Tarihi buluşma!

Süper Lig'de yeni sezonun başlamasına kısa süre kala 4 büyük kulübün başkanları tarihte ilk kez ekranlarda bir araya geldi.

Süper Lig’in 4 büyük kulübü Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor’un başkanları katıldıkları bir televizyon programında gündeme dair çok önemli açıklamalarda bulundu. Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Galatasaray Başkanı Burak Elmas, Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi ve Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu’nun tarihi buluşmasında Türkiye Futbol Federasyonu ve yayıncı kuruluşla ilgili yaşanan sorunlara değinildi.

Tarihte ilk kez birlikte ekran karşısına çıkan 4 kulüp başkanı, mevcut sistemin yürümediğini ve taleplerinin yerine getirilmemesi halinde maçlara çıkmama konusunu gündeme alabileceklerine dikkat çektiler. Yabancı sınırından, hakem atamalarına, rezerv liglerin kurulmamasından yayıncı kuruluşun ödemelerine kadar birçok konuya değinen başkanlar, Türkiye gündemini sarsacak ifadeler kullandı.

Ahmet Nur Çebi: “Sporun kardeşlik ve birleştirici özelliğinden hepimizin faydalanması gerektiğini tüm başkanlarımız biliyor ve kabul ediyoruz. Dışarıya yansıyan bir negatif hava algısı var. Aslında bunun böyle olmadığını, sahada mücadele ederken arka tarafta birlik olabildiğimizi kamuoyuna göstermemiz gerektiğini düşündük. Biz ne kadar barışık olursa camialarımız da o derece birlik olucaktır. Biz aslında sahadaki rekabetin dışında arkadaşız ve dostuz. Abi, kardeşiz. Kurumların bunu bilmesini, görmesini istedik. Kendi camialarımıza da, taraftarımıza da bir mesaj vermiş olacağız. Biz sahada rakibiz, onun dışında birbirimizi kırmıyoruz.”

Ali Koç: “Ben başkanlığa seçildiğimden beri şunu söylüyorum. Sorunlarımız aynı, çıkarlarımız aynı. Yapıcı hareket etmemiz gerekiyor. Bunu yaptığımız için çok mutluyum. Tarihte ilk olduğunu düşünüyorum böyle bir programın. İçinde bulunduğumuz yapısal sorunları adresleyerek yapıcı şekilde hayata geçirebiliriz.”

Burak Elmas: “Bugün bu programda 4 başkan olarak eğer bir sayıya dayandırabileceksek, 1. Lig’de toplam PasoLig kart adedinin yüzde 78’i burada oturuyor şu an temsilen. Ciddi kronikleşmiş problemlerimiz var. Bunların kavga ederek çözülmeyeceği tecrübeyle sabit. Bizim bazı problemleri halletmezsek yine kaos sezonuna başlayacağız. Bu konuların çözülmesinin mecbur olduğunda hemfikiriz, dışarıda bu sorunlar çözülmeden sahadaki rekabet amacına ulaşmıyor. Çünkü futbolun değeri artmıyor. O masaya oturmamız bu programa vesile oldu. Ben çok önem veriyorum bu tartışmaya. Futbol çok önemli bir öğe Türkiye için. Sorunları kişiye zimmetleyerek değil, sorunları çözerek Türk futbolunun değerini arttırmaya vesile olmamız lazım.”

Ahmet Ağaoğlu: “Sayın başkanın yüzde 78 ifadesiyle yola çıkmak istiyorum. Eğer ülke futbolunun yüzde 70’ini teşkil eden kulüpler bizlersek, ortada da sorun ve sıkıntı varsa, onun yüzde 78 sorumlusu olan kulüplerin başkanları olarak oturuyoruz burada. Tabii ki rakibiz sahada. Rekabetin de fair-play kuralları çerçevesinde olması gerekliliğini düşünürsek, sahaya yansıması için yüklenmiş olduğumuz sorumluluğun da gereğini yerine getirmek zorundayız. Sorunlar hepimizin. Bu sorunlarda bizim de payımız yadsınamaz. Ekonomik olarak düşündüğümüz zaman. Dünden bugüne olan değil yılların problemi.”

“O KAPIYI 40 DEFA ÇALABİLİRİZ”

Ahmet Nur Çebi: “A kulübü için gerekli olmayan bir şey B, C için gerekliyse A kulübünün de ‘benim için önemi yok ama B ve C için önemi varsa destekliyoruz’ dedik. Değil mi Ali bey? Genelde Ali beyin tavrında bunu gördük. Sağ olsun Burak bey de geldiğinden beri böyle. Bu birlik, beraberliğin mesajı önemli. Bakanlıkla sorun olabilir, hükümetten talepler olabilir ama daha önemli olan TFF var. Biz oraya bağlıyız. Bizim federasyonla ilgili olan taleplerimiz, bazen ısrarlı olmamız, üstüne üstüne gitmemiz o kuruma saygısızlık içerisinde olduğumuz şeklinde algılanmamalı. Ama bunu yapmamızın bir negatif hava yaratmasını doğru bulmuyoruz. O kapıyı 40 defa çalabiliriz. Bunun bir kavgaymış gibi algılatmasını doğru bulmuyorum. Sanki biz TFF’ye gidip bir şey söylediğimizde kavga ediyormuşuz gibi hava yaratılıyor. Bizim konuştuklarımız medyaya yansısa sorun yok. Konuşmadıklarımız da olmadığı şekilde yansıyor. Bu da bizi üzüyor. Bazı istihbaratları tam yapmıyorlar ve ertesi gün yazılanlar üst kurulu da incetebiliyor. Kulüplerin en büyük derdi para ve yapılan fedakarlıklar hududu aşınca bizi üzüyor ve yoruyor. Yayıncı kuruluş rakamı indirdi gerekçe olarak da pandemi önümüze konuldu. İlk iki sene sorunsuz yürümüştü. Son iki sene pandemi gerekçe gösterilerek ortaya bir tablo çıkartıldı. Bu tablo bizi yoruyor. Bu dönemde daha çok desteğe ihtiyacımız varken, yayıncı kuruluşu destekleyen taraftar olmak bizi iki kere darbeliyor. Federayonun bu konuda uğraştığını kabul ediyorum ama sonuç alınamaması bizi üzüyor. Sonuç alınamadığı zamanda yazıp çizmemiz, itirazda bulunmamız doğal bir süreç. Bu konuda taviz vermek istemediğimizi de ifade ettik. Çünkü bu mağduriyet. Aslında desteklenmemiz gereken bir dönemdeydik. Yayıncı kuruluş desteklemiyorsa, keşke federasyonun ve ya spor bakanlığınının elinde bir kaynak olsaydı da bize destek olsalardı. Pandemi başlayınca seyircisiz oynuyoruz, hükümet, devlet bize para versin kulüpleri ayakta tutalım sonra satılacak biletlerden mahsup edersiniz dedik. Fikir olarak beğenildi ama icraat yok tabii.”

Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi |

“DEVLETE BAŞKALDIRMAYA KADAR…”

Ali Koç: “Herhangi bir ülkenin futbol federasyonunun temel görevleri nedir? Futbolun markasını geliştirmek, adil rekabet ortamı sağlamak, kulüplerin ihtiyaçlarına yardımcı olmak, uluslararası arenada kalıcı bir futbol haline getirmek ve mali açıdan sürdürülebilir bir noktaya getirmek. Varsa yapısal sorunları onları zaman içerisinde adreslemek. Biz kulüpler olarak şunu düşünüyoruz. Federasyonumuz sorunların özüne inmiyor. Dolayısıyla çözüm de üretmiyor. Daha da acı veren unsur, aldıkları kararlarda yaptıklarında genellikle görüş ayrılıkları olduğunda kendi vicdanlarını ve birtakım çevrelerin nezdinde kararları meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Federasyonun bize kulak vermesi gerekir. Geçen sene bir sürü kulüp mali genel kurula katılmadı. Çağırın bir sorun nedir derdiniz. Burada da açıklama yapıyorsunuz, gelin oturalım diyeceğine böl ve yönet yoluna gittiler. Belli başlı kulüpleri arayarak onlara baskı. Bir nebze tehdit. 19 kulübün imzasının olmasına rağmen, bu kararın benim tarafımdan aldırılmış bir konu olduğunu, futbolun tamamen dışına çıkarak devlete başkaldırmaya kadar gelen haberlere bence aracı olmaları, bununla beraber iki üç tane her zaman bildiğimiz gazetecilerle algı yaratmak, ya bizi bir çağırın. Dört tane sorunumuz var. En önemlisi yayıncı kuruluş sorunu. Arkasından yabancı kuralı. Adil rekabeti sağlamadığınız ortamda herkes kendi çözümüne gidiyor. Kaotik ortamı yaratan da bu. Adil rekabetin sağlanılmamasındaki en önemli unsur da kurulların işleyiş, seçiliş şeklini, bağımsız olmamalarını, Trabzonspor’un ciddi çalışmaları oldu, harcama limitinin hesaplanma şekli. Son 4 senede Avrupa’daki ilk 5 ligin yayıncı gelirleri yüzde 7 buçuk artmış. Türkiye’de ise yüzde 27 inmiş. Biz niye her sezon indirimle muhattap olmak zorundayız. Pandemiden önce başladı bu. 2016 yılında ihale yapılıyor 500 milyon Dolar. 5 sezon. Fakat seneler içinde bizim de kabul etmemiz zor olan kur sabitlemeleri derken direkt indirim almak üzere bu rakam küçülüyor. Bu rakam 2017’de 465 milyon Dolar’a iniyor. Hiç 500 ödememişler. 2018’de 416 milyon Dolar’a, 2019’da 388 milyon Dolar’a, geçen sezon 337 milyon Dolar’a iniyor. Bu sezon da 337 milyon Dolar olduğunu varsayalım, 5 senede toplam indirim 564 milyon Dolar. Bir sezonun üstünde beş senede indirim sağlanıyor. Bize yaptıkları teklif, federasyondan söylenen rakam 2 milyar. Bu rakamı baz alırsak 5 senede indirim 679 milyon Dolar oluyor. Hangi gerekçeyle bu oluyor? Nasıl oluyor? İhale şartları var. Normalde ihale şartlarına uymazsanız ne olur? Teminat paraya çevrilir. Ama burada teminat yok. Acz içinde olduklarını düşünüyorum yayıncı kuruluş karşısında. Niye? Pandemi gelmeden başladı. Başımıze geleceği bildiğimiz için bunu bir seferlik yapın. Seneye eski şartlardan başlayalım. Öyle olmadı. Her sene indirim oldu. Dikkat ederseniz bildiriye cevap verirken ‘kulüplerin bilgisi dahilinde’ ifadesi kullanılıyor. Bilgi alışveirşi yapılması karara ortak olduğumuzu ifade etmez. Bunları yabancı kuruluş yaşadı. Biz de pandemiyi yaşadık. Euro deli gibi artıyor. Son 5 sezonda Dolar yüzde 129, Euro yüzde 50 artmış TL’ye karşı. Kur sorunuyla karşı karşıyayız. Yayıncı kuruluş pastayı küçültüyor, bilet satamıyoruz. Düşme kalktığı için pasta 21 takıma bölündü. Bir de bunun üstüne vergiler yüzde 40’a çıktı. Siz yayıncı kuruluşun haklarını savunurken, medya yoluyla paylaştınız mı? Bizim haklarımızı savunacak ziyaretler yaptınız mı? Yapsaydınız anlatırdınız. Yayıncı kuruluşu bu kadar sahiplenirken bizim haklarımız niye savunulmuyor? Her sene aynı şeyi yapıyoruz. Bıçak kemiğe dayanana kadar ödemeler durduruluyor. Geçen seneden kalan ödemeler var, önümüzdeki sezonun ödemesi yüzde 25 ödenmesi gerekiyordu rakamda anlaşılmadığı için ödenmiyor. Geçen sezon paraları alamadık, ligler başladı sus payı gibi ödeme aldık ve liglerin 5. 10. haftasında hala o sezonun yayıncı bedelinin müzakereleri devam ediyordu. Biz bunu ciddiyetten uzak bir tavır olarak görüyoruz. Federasyon masaya vursaydı iş buralara gelmezdi.”

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç 

Burak Elmas: “Biz Türk futbolunun sahibiyiz kulüpler olarak. Federasyonu bizler adına oyunu yönetmesi için seçiyoruz. Ama gelinen noktada federasyon kulüplere rağmen yönetiyor. Biz burada seyirci olmayacağız, kaptan olacağız. Türk futbolunu geliştirmek için yatırım yapan, risk alan bazen de tepki gören kulüpler bizleriz. Konulara değinildi. Bir garip anlaşılamaz yayıncı kuruluş ilişkisi var. Biz zorla ihaleye sokmadık, şartnameyi biz belirlemedik. Yayıncı kuruluş bu şartnameyi inceleyip hesabını kitabını yapıp bu ihaleye girdiyse bunun bedelini ödemek zorunda anlaştığı üzere. Yayıncı kuruluşun sahibinden daha zengin değiliz. Niye biz onları idare edelim. Böyle bir yükümlülüğümüz yok. Biz aslında 5 senelik bir ihale yapmadık. Her sene ihale yapıyoruz. Oyuncuların kontratlarını 3-4 sene yapıyoruz, ama yayıncı kuruluş ihalemiz her sene gerçekleşiyor. O zaman her sene ihale yapalım. İkinci konu kurullar. Bu kurullar konusunda Süper Lig’de memnun olan bir kulüp yok. Bu ne demek? Sistem çalışmıyor. Bizler bozuk sistemin başına insanları değiştirerek sistemi düzeltmeye çalışıyoruz. Ama sistemiz düzeltmezseniz istediğiniz kadar başındakini değiştirin. Tahkim Kurulu, futbolun yargı organı. Mevcut yapıda birbiriyle ortak iş yapan iki başkan var. Biri disiplin kurulu, diğeri tahkim kurulu başkanı. Beraber kitap yazmışlar. Şunu da biliyoruz ki, disiplin kurulundan verilen cezalara siz tahkime götürün oradan indirecekler. Böyle bir yargı sistemi olur mu? Eski hakemler her hafta hakemlik camiasının içinin ne kadar çürümüş olduğunu anlatıyorlar. Ben açılmış bir dava görmedim. Hakemler kendileri anlatıyorlar. Böyle giderse biz yine sistemi düzeltmeden konuları şahıslara zimmetleyip birbirimizle kavga edip orada oturanlar oturacak, biz de toplumu germeye devam edeceğiz. Bizim tahkim kuruluna dair önerilerimiz var. Adaletli bir yapıya dönecek. Bunu biz teklif edeceğiz. Merkez Hakem Kurulu da çalışmıyor. Oyunu hakeme rağmen güzelleştiremezsiniz. O sistem çalışmadığı zaman oyun güzelleşmiyor. Orada da bağımsız bir sistem olması gerekiyor. Kendi atadıkları kendi yargı kararlarını denetliyor. Böyle bir sistem olmaz. Çok enteresan bir şey anlatacağım. Tereddütlüydüm ama anlatacağım. Bizim bir oyuncumuzun transferi konusunda başka bir kulüple davamız var. İtiraz ettik ve mahkemede görülüyor. UEFA bunu devam eden problemli alacaklar statüsünde görüp bize transfer izni ve oyuncumuza izin verdi. Federasyon bize Avrupa kupasında oynatmamız gereken oyuncu için izin vermedi. Gerekçe yok. Neden vermedi biliyor musunuz? Bu akşam ne diyeceğiz onu bekliyorlar. Galatasaray nasıl bir tutum sergileyecek anlayamadılar hala. Konuyu halletmekle yükümlü olan federasyon. Federasyon konuyu delege ediyor. Ben bakanlığa gidip Türk futbolunun sorununu halletmek zorundaysam federasyona ne ihtiyaç var? Sayın başkanlarla yaptığımız toplantıda şunu sordum. Bu problemlerde mutabık mıyız? Bunun en uç çözümü nedir? Bu sorunlar çözülmezse oyunun devam etmemesi. Bu şartlarda bizim oynama ve mücadele etme şansımız yok. Devamlılığı tehlike altında Türk futbolunun. En son raddeye gitmeye hazır mıyız sorusuna mutabık kaldıktan sonra bunu açıkladık. Bizim niyetimiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Ama şu anda üzüm yok, bağcı ortada dolaşıyor. Böyle bir sıkıntımız var. Avrupa’da zaten Türk futbolunun derecelerine bakarsanız ortada. Sahada başarı yok. Sürekli kulüpler birbirleriyle kavga ediyorlar. Oyuncumuza verilen cezalardan dolayı itiraz ediyoruz, ceza alıyoruz. Ses çıkar, kulübünü savun hak mahrumiyeti versinler. E sorun ne oldu? Sorun 3 hafta sonra yine geliyor. Orada oturup konuları çözmemelerinin bedeli Türkiye’deki stres oluyor. Fenerbahçe ve Beşiktaş şampiyonluğa yürürken hakem konusunda veya federasyonda alınan kararlar nedeniyle biz kavga ediyoruz. Hakkaniyetli bir sistem olsa bu kavga olmayacak. Türkiye gerilmeyecek bu kadar. Türkiye’yi germeye de hakları yok. Biz burada sayın başkanlarla aynı fikirdeyiz ve bu artık idare edilecek bir sistem değil. Şeffaf çözeceğiz. Kapalı kapılar ardında değil. Biz federasyonla yaptığımız hiçbir toplantıyı zabıt olmazsa yapmayacağız. Kapalı kapılar ardında başka, dışarıda başka konuşmalar oluyor. Biz gizli bir şey konuşmuyoruz. Rakamlarımız açık. Ne kadar borcumuz olduğu açık. Şeffaf şekilde her şey biliniyor. Hadi gelin bunları da şeffaf konuşalım. Bizim hedefimiz bu. Sonucu da ne olursa olsun. Dirayetli davranacağız cesur olmazsak bu işin Türkiye için, Türk sporu için iyi değil.”

Galatasaray Başkanı Burak Elmas 

Ahmet Ağaoğlu: Naklen yayın gelirinden başlayalım. Bugün itibarıyla baktığınızda 4 büyük kulübün naklen yayından elde ettiği gelir yüzde 20-40’lık paydayı teşkil ederken, Anadolu kulüpleri özelinde yüzde 60-90 bir paydayı temsil ediyor. Yıllık bütçeleri oranladığımızda. Bizi bu kadar rahatsız eden bir konu, Anadolu kulüpleri ciddi biçimde ekonomik çıkmaza sürüklüyor. Yayıncı kuruluş işin bu tarafında olmadığını gördük. Anadolu’da herhangi bir kulüp, kulüplerin özelinde profesyonel harcamaların bir bölümü yabancı para cinsinden. Gelirlerdeki düşüşü de göz önüne aldığımızda 2018’de 3 puan karşılığı aldığımız para 3 milyon Lira’nın biraz üzerindeydi. Euro’ya çevirdiğimizde 800 bin Euro gibi bir para giriyordu. Anadolu kulüplerinin de bizim de kasamıza. Bugün 3 puan karşılığında elde ettiğimiz gelir 2 milyon 20 bin Lira. Aşağı yukarı 190 bin Euro falan. Bir anlamda o gelir 3’te 1’den daha fazla düşüş gösteriyor. Kurdan etkilendik diyor yayıncı kuruluş, pandemiden etkilendik diyor, enflasyondan etkilendik diyor indirim talep ediyor. Aslında enflasyondan etkileniyorsa kulüpler etkileniyor. E biz yabancı oyunculara Euro ödüyoruz. Şimdi hem kurdan, enflasyondan, gelirlerimizden kaybımı var. Hala burada bunları konuşuyorsak, peki Anadolu kulüpleri ne yapacak? Bu aslında Türk futbolunun temel sorunu. Spor Toto en büyük gelir kaynağı. Hemen hemen bütün federasyonların yüzde 80 oranında giderlerini karşılayan, kaynak aktaran kurum konumunda. Spor Toto’dan kulüplerin de elde ettiği bir gelir var. Onu konuşacağımız yerde naklen yayın geliriyle karşılaştırıyorsak devede kulak. Diğer taraftan gelecek olan paranın fazla anlam ifade etmediğini söyleyebilirim. İddaa gelirlerinde artış oldu ama aynı oranda da ödeme gerçekleştiriyoruz dendi bize. Burada esas olan naklen yayın gelirlerinden uğramış olduğumuz kayıp. Ekonomik anlamda özellikle kulüpleri en fazla rahatsız eden konu bu. Bugün itibarıyla karşılaştığımız sorunların kaynağı biziz. Bugünün sorunu değil. MHK ile ilgili sorunları dile getiriyoruz ama bunun yapısı 1960’dan beri böyle geliyor. PFDK’nın, Tahkim’in yapısı yıllardır böyle. Bunu değiştirmek için çaba harcanmadı, rehabilite etmek için uğraşta bulunulmadı. Bu sorunu bugüne kadar getirdik ve kronikleşti. TFF’nin kurullarla alakalı olarak önerisi var bugün geldi. Diyor ki, “başkan tarafından teklif edilen’ bunu çıkartıyor şunu ekliyor, ‘yönetim kurulu tarafından teklif edilen’. Mesela bizim KDK’ya yapmış olduğumuz başvuru ve KDK’nın 20 sayfalık tavsiye kararını federasyona göndermesinin akabinde kendilerinin özerk olduğunu, dolayısıyla aldıkları kararın Anayasa’nın 79. maddesi uyarınca hiçbir şekilde değiştirilemez nihai karar olduğunun, dolayısıyla Tahkim Kurulu’nun verdiği kararın nihai karar olduğunu ifade ediyorlar. Kendilerinin de herhangi bir kuruma müracaat edilemeyeceğini ifade ediyorlar. Yerküre üzerinde bir iş yapıyorsanız, mutlaka sizi denetleyen bir kurum vardır. Eğer KDK’nın veya AİHM’in kararını gözardı ediyorsanız veya o kurumların tavsiyede bulunamayacağını ifade ediyorsanız, bağlı olduğunu kurum uluslararası alanda UEFA ve FIFA’dır. Sadece oraya UEFA ve FIFA kuralları çerçevesinde yazmanız sizi bu sorumluluğun dışında tutmuyor. O zaman birebir bu çerçeveye uymak zorundasınız. Bugün tartışılan konular şunlar. Kurullar, MHK, Tahkim Kurulu, PFDK cezaları.Çarpıklık kişilerde değil. Çarpıklık sistemde. Kişileri değiştirerek veya mevcut üyelere yemin ettirerek, oradaki değişikliklerden birisi de o yani. Yemin etmedikleri için tarafsız olmuyorlar. O yemini tek ayak üstünde mi yaparsınız, çift ayak üzerinde mi yaparsınız orası beni ilgilendirmez. Son 3 sene içidne 4 MHK Başkanı değişti. Tartışmalar sona erdi mi? Yok. Arıza motorda, siz lastik değiştiriyorsunuz. Premier Lig’de hakem hata yapıyor. Hakem eleştiriliyor, sistem değil. La Liga’da aynısı. Algoritmik bir sistem ve yapay zeka bir sonraki maçın hakeminin kim olacağını belirliyor. Artık orada kimse hakemin neden atandığını konuşmuyor. Bu sistem bazılarının işine geldiği için, bazılarının işine gelmediği için ve bizler tarafından desteklendiği için… Dediğim gibi bağımlı olsun ama bana bağımlı olsun. Yıllar içerisinde bu sistemin mücadelesini vermemiz gerekirdi. Bu sorunu bugüne kadar biz taşıdık. La Liga’da hakemin hatalı kararı sadece hakem hatası olarak değerlendiriliyor. Bizde hakemden başlıyor, federasyon başkanına kadar giden eleştiri yumağı. Çünkü hepsi birbirine bağlı.”

Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu | Foto: Habertürk Youtube

“BU SİSTEMİN DEĞİŞMESİ LAZIM”

Burak Elmas: “Sayın başkanlarımla bizler irade koyuyoruz. Bu işi düzeltmelerini başkalarına bırakmayacağız. Burada samimiyet esas. Bizlerin birbirinin hakkına sahip çıkması lazım. Gelen teklifleri kabul eden kulüpler değil, kendisi teklif getirip sistem adına uygulanması için baskı uygulayanlar olacağız. Çok fazla çalışma var. Hakem müessesinden, Tahkim’e kadar. Bu sistemin değişmesi lazım. Ben Kulüpler Birliği’ne daha sonra girdim ama kulüplerin profesyonelleri çok güzel çalışmalar yapmışlar. O tozlu raflardan çıkacak ve kulüplerin iradesini o çalışmanın arkasına koyarak değiştireceğiz. Başka yolu yok.”

“KULÜPLERE DÜŞMAN MISINIZ?”

Ahmet Nur Çebi: “Uzlaşma Ceza Kurulu var federasyonda. Bizim biletimizi, cezalarımızı onlar kesiyorlar. Eskiden hakkaniyet indirimi diye bir şey vardı. Pandemi çıktıktan sonra ortadan kaldırıldı. Bizi her dava eden futbolcu, hocalar aklınıza kim geliyorsa gelsin bizi dava ediyorlar olduğu halde kazanıyorlar. UÇK’nın tartışıldığı bir durum yaratmaya başladık. Dışarıdaki özel mahkemelerde tartışmaya açıyoruz. Bu futbol kulüplerine düşman mısınız? Size ne yaptılar? Kulüpler ayakta kalmazsa hangi hoca, futbolcu para kazanabilecek? Önce bizi öldürüyorsunuz. Aynı şey UEFA’da oldu. Pandemi başladığından beri yurtdışında her davayı kaybediyoruz. Pandemi var zarar ettiğiniz kadar futbolcularınıza anlatın, düzgün yaparsanız sizi anlayacağız falan. Her şey hikaye. Futbolcu dava açıyor 2 milyon’u alıyor gidiyor. Böyle bir şey olamaz yani. Sonuçta kulüplerin hepsi dışarıda davalarda perişan vaziyetteler. Veriyor kararı geçiyor. Gelirlerimizden yüzde 15 indirim olacak diyor. Pandemiden kaynaklanan gelirde düşüş varmış. İyi de kardeşim beni dava eden oyuncuya niye indir demiyorsun. Bu UÇK’da alınan son kararlarla ilgili söylemek istiyorum. Yabancı sayısına baktığınızda, kimisinin altyapısı kuvvetli etkilenmeyebilir. Bazı kulüpler dışarıdan futbolcu getirerek maliyetleri düşürüyor. Bu karar çıktığından beri futbolcuların ücretleri 2-3’e katlandı. Alınan her türlü karar kulüplere zarar vermeye başladı. Bize karşı hakkaniyetli, ‘bu kulüplere sahip çıkalım’ gibi bir tavır yok. Ben olsam TFF’nin yerinde, 5 yıl boyunca size şu kadar kaynak veriyorum, alın bu paraları halledin. 5 sene sonra 6 tane yabancıyla oynayın derim. Bana hiçbir şey vermeden karşılığında yabancı sayısını düşürüyorum dediğinde beni rekabet ettiremez hale getiriyorsun. Sebebi ne? Görüntü, siyasi bakıştır. Çoğu zaman anlıyorum. Ben de istiyorum orada Türk çocuklarımız olsun. Ama birden bire karar çıktığında bizim Türk çocuklarımız 3 milyonu 6 milyon yapıyorlar. 10 tane yerli futbolcunuz varsa sonuç itibarıyla gideceğim daha zayıf, yetişmemiz futbolcuyu alacağım maçları kaybedeceksiniz. Maç başı 200 bin Dolar’ı da kaybedeceksiniz. TFF bunu yapmadan önce dönüp bize kaynak bulacak. Bakanlıkla, hükümetle görüşecek. Hocalarımız geliyor Milli Takım’a oyuncu bulamıyoruz. Son çıkan kararın sebebi oydu. A Milil Takım’a yerli futbolcu bulamamışlar. Dışarıdaki çocuklarımızın hepsi oynuyorlar. Bu kararı aldınız ama içerideki Türk futbolcu da dışarıya gitmeye gerek görmüyor. Arkadaş diyor ki bizim evin arka bahçesi Beşiktaş orada oynayacağız diyor. Öteki türlü rekabete açık olduğunda Afrikalıyı buraya getirebiliyorsam benim çocuğum da Juventus’a gitmek zorunda kalıyor. Ucuza gitmek zorunda kalıyor ve gelişebiliyor.”

“ADI GELİŞİM LİGİ AMA GELİŞMESİ MÜMKÜN DEĞİL”

Ahmet Ağaoğlu: “Yabancı sayısının sınırlanmasıyla alakalı olarak geçen sene gündeme geldiğinde buna hazırlıksız olduğumuzu yerli oyuncu kalitesini artırmak için birtakım önlemlerin alınması gerektiğini, bu yapılanma uygulamaya konmadan böyle bir kararın doğru olmadığını ifade ettik. Yabancı oyuncuyu yerli oyuncuyla rekabet ortamına sokmadan ve yerli oyuncunun gelişimini sağlayamadan yerli oyuncunun kalitesini artırmanız mümkün mü? Değil. Küçük bir şey istedik kendilerinden. Rezerv takım uygulaması yapalım dedik. Dün U19 finalleri vardı. Oradaki mücadele ile Süper Lig ya da 2. Lig düzeyi aynı mı? Değil. Oranın ismi Gelişim Ligi ama gelişmesi mümkün değil. Kendi akranlarıyla mücadele ediyorlar.  Bunları bir şekilde 3. Lig’den başlatalım dedik. 3-4 takım girsin dedik. Yabancı sınırlamasına hazırlanması amacıyla. İki senede bunu çıkartamadılar. Çıkartmadılar veya çıkartmak istemediler. Hiçbir altyapıyı halletmeden, tesisleşmeyi, finansal desteği vermeden yabancıyı kestiğiniz zaman yerli oyuncunun kalitesini yukarı çekersek yabancıya gerek kalmayacak.”

“ETİYOPYALI ATLET BAŞARILI OLUNCA HERKES ÇOK MUTLU”

Burak Elmas: “Yabancı konusunda bütün kulüpler mutabık. Ve bu deklerasyon yapıldı. Bu kural, kulüplerin iradesine rağmen alındı. Ve samimiyetsiz alındı. Son dönemin en iyi Milli Takım’larından biri olan en son takımımız sizin veya orada bulunan teknik direktörün başarı elde edememesi sebebiyle başarısız oluyorsa, bunun sonucu yabancı kararıyla bize bir sonucu olarak dönemez. Türk oyuncu bulamıyoruz diyorlar son derece iyi milli takımımız var. Ve bu dönemde çıktı. Oyuncularımız eşit rekabet şartlarda son derece iyi oynuyorlar. Siz bu oyuncularla Milli Takım’da başarılı olamıyorsunuz farklı ne çıkacak? Milli Marş okunmuyormuş. Etiyopyalı atlet mili formayla başarılı olunca herkes çok mutlu oluyor, bizde Milli Marş okunmuyor. Burada hakikaten çok garip, saçma sapan kişisel kaygılarla alınan kararlar var. Bu kararların çoğu, bizlere rağmen alınıyor. Biz bu işi bilmiyoruz, federasyon büyük abi. Siz bilmiyorsunuz biz daha iyi biliyoruz bunu yapın diyor. Bu olamaz. İşi bilen biziz. Biz ne istiyorsak, ortak istiyorsak yapılmalı.”

“AYLARDIR YATIRIYORUZ KİMSE BİZE BİR ŞEY VERMİYOR”

Ahmet Nur Çebi: “O tarihte sponsor gelirleri çok az. Taraftar sayısı az. Bu kadar büyük ekonomi yoktu. Daha evvel bu kulüpleri idare etmek daha kolaydı. Ama artık o kadar kolay değil. Taraftar iyi oyun istiyor, keyifli oyun istiyor, güzel stat istiyor. Artık her şey değişti. Bu iş başlı başına önemli bir iş haline geldi. Bu da bizi zorluyor. Mesela amatör sporlar var. Beşiktaş, Fenerbahçe veya Galatasaray Türk sporuna hizmet etmeye çalıştı. Cumhurbaşkanımız da dedi ki, verginizi ödeyin, tekrar size geri verelim amatör sporlara harcayın. Aylardan beri yatırıyoruz kimse bize bir şey vermiyor. Bunu halletmesi gereken Maliyet Bakanlığı, Spor Bakanlığı ama üst kurulum diye önümü iliklediğim federasyonum var. Ve bu konunun içerisinde. Pandemi döneminde herkese kolaylık sağlanırken bize yapılmadı. Bunları gidip federayonun önümüze düşerek sorunlarımızın içerisinde olmasını istiyoruz. İddaa gelirleriyle ilgili de çok büyük gelirler var. Ama artan gelirlere karşı asıl oyuncular biziz, aldığımız pay düşmekte.”

“ARTIK YETER, BIÇAK KEMİĞE DAYANDI”

Ali Koç: “Devletimiz sağ olsun, Bankalar Birliği sağ olsun. O ve ekibi kronik hale gelmiş borç yapısını yeniden yapılandırdılar. Nefes aldık. Ama ilk yıl 400 milyon Lira faiz ödeyeceğiz. Sürdürülebilir değil. Yapabileceklerinin en iyisini yaptılar. Ne yapmamız gerek? Maliyetleri düşürüp, gelirleri artırmamız lazım. En önemli unsur İddaa gelirleri. Spor Bakanlığı çok doğru işler yaparak, canlı bahis koydular, oranları düzenlediler, çeşitliliği artırdılar legal bahis patladı. Olumlu anlamda söylüyorum. 2012’de toplam legal bahis, 6.2 milyarken, 2020’nin tahmini 60 milyar TL. Dolar olarak bakalım, 2012’nin tahmini 3 buçuk milyar Dolar’ken, 2020’de 8 buçuk milyar Dolar’a çıkıyor. Bu hatırı sayılır bir para. Buradan kulüpler ne almış? 2013 yılında 266 milyon TL almış bütün kulüpler. O 140 milyon Dolar’a tekabül ediyormuş. 2020’de tahmini 46 milyon Dolar yani 320 milyon Lira almışız. Yüzde olarak bakarsak, kulüplerin payı yüzde 4 buçuktan, 1000’de 4 buçuğa inmiş. Biz diyoruz ki, yine yüzde 4 buçukta tutun, kaynaktan da parayı kesin Bankalar Birliği yapılandırması için. Ve bence bu çok makul, gerçekçi bir çözüm. Kulüpler olarak şikayetlerimiz var. Önerilerimiz de var. Bu önerileri yeni  yeni telaffuz etmeye başlıyoruz. İnanıyorum ki, doğru oluşumlarla bunu hayata geçirebiliriz. Yabancı konusunda iki tane unsur var. Biri süreç yönetimi, keyfi uygulamalar, bizi paydaş olarak işine gelince görmemek ve konunun içeriği. Kısa süre önce federasyona çağırıldık. Aşağı yukarı 2 saatlik toplantı yaptık. Yabancı kuralıydı konusu toplantının. Bana sordu sayın başkan, dedim ki bazı kulüplerin sıkıntısı var. Bizim işimize gelir ama bazı kulüplerin sıkıntısı var. Pandemi ortamında transfer piyasası eskisi kadar hareketli olmadığı için elden oyuncu çıkarmak zor. Dolayısıyla sağlıklı bir yapıya kavuşana kadar oyuncularla müzakere etmek zorunda kalmayalım. Bunu uzatalım, aramızda çalışma grubu yapalım. Bunda da taslak hazırlayın, dahil olalım, devre arasında da önümüzdeki 7 transfer penceresinin nasıl olacağını kararlaştıralım. Bununla beraber bu işe sadece sayıyla bakmak çok hata. Biz niye bunu istiyoruz? Sattığımız oyuncu miktarı, satın aldığımızdan daha yüksek noktaya gelene kadar sıkıntılar devam edecek. Sayın başkan bana dedi ki, siz en az yabancı oynatan takımlardansınız. Bu gibi takımlara prim dizayn edelim. Bir adım öne gittik. Milli Takım’lara çok oyuncu veren takımlar da mükafatlandırılsın. Yabancı çöplüğü haline geldik. Ben olsam 30 yaşından 1 gün dahi yaş almışa transfer izni vermem. Şu an Türkiye’nin bu yapısal sorununun çözülmesi için 10 yıllık devlet stratejisi lazım. Pek çok yapısal sorunumuz irade varsa yapılır. Hepimiz bu iradeyi göstermeliyiz. Çok zor değil. Tekerleği yeniden icat etmeye gerek yok. Altyapılar, biz iki sahayla altyapıyı götürmeye çalışıyoruz. A takım başka yerde, altyapı başka ilçede. Okullarda turnuvaların artması, hoca yok altyapıda. Hoca eğitimlerini artırmak. Bunun gibi bir sürü konu var. O toplantıdan ayrıldığımızda bir sene daha öteleyeceğiz, beraber çalışarak önümüzdeki 3 seneyi planlayacağız. Öyle ayrıldık. Hatta kapıdan çıkarken ayaküstü ligler 18 takım mı olsun bu gündeme geldi. Sanki biz bunları konuşmamışız gibi yabancı kuralını koydular. Arkasından 18 takıma inmeye karar vermişler. Nedenini zorladığımız zaman devlet büyükleri adresleniyor. Geçen sene, Kasım başındayız hala geçen sezonun yayıncı ödemesi ne olacak pazarlığı yapılıyor. Yine bir toplantıda federasyon, bizler. Biz kabul etmiyoruz diyoruz önerilen rakamı. Son anda sayın başkan artık irrite mi oldu, ne oldu. Şu tarihe kadar olmazsa ben yapacağım, devlet büyüklerimizin talimatı var dedi. Var mı, yok mu bilmiyoruz. Herhalde devlet büyüklerimizin daha önemli işleri var bunla ilgilenene kadar. Biz çok garipsiyoruz bu durumu. Paydaş biziz, oturup çözelim. Niye kapalı kapılar arkasında isimler veriliyor. Bugünkü açıklamaya bakarsak. Güya biz geçen senede 1 sefer mahsus ertelemişiz. O zaman bizi niye çağırıyorsunuz? Siz buna kararınızı verdiyseniz biz niye bu muhabbeti yapıyoruz. Karar bu diyin, hazmetmeye çalışalım. 8+6 ne demek? Altı yabancının tribünde oturuyor demesi demek. Türk futbolunun maddi açıdan böyle lüksü yok. Madem ki, U21 ligini kaldırdılar yerine hiçbir şey koymadılar. İki sene koyacaklar diye bekledik. Siz bu kararı vermişseniz, niye bizimle hala Haziran ayında nasıl olsun muhabbetini yapıyorsunuz? Dolayısıyla süreç yönetimi kabul edileblir değil. Sezon ortasında 14’ten 16’ya çıktı. Madem bu kararı vermiştiniz, dediniz mi kulüplere +2’yi alacaksanız yarım sezonluk mukavele yapın. Demediniz. Tüm kulüplerin mutabakatı olan konuda, yok hükmündesini yaklaşımını kabul edemiyoruz. Artık yeter, bıçak kemiğe dayandı. Bu arkadaşların işin ciddiyetinin farkında olması lazım. Bizleri aramızda kızıştırarak, bazı kulüpleri tehdit ederek… Federasyonun bir yöneticisi bazı kulüpleri arayıp ‘niye Ali Koç’un suyundan gidiyorsunuz’ diyor. Bu cüreti gösteriyor. Ya Ali Koç diye bir hakem atandı diye atayan adamı işten aldılar. Böyle bir Ali Koç antipatisi var. Ama biz bu iradeyi koyarsak yaparız. Bilsinler ki, bizimle inatlaştıkça güvenilirlikleri zaten düşük, düşmeye de devam ediyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin futbol endüstirisinde çok büyük bir güven sorunu var. Bu sorunu minimize edebilmek için yol açık. MHK, hakem atamaları… Akıl akıldan üstündür. Ama irade yok karşı tarafta. İyi niyet, olumlu adımlar bunların hepsi 3 haftada çözülecek değil. Ama dönüşü olmayan yola sokulabilir. Bu sorunları çözmek için atacağımız adımlar, geri dönüşü olmayan noktaya getirilebilir. Birinci konu yayıncı krizinin çözülmesi. Biz hukuki muhattap değiliz. Bundan sonra olacağız. Bir sonraki yayıncı ihalesinde federasyonumuzla beraber, kağıtta bizi yetkilendirerek pazarlıklar içinde Kulüpler Birliği olmalı. O çok överek baktığımız yabancı liglerde böyle. Avrupa Kulüpler Birliği ile UEFA anlaşma imzaladı. Bütün ticari hakların ortak yönetilmesi konusunda bir adım attı UEFA. Biz dümende olsaydık Kulüpler Birliği’ne her sene bu indirim talepleri gelemezdi. Pandemiden yayıncı kuruluştan gördüğü tüm etkileri sayıyorlar. Peki bizim yaşadıklarımız? PCR testlerini bile karşılamadılar. Kulüp başına 4 milyon Lira ödedik.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Spor Haberleri

Antalyaspor'a Sambacı Stoper
Belçika ve Romanya Euro 2024'te Kazanmak İçin Mücadele Edilecek!
Fenerbahçe'nin Tarihi Kongresinde Ünlü İsimler ve Tadic Sürprizi!
Mourinho Messi'yi Yönetemediğini Kabul Ediyor: "Yetenekli Ama Yönetilemez"
Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk'tan Fenerbahçe'nin yeni patronu Jose Mourinho'ya mesaj ve transfer açıklaması: