Bu hafta içinde Erzurum’un Pasinler ilçesinden gelen haberin tüm kanallarda ilk haberlerden birisi olması gerekirken günün koşuşturması içinde kayboldu gitti.
Sultan Aladdin yazan sandukadaki mezarın Selçuklu Sutanı 2. Alaaddin Keykubat’a ait olma ihtimalinin yüksek olduğu belirtiliyor.
Gün geçmiyor ki ülkemizin her yerinden böyle bir haber gelmesin. Binlerce yıl boyunca yüzlerce uygarlığa, devlete ev sahipliği yapmış bu toprakların her yerinden tarih fışkırıyor olsa da görmezden geliyoruz. Dünyanın başka bir yerinde olsa özel güvenlikler ile korunacak olan eserler bizim ülkemizde büfe oluyor, dükkan oluyor, yıkılıyor apartman oluyor.
Dünyanın en büyük endüstrilerinden birisidir Turizm endüstrisi. Her yıl milyarlarca insan bir yerden başka bir yere ziyaret amaçlı gidiyor, para harcıyor. Bacasız sanayi dedikleri turizmi biz deniz turizmine indirgediğimiz için sadece az para harcayan turiste hizmet eden bir yapı geliştirmişiz. Tuhaf, gerçekten tuhaf.
Her yıl milyonlarca turist çeken Çin Seddi örneği gözümüzün önünde duruyorken bir çağın değiştiği İstanbul surlarını görmeye kimsenin gelmemesi tuhaf değil mi? Gelse de bostan dışında göreceği bir şey yok o da ayrı.
Fatih İstanbul’a girdiği ve İstanbul’un Türklerin egemenliğine geçtiği anın tanığı Fetih Kapısı’nın son hali gerçekten içler acısı. En büyüğünden en küçüğüne hiçbir yetkili bu durumu nasıl görmüyor?
Ya da başka bir ülkede olsa her yıl binlerce kişiyi ağırlayacak Cerrahpaşa’daki Arkadius Sütunu’nun sol hali? İnsan inanamıyor.
Bizanslıların gladyatör savaşlarının yapıldı yer, At Meydanı. Başka bir yerde olsa kuş uçurtulmaz yanında. Biz üzerine lise inşa etmişiz.
Bugün dünyadaki herkesin en çok görmek istediği yerlerden birisi Roma’dır. Her yeri tarih kokar ve o Roma’ya çivi bile çakamazsınız. O Roma, Batı Roma İmparatorluğunun başkentiydi. Doğu Roma İmparatorluğunun ise 2 başkenti oldu. Birincisi İzmit ki hiçbir şekilde tarih konularında adı geçmiyor. İkincisi ile Doğu Roma İmparatorluğunun ve sonrasında Osmanlı İmparatorluğunun başkenti, dünyanın incisi İstanbul.
Bence dünyanın en büyük açık hava müzesi İstanbul’dur. Ama tarih kimsenin umurunda değil.
Hadi tarihi geçtim, her yeri deniz olan İstanbul’da plaj var mı? Ataköy sahilleri de Caddebostan sahilleri de zamanında Copa Cabana’yı kıskandıracak kadar güzelmiş. Mahvetmişiz.
Efes, Göbeklitepe, Zeugma, Hattuşaş, Truva, Mardin, Trabzon… Ülkenin her yeri ama istisnasız her yeri tarih kokuyor, her yerinde hazine fışkırıyor.
Tarih var, deniz var, eğlence var. Muhteşem koyları, inanılmaz tarihi eserleri ile dolu ülkemiz hala “her şey dahil” tatil peşinde koşan ucuz tatilci peşinde koşuyor.
İşin kötüsü turiste anlatamadığımız gibi biz de bilmiyoruz bu tarihi, öğrenmeye de çalışmıyoruz.
Eski İstanbul’u yeniden o gizemli haline kavuştursak, fazlalıkları oradan çıkarsak, orayı dünyanın en büyük açık hava müzesi yapsak, İstanbul’u plajları ile yeniden buluştursak şu güzelim şehirden sanayiyi diğer illere taşısak fena mı olur?
İstanbul sadece turizm ve finans şehri olsa mesela. Olmaz mı?
Güzel olur hem de çooookkk güzel olur da biz olduğunu görür müyüz bilemedim.