22 Haziran’da düştü, düşürüldü, vuruldu uçağımız ve çok iyi yetişmiş iki can sulara gömüldü. Uçağın uzakta olsa düşüş görüntüleri, bot görüntüleri, köylülerin konuşmaları, uzman olduğunu söyleyenlerin yorumları birbirini kovaladı birkaç gün gün boyunca.
Ve Başbakan’ın gürleyen sesi ile başta Suriye olmak üzere tüm Dünya’ya meydan okumasını izledik. O konuşmadan sonra “Allah Allah” sesleri ile savaşa gönderilsek nereye diye sormazdık. Halep, Şam önümüze neresi gelirse artık.
“Bundan sonra hiçbirşey eskisi gibi olmayacak” dedi Başbakan. Yani? Nasıldı ki? Birşeylere göz yumuyorduk da artık yummayacak mıyız? Ama işte o galeyan içinde sormak gelmiyor insanın aklına, ya da korkudan soramıyor.
Bugün 13 Eylül. Uçağın düşürülmesinin üzerinde yaklaşık 3 aylık bir süre geçmiş.
Sonuç?
Sonuç ne? Ne oldu? Uçak neden düştü, kim düşürdü, düşürenin yanına kar mı kaldı?
Uçak ile ilgili sorulan tüm sorular cevapsız. Cevapsız olması bir yana muhatapsız.
Bu soruların iktidar ile muhalefet ile hiçbir alakası yok. Sorulması ve cevaplanması gereken sorular bunlar ve maalesef soran da yok hatırlayan da.
İktidarın hafızası ile ilgili bir sorun olduğunu da sanmıyorum çünkü gerektiğinde 60-70-80 senelik konuları hatırlayıp gündeme rahatlıkla getirebiliyor, polemik yaratabiliyor. Hatırlayın bir dönemin Dersim polemiğini. Sahi Dersim’le ilgili o kadar konu konuşuldu, sonuç ne oldu?
En önemli konunun bile bizim ülkemizdeki gündem ömrü üç gün. Ve maalesef haber takibi yok, ya da yaptırılmıyor. Gaziantep saldırısı, Afyon patlaması çok yeni olaylar. Ne oldu, nasıl oldu? Oysa haber adı altında yapılanların tamamı şehit hikâyelerinden oluşuyor. Geride kalan insanların dramını anlatıyor. En kolay haber.
Bugün sadece Suriye’de düşürülen uçak ile ilgili onlarca haber yapılması gerekiyordu. Ama yok. Ajansların geçtiği görüntüler dışında araştırma yok. Trafik kazaları bile daha çok araştırılıyor.
Başka bir ülke tarafından düşürüldüğü söylenen bir uçağımız var. Sebebi belli değil.
Amerika tarafından 6 kademeli bir füze sistemi ile ama “yanlışlıkla” vurulan bir de gemimiz vardı; Muavenet. Onu da unuttuk. Çünkü Amerika “yanlışlıkla” dedi, olay kapandı.
Halk olarak doğru bilgiye çok ihtiyacımız olan bir dönemde bilgi kirliliği, bilgi karmaşası ve çok önemli bilgi eksikliği ile karşı karşıyayız.
Uçağımız Suriye karasularında ne yapıyordu? Ne yapması için o bölgedeydi? Afyon’da gece yarısı otomobil farı ile yapılan bomba sayımının amacı neydi? Tüm bu sorular aslında küçük harflerle de olsa soruluyor. Ama bir adım öteye gitmiyor.
Başbakan’ın “çok yakında Şam’daki Emevi Camii’nde namaz kılacağız” sözleri aslında Suriye, uçak, bombalar konusunda bizim bildiğimizden çok daha farklı süreçlerin olduğu anlamına gelebilir mi? Belki de.
Ama biz daha uçağı çözemedik ki. Daha uçak konusundayız. Üzerinde onlarca olay oldu ülkede.
Eğer tartışmak istiyorsanız 4+4+4 var. Uzun uzun konuşun. Konuşalım ama Allah aşkına birisi tam olarak anlatsın. Her konuda olduğu gibi bu konuda da bilgi yarım yamalak. 66 aylıkların okula başlamasında daha önemli 4+4+4’ün ne olduğu. Ama onu hiç tartışmıyoruz.
Yazarken bile unuttuk uçağı, hemen dağıldı konu.
Uçak diyorum, ne oldu?
Afyon’da yer yerinden oynamış, 25 canı kaybetmişiz. Olay yerine ilk önce Orman Bakanı geliyor, teftişini yapıyor ve karar veriyor; “olay sabotaj ya da terör eylemi değildir, kazadır.” Bu kadar… Orman Bakanı bakıyor ve anlıyor, adı üzerinde Bakan.
Çok şey istiyorum değil mi?