Bankanın 96. kuruluş yıldönümü dolayısıyla açıklama yapan Bali, Milli Mücadelenin ardından 26 Ağustos 1924 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından, siyasi bağımsızlığın iktisadi bağımsızlık ile perçinlenmediği sürece payidar olamayacağı vizyonu ile kurulan; sadece bankacılık değil cam, tekstil, dokuma, şeker fabrikaları, kömür işletmeleri gibi genç Cumhuriyetin ihtiyaç duyduğu her alanda ihtiyaçları karşılayacak şekilde iştirakleriyle ekonomiye katkı sağlayan İş Bankası’nın, Türkiye Cumhuriyeti'nin iktisadi bağımsızlığının sembolü olduğunu vurguladı.
Adnan Bali, "İş Bankası’nın stratejisi, kısa vadeli birtakım iniş çıkışlara bakmadan her zaman uzun vadeli bir perspektifle faaliyetlerini sürdürmek ve hep ülke yararına tavır göstermektir. Bu anlayışla, ekonomideki darboğazları, zorluk dönemlerini aşabilmek için tüm imkânlarımızı, iyi niyetli ve samimi bir şekilde hep memleketimizin ve milletimizin hizmetine kararlılıkla sunduk" diye konuştu.
"EKONOMİNİN TÜM AKTÖRLERİNE DESTEK VERMEYE DEVAM EDİYORUZ”
Aktif büyüklüğü 546 milyar TL'yi, özkaynak büyüklüğü 63 milyar TL'yi aşan bankanın, nakdi ve gayrinakdi krediler yoluyla sanayicisinden esnafına, çiftçisinden tüccarına, KOBİ'lerden ihracatçısına kadar ekonominin tüm aktörlerine Haziran 2020 itibarıyla 445 milyar TL’nin üzerinde destek sağladığını belirten Bali, pandeminin üretime, ticarete ve ödeme sistemlerine olumsuz etkilerini gidermek ve ekonomik aktiviteyi desteklemek üzere birçok aksiyonu hayata geçirdiklerini hatırlattı. Bali, “Bugüne kadar müşterilerimizden gelen talepler doğrultusunda 44 milyar TL’nin üzerinde kredinin vadesi gelen ödemelerini öteledik. Bunların çok kıymetli olduğunu düşünüyorum” dedi. Normalleşme sürecinde açıkladıkları “El Birliği ile Devam Destek Paketi” ile de esnafa, küçük işletmelere, KOBİ’lere, çiftçilere işe dönüş ve yeniden açılış süreçlerinde destek olduklarını ifade eden Bali, “1924 yılında çizilen yol haritamız doğrultusunda iktisadi bağımsızlığımız için çıktığımız bu yolda pusulamızdan şaşmadan aynı ruhla yürüyoruz. Ülkemize dair taahhüdümüzü her daim yerine getirmek için çalışıyoruz. İş Bankası dur kalk bankası değil, sürekliliğin adıdır" diye konuştu.
“Toplumdan kazandığını toplumla paylaşma” yaklaşımları çerçevesinde ekonomiye destek sağlarken, eğitim, çevre ve kültür-sanat projelerinin yanı sıra bilimsel çalışmalarla da toplumsal gelişime destek verdiklerini vurgulayan Bali, bu kapsamda sene başında Yapay Zekâ Uygulama ve Araştırma Merkezi için iş birliğine gittikleri Koç Üniversitesi ile birlikte Enfeksiyon Hastalıkları Araştırma Merkezi kurduklarını söyledi. Bali, Türkiye’nin aşı ve ilaç konusunda dışa bağımlılığını azaltacak ölçeğe ulaşmasına, gelecekte daha ileri aşamalar kaydederek global çaptaki bilimsel literatürde dünyada söz sahibi ülkeler arasında yer almasına katkıda bulunmasını bekledikleri Merkez için 5 yıl boyunca 25 milyon TL kaynak ayırdıklarını belirtti.
"PANDEMİ BAMBAŞKAYDI. YİNE DE İYİ SINAV VERDİK"
Gerek ticari hayatta aldıkları inisiyatifler gerekse toplum ve çalışan sağlığı açısından uyguladıkları tedbirlerle ilk yarıyı hedeflerinde ciddi bir sapma olmadan tamamladıklarının altını çizen Bali, şöyle konuştu: “Biz hem ekonomik hem siyasi birçok krize tanıklık ettik. Bunlara karşı antikorlarımız var. Ama pandemi bambaşkaydı, şu ana kadar kimse tecrübe etmemişti. Bütün hayatı, insanların psikolojisini her bakımdan etkiledi. İş Bankası gibi 24 bin çalışanı, 1.200’ün üzerinde şubesi olan, ekonomik ve ticari hayatın her yerine nüfuz etmiş bir Bankada bu faaliyetlerin sağlıklı şekilde sürdürülmesi çok kritik önem taşıyordu. Banka olarak esnek, dirayetli, proaktif yönetimimiz sayesinde pandemi sürecinde müşterilerimiz, toplum ve çalışanlarımız açısından çok iyi sınav verdiğimizi düşünüyorum. Bunda teknolojiye olan yatırımlarımızın çok önemli payı var. Gerçekleştirdiğimiz teknolojik yatırımların ne derece kritik olduğunu, bu süreçte ortaya çıkan anomalilerle mücadele ederken daha iyi anladık.”
Adnan Bali, değişen koşullara adapte olma, yeni iş modelleri üretme ve ona göre çalışma, teknolojiyi çok etkin kullanma, bu alanlarda öncülük etme konusunda hep çok özel, ayrıcalıklı konuma sahip olduklarını; müşterilerine en yeni, en hızlı ve en kolayı sunacak biçimde teknolojiye yatırımlarını hız kesmeden sürdürdüklerini ifade eden Bali, “Artık geldiğimiz aşama itibarıyla bankacılıkta teknolojiyi bu hızda algılama ve uygulama biçimimizle, geleceğin bankacılığını sunmaya hazır olduğumuzdan kimsenin şüphesi olmasın" dedi.
“DİJİTAL AKTİF MÜŞTERİ SAYIMIZ 8,1 MİLYONDAN 8,5 MİLYONA ÇIKTI”
Pandemi sürecinde olağanüstü şekilde müşteri profilinde değişiklikler olduğunun altını çizen Bali, 8,1 milyon olan dijital aktif müşteri sayılarının 8,5 milyona çıktığını ve ilk kez İş Bankası ile tanışan müşterilerin yüzde 80’inin dijital müşteri olduğunu söyledi. Özellikle kullanım konusunda kendisini teknolojiye uzak hisseden, yaş grubu olarak biraz daha ileride olan müşteri grubunun dijital dünyaya girdiğine işaret eden Bali, dijital aktif müşterilerine İşCep ile 360'ın üzerinde işlem yapma imkânı sağladıklarını aktardı.
İş Bankası’nın pandemi sürecinde Türkiye'de ilk vakanın açıklanmasından hemen sonra toplum ve insan sağlığını önceliklendiren çok ciddi, seri, hızlı, proaktif ve radikal kararlar aldığını vurgulayan Bali, çok kısa sürede 4 bin civarında dizüstü bilgisayar temin ettiklerini ve aynı anda 15 bin kişinin evden çalışabileceği bir teknik altyapıyı oluşturduklarını belirtti. İlave risk aldıkları için fiili olarak işyerlerinde bulunan üst yönetim hariç bütün çalışanlara, normal ücretlerinin üzerine 3 bin 500 TL ek ödeme uygulaması başlattıklarını ifade eden Bali, “İş Bankası'nın çalışanlarına verdiği kıymet konusunda belki bizim jenerasyon kadar deneyim yaşamamış genç jenerasyonumuz, bunu pandemi döneminde çok daha iyi hissetti” diye konuştu.
“PANDEMİ, KÜRESEL EKONOMİK AKTİVİTEYE İLİŞKİN VARSAYIMLARI GEÇERSİZ KILDI”
Salgının ardından "yeni dünya", "yeni normal" gibi kavramların sıkça tartışılmaya başlandığına, daha önce hiç konuşulmayan konuların ve kavramların dünya gündemine girdiğine dikkati çeken Bali, pandemiden sonra yeni normal konusunda herkesin hemfikir olduğunu ancak yeni normalin ne olduğunun, nasıl olacağının netleşmediğini söyledi. Ülkelerin ve kurumların yeni normali inşa etmeye çalışırken, bütün ekonomik ve sosyal etkilerini en aza indirmek amacıyla yeni paradigmalar üzerinde kafa yoracaklarının altını çizen Bali, "Çünkü pandeminin, şimdiye kadar çok önemli ekonomik sonuçlar doğurduğunu ve bu senenin başında küresel ekonomik aktiviteye ilişkin yapılan bütün varsayımları geçersiz kıldığını, sosyal yaşamın da bundan çok ciddi etkilendiğini gördük" yorumunu yaptı.
Bu dönemde ülkelerin salgının yayılma hızını kontrol altına almak için yaygın biçimde karantina uygulamalarına geçtiğini, ekonomik aktivitenin bölgesel olarak değişmekle birlikte özellikle yılın ilk çeyreğinde birçok ülkede durma noktasına geldiğini, üretim faaliyetlerinde yaşanan ani duruşun yanı sıra ülkelerin getirdikleri seyahat yasakları nedeniyle küresel tedarik zincirinin de sekteye uğradığını belirten Bali, ekonomik aktivite açısından sürdürülemez hale gelen kısıtlamaların Mayıs ayıyla birlikte kademeli olarak kaldırılmaya başlandığını hatırlattı. Bu çerçevede, atılan normalleşme adımlarının makroekonomik göstergelerin Nisan ayındaki dip seviyelere kıyasla, Mayıs ve Haziran aylarında toparlanmasına olanak sağladığına değinen Bali, öte yandan, salgının geleceğine ilişkin belirsizliklerin sürmesinin, küresel ölçekte makroekonomik görünüm açısından önemli bir risk unsuru oluşturmaya devam ettiğini, 2020 yılına ilişkin küresel büyüme tahminlerinin çok ciddi şekilde aşağıya doğru revizyonlara uğradığını söyledi.
"DÜNYA EKONOMİSİ YENİ BİR FAZA GEÇTİ"
Kamu otoritelerinin iş ve gelir kayıplarını telafi etmek için çok ciddi paketler açıkladıklarını, bunun sonucu olarak da küresel ölçekte ülkelerin kamu borçlarının yükseldiğini ve bu yükselişin ciddi sorunlara yol açabileceğini ifade eden Bali, şöyle devam etti: "Pandemi sonrasında mutlaka yeni bir dünya düzeni oluşacak, ama esas önemli husus, bunu ülkelerin ve toplumların ne şekilde en az hasarla atlatabileceği… Ben eskisine dönülemeyecek ölçüde yeni bir faza geçen dünyanın, birçok alanda ezberleri bozarak adeta kendini resetleyeceği bir dönemde olduğunu düşünüyorum. İklim değişikliği, gelir dağılımında da daha önce ifade edilen farklılıklar, kapsayıcı büyüme kavramları önümüzdeki dönemde çok daha fazla öne çıkacak. Son yıllarda zaten başta ABD ve Çin olmak üzere önde gelen ekonomiler arasında süregelen ticaret savaşları, gündemi neredeyse her gün meşgul ediyor, ters-küreselleşme tartışmaları giderek ağırlık kazanıyordu. Pandemi ile birlikte bu tartışmalar güçlendi.”
"TÜRKİYE'NİN COĞRAFİ KONUMUNUN KIYMETİ ARTACAK"
Pandeminin ardından üretimde yerelleşme eğiliminin güçleneceğini ve ticarette coğrafi yakınlığın daha da önemli hale geleceğini ifade eden Bali, "Bu iki unsur, Türkiye’nin coğrafi konumunun kıymetini daha da arttıracak. Artık ölçek ekonomisiyle dünyanın bir ucundan öbür ucuna her tür kolaylıkla ve esneklikle değil; üretimi daha çok yerinde, ticareti daha çok yakın yerlerde yapmaya dönük, kısa terminlerle ve onun yarattığı küçük stokların ihtiyaçlarla uyumlu bir şekilde eritildiği bir üretim modeli önemli hale gelecek. Esnek üretim altyapısı olan, coğrafi konumu itibarıyla kısa uçuş mesafesinde çok iyi pazarlara erişebilen ve aynı zaman dilimi içerisinde iş yapma imkânı bulan Türkiye, böyle bir konjonktürden faydalanabilir ve bunu ihracatını artırmak, ürün ve bölge açısından ihracatını çeşitlendirmek için bir fırsat olarak kullanabilir" diye konuştu.
"TOPLUM SAĞLIĞI VE EKONOMİYİ RAHATLATMA DENGELENMEYE ÇALIŞILIYOR"
Ülkelerin pandemide, vakalar hızla artmaya başlayınca sağlığı ön planda tutan radikal kararlar aldıklarını hatırlatan Bali, bir süre sonra vakaların görece azalmasına bağlı olarak, ekonomideki tahribat ve onun yaratabileceği önü alınamaz sosyal problemlerin öngörülmeye başlanmasıyla, sağlık riskiyle ekonomik riskler arasındaki dilemmayı çözmek durumunda kaldıklarını, bu nedenle bütün ülkelerde sağlık kapasitesini yönetilemez seviyede zorlamayacak bir vaka sayısına göre toplum sağlığını koruma ve ekonomiyi rahatlatma politikalarının bir arada dengelenmeye çalışıldığını ifade etti.
Sağlık yatırımlarının finansmanında bankacılık sektörünün önemine değinen Bali, şöyle devam etti: “Şehir Hastaneleri'nin finansmanında hep İş Bankası ciddi şekilde rol aldı. İkisi ülkemizin en fazla yatak kapasitesine sahip olmak üzere, 5 şehir hastanesi yatırımında, büyük kısmında da lider banka olarak yer alarak nakdi ve gayri nakdi toplamda 1 milyar doların üzerinde kredi taahhüdünde bulunduk. Finansmanında yer aldığımız hastanelerin toplam yatak kapasitesi yaklaşık 11.900 olup, 8.300 kapasiteli 4 şehir hastanesi pandeminin en zor günlerinde tamamlanarak hizmete açıldı. Böyle bir nedenle olmasını tabii ki arzu etmezdik ama o işlemlerin, bugünün yeni koşulları ortaya çıktığında ne kadar isabetli olduğunu anlamış olduk.”
"2020’NİN İKİNCİ YARISINDA EKONOMİK BÜYÜMENİN YENİDEN"
İş Bankası Genel Müdürü Bali, Türkiye'nin büyüme oranlarına ilişkin değerlendirmesinde, 2020'nin ilk çeyreğinde yüzde 4,5 gibi iyi bir büyüme performansı kaydedildiğini, ikinci çeyrekte salgının ekonomik ve finansal etkileri daha da belirginlik kazandıkça çift haneli oranlarda bir daralma yaşanacağının tahmin edildiğini söyledi. İktisadi faaliyete ilişkin göstergelerde Nisan ayında tarihi dip seviyelerden sonra, Mayıs ve Haziran'da toparlanmanın devam ettiğini belirten Bali, "Biz 2020'nin ikinci yarısında ekonomik büyümenin yeniden başlamasını bekliyoruz. 2020’nin başında Türkiye için yıl genelinde yüzde 4 civarında bir büyüme bekliyorduk. Şimdi salgının ardından yaptığımız revizyon çalışmalarında, ekonomimizin reel olarak 2019 yılındakine yakın bir büyüklükte kalacağını tahmin ediyoruz. Ancak belirsizliğin bu derece yoğun olduğu bir ortamda aşağı yönlü riskleri de göz ardı etmiyoruz. Türkiye açısından, esnek üretim altyapısı ve kriz tecrübesi sayesinde, olaylar sağlık açısından çok daha farklı fazlara gitmediği sürece bu dönemin yönetilebilir olduğuna inanıyorum” yorumunu yaptı.
Bali, ayrıca, Karadeniz’de keşfedilen doğalgaz rezervinin ülkemizin enerjide dışa bağımlılığını azaltması açısından önemli olduğunu vurgulayarak, “Hepimizin temennisi hem Karadeniz’de hem Akdeniz’de devam eden sondaj faaliyetlerinin ülkemiz ekonomisine fayda sağlayacak şekilde sonuçlar vermesi” dedi.
Pandeminin bankacılık sektörüne etkilerine ilişkin de tarihe not düşülecek bir sıra dışılıkta geçen 2020 yılının ilk yarısında bankacılık sisteminin hizmet, teknoloji, uygulamalar, fiyatlamalar ve fonlama politikaları ile iyi bir sınav verdiğini belirten Bali, Mart ayında yüzde 9,2 düzeyinde olan ilk çeyrek TL kredi büyümesinin, yılın ikinci çeyreğinde yüzde 17,3’ye yükseldiğini ve kredilerde çok ciddi bir artış gerçekleştiğini söyledi.
"TEMASSIZ MÜŞTERİ YOLCULUĞU ÇOK ÖNEMLİ HALE GELDİ”
Pandeminin kurumların dijitalleşme çalışmalarına olan etkilerine dair de Bali, herkesin, teknolojiden ve dijitalleşmeden faydalanarak ürün ve hizmet sunumunu iyileştirmek, verimliliği arttırmak gibi alanlara yaklaşımda bu dönemde eşitlendiğini ve hemen hemen tüm kurumların dijitalleşme sürecini hızlandırdığını ifade ederek, “Belki 5-10 yılda gerçekleşebilecek bir dönüşüm aylara sığdı. Kurumlar, firmalar normal şartlarda denemeye, sınamaya korktukları bazı işleri çok büyük ölçeklerle yapmak durumunda kaldı. Bu dönemde ezberler çok ciddi şekilde bozuldu. Ben pandeminin bazı şeyleri kalıcı hale getirmesi bakımından tarihte çok önemli bir süreç olarak kayda geçeceğini düşünüyorum. Hatta bir süre sonra hep pandemiden önce, pandemiden sonra diye konuşacağız” dedi.
İş Bankası Genel Müdürü Bali, pandemi ile birlikte dijital bankacılık ve dijital kanalların ağırlığının daha fazla artacağını, mobil bankacılık ve sunulan hizmetlerin çeşitliliğinin gelişmeye devam edeceğini, yapay zekânın kullanım alanlarının ciddi şekilde genişleyeceğini, e-ticaretin daha da büyüyeceğini söyledi. İnsanların ihtiyaçlarının daha kolay karşılanmasının yepyeni modeller yaratacağına dikkati çeken Bali, bu dönemde temassız müşteri yolculuğunun sağlık riskleri nedeniyle çok önemli hale geldiğini vurguladı.