Zeynep Erbakan’ın çeşitli önerilerde de bulunduğu açıklama şu şekilde gerçekleşti;
Biz kadını baş tacı eden, Allah’ın kıymetli bir emaneti olarak gören ve inanan bir medeniyetin mensuplarıyız. Dünya milletleri tarihine baktığımızda şahit olacağınız gerçek şudur ki; diğer bütün medeniyetler kadını alçaltırken İslam medeniyeti kadını yüceltmiş ve haklarını iade ederek koruma altına almıştır.
Ahlak ve maneviyatın zayıflaması tek tek her ferdi nasıl etkilemiş ise kadınlarımızı da maalesef etkilenmiştir. Ahlaki ve manevi eğitimden yoksun bir toplum ne kadının ne annenin ne ailenin ehemmiyetini idrak edememekte ve maddeci bir bakış sergilemektedir. Son zamanlarda gündemden hiç düşmeyen kadın cinayetlerinin, kadına karşı her türlü şiddetin yegâne sebebi budur.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın bu sorunu çözmek istemesindeki üstün gayret takdire şayandır. Biz Saadet Partisi Kadın Kolları olarak bu sorunların kat’i çözümünün ahlak ve maneviyatla donatılmış bir eğitim sisteminden geçtiğine inanıyoruz. Merhum Liderimiz Necmettin Erbakan Hocamızın deyimiyle ağacın dallarındaki tozları temizlemek yerine kökü kuvvetlendirmeliyiz. Geçici çözümler bulmaya çalışırken kesin çözüm için de hızla adım atılmalıdır.
Bunun için;
Sadece kadının değil bütün toplumun şiddetten korunması amaçlanmalıdır. Şiddet içerikli film-dizi ve çizgi filimler revize edilmelidir. Kanun uygulayıcılar eğitilmeli ve takip edilmelidir. AB uyum yasaları doğrultusunda değiştirilen, kadınların lehine imiş gibi görünen ama aslında aleyhinde olan maddeler değiştirilmelidir. Boşanan eşlerden çalışan kadının kocasına nafaka, çocuklarına iştirak nafakası verme zorunluluğu değiştirilerek önceki haline getirilmelidir. Daha önceki kanunlarda koca, karısını borçlandırırken sulh hukuk hâkiminden izin alınıyordu. Yapılan değişiklikle bu kaldırıldı. Kanun eski haline getirilmesi gerekmektedir. Ceza kanundaki zinanın kaldırılması kadınların mağduriyetini arttırmıştır. Bununla beraber medeni kanunda boşanma sebebi olmaktan çıkarılmadığı için aile temelinden sarsılmaktadır. Zina ceza kanununda yeniden “suç” olarak yer almalıdır. İdare hukuku yönünden de ailenin korunması gerekmektedir. Kadına karşı her türlü ayrımcılığın (ister başörtülü olsun ister başı açık) önüne geçilmelidir.
Bu değerlendirmelerle birlikte vefakâr cefakâr kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlar, kimsenin zulmetmediği ve zulme uğramadığı bir dünya temenni ederim.