TÜRK EDEBİYATINDA YENİ SOLUK
On yıllardır kıvranan Türk edebiyatı için felsefe ve edebiyatı harmanlayan yeni eserler geliyor.
Aforizmik, sert, saldırgan ve esprili kalemiyle Emre Timur kendisinden çok söz ettireceğe benziyor.
Altı kitabının içinde kendisini en çok öne çıkaran romanı Şizofren oldu. Her kitabında ötekiyi,
deliliği, yaşamı ve ölümü anlatan, hayır, bu konulara kafayı takmış bir yazar. Yani aslında tutunamayanı,
aykırı olanı, sisteme adapte olamayanı anlatıyor. Kendisi aslında mimar ve kendi tabiriyle
“hayatta kalmak için mimarlık yapıyorum, yaşamak için yazıyorum” diyor.
Geçen sene şiirlerini Mimesis ismiyle derlemesinin ardından, uzun zamandır
beklenen romanı Çürüme artık raflarda yerini aldı, hem de İnkılâp Kitabevi bünyesinde.
“Çürüyen Çağın Romanı” diye isimlendiriyor Emre Timur Çürüme’yi. Kendi anlatımıyla,
“çürüyen vicdanların, çürüyen ilişkilerin, insanların, toplumların, yani çürüyen çağın romanı.”
Yazar, felsefi tutumunda varoluşçu bir yaklaşımı esas alıyor. Tüm değerlerin kayganlaştığı bir zeminde,
doğru ve yanlış kavramlarını sürükleyici bir hikâye üzerinde anlatıyor.
Öyle ki hep teorik zeminde tartışılan ahlak, etik, yasa, kanun, hukuk ve en önemlisi adalet kavramı,
insan ve toplum ilişkileri üzerinden sertçe sorgulanmış.
Kapağını kapattığınızda sizde kalansa burukluk, şaşkınlık ve hüzün oluyor.
Aslında roman denen şey bir vakit geçiştirme biçimidir genellikle.
Fakat yazarımızın roman anlayışı biraz farklı. Birçok yeni soru ve birçok yeni cevapla devam ediyorsunuz
hayatınıza. Ve çağının edebiyat eserlerine biraz yukarıdan bakarak şunu söylüyor;
“Huzurunuzu kaçırmayan kitabı çöpe atın. Basılan eser kesilen ağaca değmeli.”
İlk romanı Palyaçonun Listesi’nin ardından Şizofren ile okuruyla tekrar buluşan Emre Timur,
Ötekiler ile dışlanmışlığı anlattıktan sonra Us ile felsefesini derledi.
Sonra tekrar edebiyata yönelerek Mimesis ve en nihayetinde de Çürüme…
Siz de kendinizi sisteme ait hissedemiyorsanız muhakkak bu siyah tehlikeli şeylere bir şans verin.