Uluslararası Bipolar Bozukluklar Dergisi’nde ünlü sanatçı Vincent Van Gogh hakkında bir makale yayınlandı. Makale Van Gogh’un akıl sağlığı ile ilgili bir dizi teoriyi ortadan kaldırabilir.
Van Gogh’un psikolojik sağlığına ilişkin araştırmada, sanatçının kaldırıldığı hastanede zorunlu olarak alkolden uzaklaşması nedeniyle deliryum geçirdiği öne sürülüyor.
Makalede, “Yetersiz beslenme ile birlikte aşırı alkol tüketimi, zihinsel sorunlar dahil olmak üzere beyin işlevlerini bozma riski taşır” ifadesine yer verildi ancak hemen arkasından eklenen önemli bir vurgu dikkat çekti, “Bunun daha kötüsü ise aşırı alkol tüketimini aniden durdurmak.”
Bilimsel dergide yayımlanan makalede, Van Gogh’un gençlik yıllarında, sınırda kişilik bozukluğu özelliklerine sahip bipolar bir duygudurum bozukluğu geliştirdiğine dair işaretlere sahip olduğu belirtildi.
Van Gogh’un 1886’dan 29 Temmuz 1890’a yani 37 yaşındaki ölümüne kadar giderek artan bir şarap ve pelin bağımlılığı olduğuna dair kanıtlara işaret edilen makalede özetle şu değerlendirmelere yer verildi:
HASTANEDE ALKOLDEN UZAKLAŞTI
“Sanatçının kulağını kısmen kesmesinin ardından hastaneye kaldırıldığı ve alkolden uzaklaştığı bu nedenle deliryum geçirdiği bulgusuna ulaşıldı.
Sanatçının son üç yılı, 30’dan fazla otoportre ve yedi ayçiçeği tablosundan oluşan serisini yaptığı üretken bir dönemdi. Muhtemelen kötü beslenme ile birlikte alkol kullanım bozukluğu nedeniyle durumu kötüleşti ve kulak kesme krizini ortaya çıkarttı.
Kulağını kestikten sonra Fransa’da 1888 ve 1889 yıllarında arka arkaya üç kez hastaneye yatırıldı. 1889’da Saint-Remy-de-Provence akıl hastanesine nakledildi.
DAYANILMAZ HALÜSİNASYONLAR
Van Gogh, her iki hastanede de kaldığı süre boyunca dayanılmaz halüsinasyonlar, endişe ve kabuslar gördüğünü yazdı. Bunu, “Zihinsel veya sinirsel ateş ya da delilik, tam olarak ne diyeceğimi ve nasıl adlandıracağımı bilmiyorum” sözleriyle ifade etti.
Alkolden uzaklaşmayla ilgili iki hezeyanın ardından tam olarak iyileşmeyen ve sonunda intihara yol açan şiddetli depresif bir dönemdi… Semptomların alkolsüz zorunlu bir dönemle bağlantılı olduğu değerlendirilebilir.
Bu nedenle muhtemelen aniden içmeyi bıraktığı, kulak kesme olayından sonraki günlerde Fransa Arles’deki ilk kısa psikoz aslında bir alkol yoksunluğu deliryumuydu.
Ancak daha sonra Saint-Remy’de içkiyi en aza indirmeye veya bırakmaya zorlandığında, muhtemelen bunda başarılı oldu ve daha fazla geri çekilme sorunu yaşamadı.
Hastalıklarına katkıda bulunan tüm bu sorunlara rağmen, Van Gogh’un sadece büyük ve çok etkili bir ressam olmadığını, aynı zamanda muazzam bir irade, direnç ve sebat gücüne sahip zeki bir adam olduğunu da vurgulamak isteriz.”