 yaşıma geldiğimde de kasap çırağı olarak başladım. Nusr-Et markası yaratılırken nasıl bir alın teri döküldü, nasıl bir emek sarf edildi açmak istiyorum.

Evet, lütfen. Markayı yaratma sürecini senden dinleyelim...

- Bizim ikinci şube, Ankara şubesiydi. Ankara şubem açıldığı günden itibaren her gün akşam servisini Ankara’da geçirip son uçakla İstanbul’a dönüyordum. Sabah erken et seçip, öğle servisini İstanbul Etiler’de geçiriyor, saat 16.00 uçağıyla Ankara’ya gidiyordum. Akşam 19.00’da tekrar Ankara’da servise çıkıyordum. Akşam son uçakla da tekrar İstanbul’a dönüyordum. Bu durum Dubai şubesi açılana kadar 1.5 yıl sürdü. Dubai açıldıktan sonra her çarşamba gecesi son uçakla Dubai’ye gidip pazar gecesi İstanbul’a dönüyordum. 3 yıl boyunca Dubai-İstanbul trafiği devam etti. Bu işin başlarında gece restoranda sandalyenin üzerinde çok uyumuşluğum var. Ben Harvard mezunuyum...

Nasıl yani?

- Bostancı Kasaplar Çarşısı’nda yetiştim. Kasaplar Çarşısı, bu işin Harvard’ı sayılır. Orada iş kültürünü, çalışma disiplinini, insan tanımayı ve müşteri ilişkilerini öğrendik. Biz müşteriyi hiç konuşmasa bile ayakkabısından, kol saatinden tanırdık. Bostancı Çarşı Business School mezunuyuz da diyebiliriz. Bizim yaşadıklarımızı, bizim gördüklerimizi bugün Harvard’da ders olarak öğretiyorlar.

Peki bu yolculukta Nusret’in yanında olan isimler için neler söylemek istersin?

- Bugüne gelene kadar abim Ferit Şahenk ve abim Mithat Erdem ile çok güzel bir ortaklığımız oldu. Herkes birbirini çok iyi tamamladı. Birbirimize olan güvenimiz ve samimiyetimizle muhteşem üçlü olduk. Herkes bu markanın başarısı için var gücüyle çalışıyor. İyi ki varlar. Ferit Bey’in ileri görüşlülüğü, vizyonerliği yolumuzu aydınlatıyor. “Nerede Şahenk, orada ahenk” diyoruz. Mithat Bey’in dik duruşu, çalışkanlığı, sanatçı ruhu olmazsa olmazımız.

Altın kaplamalı et sizin imza menü seçeneğiniz oldu...

- Benim menümün hepsi imza... Et hep vardı, steak’çiler hep vardı. Ama benim menüme bakarsan, birçoğu benim yarattığım imza ürünler. En son altın eti yaptım. O da imza ürün. Et konusunda devrim yaptık. Altın, aynı zamanda işimize ve müşterimize verdiğimiz değeri gösteriyor.

Nusret, neredeyse profesyonel sporcularda bile az gördüğümüz bir spor tutkun var...

- Ben 20 yıldır spor yapıyorum. Hem beslenmeme çok dikkat ediyorum hem sporuma. Spor beni rahatlatıyor, motive ediyor ve güçlü tutuyor. Bütün günün yorgunluğunu, stresini spora gittiğimde atıyorum. Benim spor videolarım sayesinde milyonlarca genç kötü alışkanlıklarını bırakıp sağlıklı yaşam tarzına geçti. Onların ilham aldığını ve spor yaptığını görmek beni çok mutlu ediyor. Spor benim hayatımın vazgeçilmezi diyebilirim.

Peki Nusret en son ne zaman tatil yaptı?

- 26 senedir çalışıyorum. 26 senede toplasan 26 gün izin kullanmamışımdır. 26 senedir günde kaç saat çalışıyorum, biliyor musun?

Kaç saat?
- 18-20 saat. Her zaman işimin başındayım. Günde 18-20 saat çalışıyorum. Toplam çalışmış olduğum saat, bir insanı iki defa emekli edecek saate denk gelir. Herkes 8 saat çalışırken ben günde 18 saat çalışıyorum. Düşünebiliyor musun? Çalışma saatine bakarsan ben iki kere emekli olmuşum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Magazin Haberleri

“My Salinger Year” Filmi: Edebiyat ve Büyüme Üzerine Bir Hikâye