Reuters’ta Marc Jones imzasıyla yayınlanan bir analiz Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmeler içeriyor. Analize göre; Türkiye ekonomisinin ağırlıklı olarak yaşadığı sorunlar rezervler, makro ekonomi, faizler, kredi sıkışıklığı ve siyasi meseleler olarak sıralanıyor.
Corona virüsü derin resesyona neden olurken, Merkez Bankası’nın (TCMB) son aylarda elindeki döviz rezervlerinin yaklaşık dörtte birini tükettiğini öngören analistlerin kafasında yüksek dolar cinsinden borçlarla TCMB’nin politika tepkisinin ne olduğuna dair soru işaretleri bulunuyor. İşte analizde yer alan riskler…
1) REZERVLERİN DURUMU
TCMB’nin net uluslararası rezervleri bu yıl 40 milyar dolardan yaklaşık 25 milyar dolara indi. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak Türkiye’nin yeterli olandan da fazla döviz rezervi olduğunu söyleyerek, sermaye kontrolleri getirilmesi gibi bir planları olmadığını belirtmişti. Albayrak’ın açıklamaları yatırımcıların endişelerini yatıştırmakta sınırlı kaldı.
Bazı analistler, mevcut gidişatın devamı halinde rezervlerin aylar içinde tükenebileceğini öngörüyorlar. Birçoğu ise durumun bu kadar ağırlaşmasına izin verilmeyeceğini düşünüyor. Rezervler ise dün açıklanan verilere göre Mart’tan beri ilk kez artış gösterdi.
TCMB’nin net uluslararası rezervleri son olarak dün, art arda dört hafta düşüşün ardından 1 Mayıs itibarıyla 28 milyar dolara çıktı.
2) MAKRO EKONOMİK SORUN
Türkiye iki yıldan kısa bir süre içinde ikinci resesyonunu yaşayacak gibi gözüküyor. Uluslararası Para Fonu’na (IMF) göre koronavirüsün etkileri nedeniyle ekonominin yüzde 5 daralması bekleniyor.
Kredi derecelendirme kuruluşu S&P Global, bütçe açığının bu yıl GSYH’nın %5’ine çıkarak rekor seviyeye ulaşacağını ve bu yılın turizm için büyük ölçüde kayıp bir sezon olacağını tahmin etti. Ekonomi üzerinde oluşan baskılara dikkat çeken bu unsurlara karşılık uluslararası petrol fiyatlarındaki düşüş, enerji ithalatçısı Türkiye’ye yardımcı olabilir. Ancak TL’deki değer kaybı enerji fiyatlarındaki düşüşün faydalarını azaltıyor.
3) DÜŞÜK FAİZLER
TCMB neredeyse bir yıldır faizleri düşürüyor. Ancak faizler o kadar hızlı düştü ki mevcut enflasyonun altında kaldı. Böyle olunca yatırımcılar, TL cinsi varlıkların taşıdığı riskleri göz önüne alarak yeterince yüksek getiri sağlayıp sağlamadıklarını sorguluyorlar.
4) KREDİ SIKIŞIKLIĞI
S&P Global’in Çarşamba günü açıkladığı tahminlere göre, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki 12 ay içinde 168 milyar dolara yakın, yani GSYH’sının yaklaşık yüzde 24’ü kadar borcu çevirmesi gerekiyor.
Ayrıca TL’nin tarihi dip seviyeleri görmesi devletin ve şirketlerin dolar cinsi borçlarının geri ödemesini daha da maliyetli hale getiriyor.
Türkiye’nin 168 milyar dolar kısa vadeli dış borca karşılık sadece 85 milyar dolar brüt döviz rezervine sahip olması, ülkenin borç çevirme karşılama oranının (coverage ratio) %50 ile gelişmekte olan ülkeler arasında en düşük oranlardan birine sahip olduğunu gösteriyor.
5) SİYASİ MESELELER
Birçok siyasi mesele ile para ve maliye politikası hakkındaki sorun yatırımcılarda endişe yaratıyor.
Bunlar arasında, Ankara’nın Rus yapımı S-400 füze sistemini satın alması ile birlikte ABD ilişkilerinde gerilimin tırmanması, Suriye’deki savaş, Avrupa ülkeleriyle yaşanan göçmen sorunu ve yine Avrupa ülkeleriyle Kıbrıs adasının yakınlarındaki petrol ve gaz arama hakları konusunda yaşanan gerilim yer alıyor.
Bu uluslararası meselelerin yanı sıra, faizlerin düşürülmesi ve TL üzerinde daha fazla kontrol sağlamaya yönelik siyasi bir yönlendirme de söz konusu.
Yatırımcıların tutunduğu dallardan biri olan Türkiye ile Fed arasında dolar swap hattı kurulması beklentisi ise, bir Fed yetkilisinin yaptığı, swap hatlarının “karşılıklı güven” ilişkisi tesis edilen ülkeler ile kurulacağı açıklaması sonrası zayıflamış görünüyor. (REUTERS)