İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet:; "Bizlere emanet edilen tarihi binalarımızı onarmak ve restore etmek, bu mirası bize emanet edenlere karşı görevimiz. 558 yıllık bir tarihe sahip olan İstanbul Üniversitesi, aynı zamanda Türkiye'nin ilk üniversitesi. Üniversitemize ait tarihi mekanları hem depreme karşı güçlendirme hem de restorasyonlarını yaptırmak için 2009 yılından bu yana aralıksız çalışıyoruz. Bu binalar hem üniversitemiz hem ülkemiz hem de dünyamız için bir kültür mirası."dedi.
İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası Fransız Mimar Bourgeois tarafından yapıldı. İstanbul'da 1894 yılında meydana gelen depremde büyük zarar gören bina, İtalyan mimar Raimondo d'Aranco tarafından, daha sonra da 1950'de Mimar Ekrem Hakkı Ayverdi tarafından onarıldı. Binanın cephe ve mermer temizliği ise 1998'de yapıldı.
İstanbul Üniversitesi'nin Merkez Yerleşkesi ve Rektörlük Binası'nın bulunduğu alan, Fatih Sultan Mehmet’in 1453'te İstanbul’u fethinden sonra inşaa ettirdiği ilk sarayın olduğu yerdir. İnşaatı 1458’de tamamlanan Eski Saray, Harem Dairesi ve çeşitli köşklerden oluşmaktaydı. Fatih Sultan Mehmet, Topkapı Sarayı’nı yaptırdıktan sonra Topkapı Sarayı'na taşınılmış ancak Eski Saray da kullanılmaya devam edilmiştir. 16. ve 17. yüzyılda birer yangın geçirmiş ve her yangından sonra tekrar onarılmış.
1826’da 2. Mahmut Dönemi’nde geleneksel Osmanlı askeri teşkilatı Yeniçeri Ocağı kaldırıldıktan sonra modern ordu kuruldu. Bu bina daha sonra “Bab-ı Seraski" ya da "Serasker Kapısı” olarak adlandırıldı. Seraskerlik olunca ahşap köşk yaptırıldı. Askeri birimlerden oluşan bir kompleks haline geldi. 1864 yılında yıkıldı. 1865-1866 yılında bugün İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü olarak kullanılan bina inşa edildi. Bu bina Fransız Mimar Bourgeis tarafından yapıldı. Bu bina ile birlikte Profesörler Evi, Eski Rektörlük Binası, Ana Kapı, Mercan Kapısı beraber inşa edilmişti. Süleymaniye Kapısı ise daha eskidir.
Bu bina 1879 yılında Harbiye Nezareti olarak kullanılmaya başlandı. 1923 yılında Cumhuriyet’in ilanıyla, diğer bakanlıklar gibi Harbiye Nezareti de Ankara’ya taşınınca bu bina Darülfünun’a verildi.