Yıl 1453. Fatih Sultan Mehmet han İstanbul’u fethetmek için kendine otağını kuracak uygun bir mekân arar. Burası öyle bir yer olmalıdır ki savaş sırasında hem haliçteki savaşları yönetsin, hem de çevreye hakim olsun. Konum olarak en uygun yeri seçerek otağ-ı hümayini oraya kurar. İstanbul’un fethinden sonraki günlerde bu alanı okçular için bir spor merkezi, onun dışında da topluca dua edilen bir alan olarak kullanılması için kendi adına vakfeder.
Nitekim 1787-1792 Osmanlı- Rus harbinde hücum öncesi halk Eyüp Sultan, Ayasofya ve Okmeydanı’nda toplanarak burada topluca dua etmişlerdir. O zaman vakfedilen bu mekânın Fatih Sultan Mehmet hanın isteği doğrultusunda kullanıldığını görmekteyiz.
Burası ayrıca şehzadelerin sünnet düğünlerinin yapıldığı bir yer olarak minyatürlerde pek çok yerde resmedilmiştir. Bu mekân, günümüzde Okmeydanı olarak adlandırılan bölgedir. 1100 dönümlük arazi üzerine kurulmuş meydanın hudut sınırlarını belirleme görevi de Akşemseddin hocaya verilmiştir. Taşlarının dikilmesini de Faik Paşa yapmış.19 sınır taşı ile belirlenen bu alanda günümüze kadar sadece 3 adet sınır taşı bulunabilmiştir.
Geçmiş zamanlarda ok ve yay Türklerin savaş silahı, okçuluk da milli sporlarıydı. Osmanlı fethettiği her ülkede mutlaka ok meydanları kurardı. Fetihten sonrada İstanbul da birçok yerde ok meydanları kurulmuştur.
II. Beyazıt ok ve yay yapmaya çok düşkün bir sultanmış. Tahta geçtikten sonra ok meydanına birçok ilaveler yaptırmıştır. Vakfı genişleterek içine bir tekke inşa ettirir. Tekkeyi Okçular ve Tirendaz’lar tekkesi(ok atan) olarak isimlendirmiş. İlave olarak hünkar köşkü, mutfak, meydan odası, kayıtların saklandığı şeyh odası, minaresini Gürcü Mehmet paşanın yaptığı namazgah gibi eklemeler ile bu vakfı ihya etmiş.1518 Ok Meydanı sadece atıcılara mahsus bir yermiş. Dışarıdan hiç kimse giremezmiş. Anca okçular defterine kayıt yaptıranlar burada faaliyet gösterebilirlermiş.
Ok Meydanın da Perşembe ve pazartesi günleri atış yapılırmış. Meydanın halice bakan tarafında gülistan denilen bahçeler varmış. Kasımpaşa’dan Okmeydanı’na gelen Kemankeşler, (ok atan) önce bu bahçelerde dinlenirler sonra meydana çıkarlarmış. Çıktıkları bu meydana da Çıksalın Meydanı denirmiş.
Okçuluk sporu Osmanlıya Asya’dan gelmiş olup çok rağbet edilen bir spormuş. Kemankeş olmak isteyenlere üstadı kulağına bir sır verip, ancak bu sırdan sonra kemankeşliğe başlayabilirmiş. Bu sır da Enfal suresinin 17. Ayetiymiş,“Attığın zaman onu sen atmadın, Allah attı” bu ayet, üstadı ve kemankeşin arasında sır olarak kalırmış. Kemankeşlerin en ünlü isimlerinden biride Tozkoparan mış.
Okmeydanı’n bir ünü de gemi donanımlarının halatlarının burada yapılmasıdır.
18. yıl sonları ateşli silahların çıkması ile burada tabanca, tüfek atışları yapılmaya başlamış. Bu meydan hala daha Fatih’in vakfıdır.
II.Abdülhamit han döneminde İstanbul’a kimsesizler, bakıma muhtaç kişilerin ve yaşlıların barınabilmesi için bir düşkünler evi yapılmak istenmiş. Şehrin en sessiz ve yeşil bölge olması sebebi ile Okmeydanı seçilmiş. Darülacezenin içinde cami, Ortodoks ve Ermeni kiliseleriyle birde Sinagog vardır. Bu Osmanlının kültür geleneği ve anlayışıdır.
1912 yılında bölgeye Marconi tarafından bir telsiz verici istasyonu kurulmuş. Sonraları değişen teknoloji sebebi ile bu verici istasyonu kullanılmamış. Bu sebeple Darülaceze civarı Telsiz Altı olarak bilinir.
Cumhuriyetin ilanına kadar burası olduğu gibi korunmuş. 20. Yüzyılların başlarında Balkanlardan gelen muhacirler bu bölgeye yerleştirilmiş. 1950lerde başlayan köylerden İstanbul’a göçün getirdiği gecekondululaşma ile Okmeydanı adeta istilaya uğramış. Menzil taşlarının pek çoğu kaybolmuş sadece günümüze kadar 3 tanesi bulunabilmiş. Daha sonraları buraları bakımsızlıktan eski görümünü tamamen kaybetmiş.
Şimdilerde Şişli ilçesine bağlı olup, Kulaksızdan başlayarak Aynalı kavak kasrına doğru olan alanı kapsamakta, Hasköy’ün kenar mahallerini takip ederek Sütlüce üzerine kadar da uzanmaktadır. Bugün darülacezenin bulunduğu yeri de içine alarak Baruthane deresine kadar inmektedir.
18 74 de gezen İtalyan gezgin Edmondo de Amicis İstanbul anılarında Okmeydanı’ndan çok bahsetmiştir. Günümüzde ise çehresi tamamen değişmiş. İş merkezleri, hastaneler, okullar, gökdelenler ile yaşayan modern bir semt olmuştur.
En önemli hizmet binalarından biri de 1971 yılında inşa edilen eski adıyla Beyoğlu Hastanesi olup bu günkü Okmeydanı SSK hastanesidir.
Okmeydanında yol tarifi yaparken belirlenen iki nokta vardır. Okmeydanı SSK veya Şark Kahvesi en kolay tanımı budur.
Okmeydanı sadece Şişlinin değil, İstanbul’un tarihsel açıdan çok önem kazanmış semtlerinden biridir. İstanbul’un tarih açısından en büyük meydanıdır 1976 tarihli bir karar ile Okmeydanı ve çevresi sit alanı olarak belirlenmiştir.