“Milli Saraylar Resim Müzesi” açıldı diye bir haber ilişti gözüme, nasıl atladık derken Milli Saraylar, Cumhurbaşkanlığı’na bağlandı tabii, Cumhuriyet gazetesini de davet edecek değiller ya, 15 Ocak’ta kendi aralarında açmışlar, ama tanıtımını da yapmamışlar. Aslında bu müze yeni değil, en eski haliyle bildiğimiz Devlet Resim Heykel Müzesi. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne bağlı iken binası da eskimiş, bakımsız kalmış, kapanmış, hatırlarsanız resimleri kayboldu dedikoduları da dolaşmıştı. Sonra Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’nda yeniden toparlanıp açılmış, resim koleksiyonu bir süre Dolmabahçe Sarayı’nda sergilenmiş, sonra eserler bir antrepoya taşınmış, beklemiş. 2014’ten bu yana Dolmabahçe Sarayı bahçesindeki “Veliaht Dairesi”nin bir bölümünü 7 yıl süren çok ayrıntılı bir restorasyon süreci sonunda çağdaş bir müze tasarımıyla hazırlayıp “Cumhurbaşkanı’nın teşrifleriyle” açmışlar!
“Şahsımın Müzesi” ya, kapıdaki görevlinin söylemesiyle Sayın Cumhurbaşkanı, “Herkes görsün diye 15 Şubat’a kadar da ücretsiz olsun” demiş. Okullar da yarıyıl tatilindeyken Osmanlı dönemi ve resimleri hakkında bilgi edinmeleri için çocuklarınızı da götürebilirsiniz, gerçi çok fazla değil ama resimlere konu olmuş saraylı kadınların kılık kıyafetleri, sergiyi gezen kadınların kılık kıyafetleriyle karşılaştırılamayacak kadar Batılı. Başka müze ve sergilerde hiç rastlamadığım siyah çarşaflı genç kadınlar bile gördüm gezenler arasında; işin içinde saray ve Osmanlı olunca izleyicisi de farklılaşıyor.
O DÖNEMİN ESERLERİ
“Tematik bütünlük içinde 11 bölümden oluştuğu” belirtilen müze, iki kat üzerine değişik salonlarda sergilenen 500’ü aşkın yağlıboya resimlerden oluşuyor. Bu resimlerin bir kısmı anonim, yani ressamı belirsiz, bir kısmı İstanbul hayranı ve saraya beğendirip tablo satmak isteyen oryantalist yabancıların, ki içlerinde en ünlüsü Rus ressam Ayvazovski ve İtalyan Zonaro, bir kısmı da bildiğimiz yaver ressamlar Şeker Ahmet Ali Paşa, Osman Nuri Paşa, Osman Hamdi Bey, Hoca Ali Rıza gibi dönemin ünlü Osmanlı ressamları. 19. ve 20. yüzyılda yaşamış ressamların eserlerinden anlaşıldığı kadarıyla Osmanlı sultanlarının o dönemde resme karşı bir tavırları ve alerjileri yok. Hatta soyağacı kütükleri, padişah resimleri, özellikle poz verilip yaptırılmış portreler, (ki çoğu Topkapı Sarayı’ndan getirtilmiş) Batı ve Rus saraylarında gördüklerimi aratmıyor. Padişahların hemen hepsinin portreleri var. Bunları daha önce Topkapı Sarayı’nda görmüş olmalıyım, tanıdık geliyor. Mimar Sinan Üniversitesi kendi koleksiyonundaki bazı tabloları da haklı olarak yeni açılacak müzesi için geri almış. Dolayısıyla buraya neredeyse sadece Osmanlı saray resimleri kalmış.
AYVAZOVSKİ SALONU
En çok etkilendiğim salonun İstanbul âşığı, sık sık şehrimize gelmiş ve kalmış ünlü Rus ressamın adını alan Ayvazovski Salonu (eski Tören Salonu) olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Ressamın denize olan sevgisi, İstanbul Boğazı ve deniz manzaralarında iyice belirginleşiyor. Devasa boyutlu tablolarından görmeye değer ciddi bir koleksiyon sergileniyor. Bu nedenle müzenin Rus müşterileri de çok.
Osmanlı saray yaşamını gösteren tabloların da sosyolojik önemi var. Hele biri çok etkileyici; sultanlardan birinin tahttan indirilme sahnesi: Beş bürokratın önünde hayli düşünceli bir yüz ifadesiyle dinliyor yüzüne karşı okunan fermanı. Bu resim bir fotoğraftan bakılarak yapılmış.
FATİH SULTAN MEHMET TABLOLARI
Sultanların veliahtlarına resim dersi aldırdıkları, atölyeler açtırdıkları ve hatta bazılarını Batı’ya yolladıklarını da görüyoruz. Onun dışında ressamların çoğu asker kökenli, Harbiye’den çıkma. Şaşırtıcı değil, o dönem, Batı’da da resim sanatı askerlerin elinde. Fotoğraf olmadığı dönemde harita subaylığı ve askeri bilgi için kullanılmış. Dolayısıyla savaş resimleri de hayli yaygın. Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethine özel bir bölüm ayrılmış. Kadırgaların Haliç’e nasıl geçtikleri sahnesi çok etkileyici. Zonaro imzalı. Ressamın bir başka çok ünlü resmi de yine Fatih Sultan Mehmet’in tarih kitaplarından ezbere bildiğimiz iki portresi, ki biri gül kokladığı.
KOLEKSİYONER SULTAN
Sultan Abdülaziz döneminde Paris’teki Goupil Galerisi’nden bol bol resim alınmış. Çoğunlukla natürmort ve manzara resimleri. Böylece ilk koleksiyoner Abdülaziz olmuş.
Sultanlar dışında Mustafa Kemal Atatürk’ün de büyük boy bir resmi yer alıyor. Evet, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı olarak, neyse ki unutulmamış, koridorun bir kenarına yerleştiriliverilmiş bir tek resimle de olsa anılmış. Keşke bu kadar belli edilmeseydi Atatürk alerjisi, özel bir odada sergilenseydi, tek de olsa, o güzelim resmi!
Binanın tavan süslemeleri ise inanılmaz! Herhalde 7 yıl bunun için geçti, altın varaklar, desenler, o kadar süslü ki gezerken uzunca bir süreyi de sadece tavanlara ve kristal avizelere bakmak için ayırmalı. Bu arada sallanırsanız deprem oldu zannetmeyin, bina neden bilmem, arada bayağı sallanıyor! Görevlilere sordum, ahşap diye dediler...
Binadaki en büyük resim ise bir av sahnesi, Fransız ressam Felix-Auguste Clement’in “Çölde Av” resmi, büyük salonlardan birinin bir duvarını boydan boya kaplıyor. Kanlar içinde bir karacayı yırtıcı kuşlar parçalarken av köpekleri dinlenmede.
GÜVENLİK ZAYIF
Ortalıkta dolaşan görevliler sadece güvenlikçi, fotoğraf çekilmesi yasak, bunu denetliyorlar. Bu arada Covid konusunda yeterli önlemin alınmamış olduğunu da söylemeliyim. İstiklal Caddesi’nde alışveriş yapmaya kalkın, her dükkâna girişinde ateşiniz ölçülüyor. Müzeye girişte galoş giyiyorsunuz ama İBB otobüsüne binerken sorulan HES kodunu ya da dükkâna girerken ölçülen ateşinizi kimse merak etmiyor! Ev hanımı titizliğinde aman halılar kirlenmesin, yüzlerce kişinin gezeceği yere halı döşeme fikri kimden çıktıysa? Resimler hakkında bilgi almak için elektronik rehberlik sistemi uygulandığını ise sonradan öğreniyorum, kimsede yoktu, belki de Covid yüzünden elden ele dolaşmasın diye kaldırdılar. Broşür yetersiz. Kitap varmış, onu da görmedim. Benim anlattıklarımla yetineceksiniz! Aklınızda olsun, pazartesi hariç 09.00-16.00 arası gezebilir, çıkışta deniz manzaralı kafede oturup çeşitli çayların tadına bakabilirsiniz, güzel havalarda bahçesi de çok keyifli olacaktır. Ne de olsa saraydasınız!