Dr. Aslıhan Kürekçi Uğur mesajında, "Doğal bir mineral olarak besinlerin bileşiminde olduğu gibi göllerden, denizlerden ve kayalardan saf olarak elde edilen, rafine edildikten sonra sofralarımıza ulaşan tuzun yeterli miktarda alındığında vücutta önemli görevleri, fazla tüketildiğinde ise geri dönüşü olmayan zararları bulunmaktadır. Mutfakta kullandığımız sofra tuzu, sodyum klorür denilen bir bileşimden oluşur. Yüzde 60'ı su olan vücudumuzun su dengesini tuz sağlar. Bu bağlamda tuz gerektiği miktarda alınması gereken çok önemli bir mineral olarak dikkat çekmektedir. Sağlıklı yaşam kurallarından biri de günlük sodyum ihtiyacını karşılayacak şekilde tuz tüketmektir. Günlük sodyum ihtiyacı 2400 miligramdır.
Bu miktar günlük 5 gram civarında tuzla karşılanabilir. Ev dışında yemek yeniliyorsa az tuzlu yiyecekler tercih edilmelidir. İshal durumunda suyun yanı sıra tuz da kaybedildiğinden, su ile birlikte bir miktar tuz da alınmalıdır. Bedensel çalışma sırasında, aşırı sıcak havalarda ya da fazla egzersiz yapıldığında terleme ile sodyum kaybı olduğundan, su ile birlikte tuz tüketimi de bir miktar artırılmalıdır. Sağlıklı bir insanın günlük tüketmesi gereken tuz miktarı beş gram iken, bugün Türkiye'de kişi başına düşen günlük tuz tüketiminin 18 gram olduğu biliniyor. Fazla tuz tüketimi vücutta su tutulmasına neden olur. Vücutta su miktarı arttıkça kan basıncı da artar, hipertansiyon ortaya çıkar.
Vücutta tuz dengesini böbrekler sağlar. Alınan tuzun yaklaşık yüzde 9.5'i böbreklerden geri emilir. Fazla miktarda tuz tüketilmesi durumunda böbrekler su ve tuz dengesini sağlamakta zorlanır, zaman içinde kan basıncı yüksekliğiyle birlikte böbrek işlevleri üzerinde olumsuz etkiler gelişebilir. Hipertansiyon, Kalp Damar Hastalıkları, Böbreklerde Taş Oluşması ve geri dönüşümü olmayan hasarlar başta olmak üzere, Mide Kanseri, Kemik Erimesi, Astım Atakları, Beyin Damar Hastalıkları gibi çok ciddi hastalıkların oluşumunda başrollerde tuz vardır.
Ülkemizde tiroid bezinde büyüme ile seyreden guatr hastalığı çok yaygın ve bunun temelinde iyot eksikliği yatıyor. Bu nedenle hekim tarafından belirtilmiş özel bir sakıncası yoksa yemeklerde veya sofrada kullanılan tuzun iyotlu olması önem taşıyor. Sofra tuzları iyotla zenginleştirilmiştir. Çok az miktarda (1/4 çay kaşığı) iyotlu tuz, günlük iyot gereksinimini karşılamak için yeterlidir. İyot çabuk kayba uğradığından iyotlu tuzlar ışık geçirmeyen kapalı kaplarda saklanmalıdır. Tuz tüketiminde mutlaka dikkat etmemiz gereken noktalar vardır.
Satın alınan ürünlerin etiketleri mutlaka okunmalı, tuzsuz ya da tuzu azaltılmış besinler satın alınmalıdır. Yemeğin ve salatanın tadına bakmadan tuz ilavesi yapmaktan kaçınılmalıdır. Yemeklerin lezzetini arttırmak için tuz yerine maydanoz, nane, kekik, dereotu, rezene, fesleğen gibi bitkilerle baharatlar kullanılabilir. Turşu, konserveler, ketçap ve hazır sosların tuz içeriği çok fazladır. Bu besinler fazla tüketilmemelidir. Sebze ve meyve tüketimi artırılmalıdır. Daima taze ve az tuzlu veya tuzsuz besinler tercih edilmelidir. Bol su içilmeli, şişe ve maden sularının sodyum içeriği etiketinden kontrol edilmelidir. Fazla tuz tüketimi ve buna bağlı gelişen hastalıklar çok önemli bir halk sağlığı sorunudur ve sağlıklı tuz tüketimi ile önüne geçilebilir" dedi.