Türk Futbolu Batarken
A milli futbol takımımızın İzlanda karşısında aldığı 3-0 lık mağlubiyet ve yetersiz oyunundan sonra haklı olarak eleştirilmeye başlandı futbolumuzun nereye gittiği konusu. Oysa aylardır ve hatta yıllardır bir çok yorumcu ve köşe yazarı perşembenin gelişin
Aslında her şey 3 temmuz 2011 tarihinde başta Fenerbahçe olmak üzere birçok süper lig ve (o zaman ki adıyla) Bankasya 1 lig takımı yönetici ve futbolcularına Türk futbol tarihinde ilk kez düzenlenen şike operasyonu ile başladı. Mehmet Ali Aydınlar başkanlığındaki TFF elinde bir bomba bulmuştu ve ne yapacağını bilmez haldeydi. Etik Kurulu oluşturuldu ve iddianame beklendi. Etik Kurulunun verdiği rapor acıydı. Birçok maçta şike ve teşvik tespit edilmişti.
İşte ne olduysa bir anda oluverdi ve Mehmet Ali Aydınlar federasyonu ani ve basit bir kararla istifa etti. Bir anda Beşiktaş kulübü başkanı Demirören in adaylığı ön plana çıktı. Oysa Beşiktaş camiası içerisinde bile tartışılan bu şahıs federasyonun başına geçip ülke futboluna ne verebilirdi ki? Federasyon başkanı seçildi ve ilk icraatlerinden birisi; bir gecede değiştirilen 58.madde oldu. Yani şike ve teşvik eylemlerinin cezalarının belirlendiği madde. Etik Kurulu değişti, yeni bir rapor ortaya döküldü. Sahaya yansımayan şike uyduruldu. Hatta iddianamelerde adı dahi geçmeyen kulüpler bile disiplin kuruluna sevk edildi. Yeni rapor eskisinin düpedüz tersi değildi elbette; sadece yumuşatılmış haliydi ve cezalar kesildi. Birçok yönetici şike ve teşvik eylemlerine teşebbüsten ceza aldı. İbrahim Akın dahi ceza aldı.
Tüm bunlar olurken Fenerbahçe yönetimi namus davamız dediği CAS davasını geri çekti. Ülke menfaatleri falan dendi ancak ne menfaat elde edildi anlaşılamadı. Kimse de üzerinde durmadı daha sonra.
O sezonun sonuna eklenen saçma sapan Süper Final uygulaması son maçı Kadıköy Şükrü Saraçoğlu stadında Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanacaktı ve maçı kazanan şampiyon olacaktı. Beraberlik halinde ise kupa Galatasaray ın idi. Maç öncesi şampiyonluk kupası stada getirilmiş, şampiyon olan takıma maç sonunda sunulacak diye planlanmıştı. Maç 0-0 berabere bitti ve birden ne olduysa kupa burada verilemez demeye başladı TFF. Oysa maç öncesinde bunun düşünülmüş olması gerekmez miydi? Yoksa nasıl olsa Fenerbahçe alır kupayı mı deniyordu? Stadın ışıkları söndürüldü, Çimler sulandı ve türk futbol tarihinde ilk kez bir kulüp ezeli rakibinin sahasında, ışıksız ve sulu bir ortamda güç bela kupasını kaldırdı.Kupa verilirken Demirören mutsuzdu.
Oysa dünyanın her yerinde şike ve teşvik eylemlerinin teşebbüsü dahi suçtu ve cezası küme düşürülmeydi. Ancak Demirören federasyonu bunu yapmadı. Dosya kapandı dedi.Oysa dosya kapanmamıştı. Fenerbahçe ve Beşiktaş a 1 sezon sonra Avrupa Kupaları ndan men cezaları geldi. Fenerbahçe yönetimi esti, gürledi itiraz etti ancak ceza 2 yıldan 2+1 yıla çıkarıldı. Daha da esti gürledi ve hatta Aziz Yıldırım 'UEFA çatırdayacak' dedi. Cas a gidildi; ceza onandı. Yargıtayın kararını bekleyelim diyen Fenerbahçe cephesi yargıtayın onama kararının ardından hukuku tanımıyoruz dedi. Biz tek başımıza mı yaptık kardeşim bu şikeyi diyenler, bu sezon başında Eskişehirspor ve Sivasspor a gelen men cezalarını görünce ne düşündüler acaba? Yahut halen Sİvasspor başkanı olan Mecnun Odyakmaz'a Sivasspor üyeleri bu soruyu sordular mı? Başkanım biz neden hak ettiğimiz halde Avrupa Kupalarına gidemedik?
58. madde değişikliği sadece şike ve teşvik eylemlerini kapsamıyordu; herhangi bir maçta kırmızı kart gören futbolcu veya teknik direktörün de cezası ertelenebiliyordu. Görülmemiş düzeyde saçmalık Türk futboluna yerleşmiş idi. Bu durumda Galatasaray, Bursaspor vb. kulüpler bu kararlara itiraz ettiler lakin daha sonra Gökhan Zan ve Fatih Terim in cezalarının ertelenmesi , Bursaspor kulübüne 2010 - 2011 sezonunda verilen 5 maçlık seyircisiz oynama cezasının kaldırılması durumlarına ses çıkarmadılar. Yanlış yaptılar.
Seyircisiz oynama cezası Mehmet Ali Aydınlar federasyonu tarafından kaldırılmış yerine kadın ve çocuk taraftara açık olarak değiştirilmişti. Kadın ve çocuklara hakaret anlamına gelen bu uygulamayı basın ve medya devrim olarak nitelendirdi. Oysa bir ceza nasıl güzel olabilirdi ki? Demirören federasyonu bu uygulamayı önce devam ettirdi ardından değiştirdi ve tribüne ceza verme sistemini getirdi. Fenerbahçe maçında sahaya rakı şişesi atan Galatasaray taraftarına, 2012 Süper Final son maçında stadı yakıp, polis arabalarını deviren Fenerbahçe taraftarına, Beşiktaş maçı öncesi Bursa şehrinin altını üstüne getiren Bursaspor taraftarına ödül verir gibi cezalar ya affedildi yada düşürüldü.
Kendisi Beşiktaş kulübü başkanı iken yabancı sınırının kaldırılması taraftarı olan Demirören birden yerli oyuncu sevdalısı oldu. Önce 6+2+2, sonra 6+0+4 ve son olarak 5+3 kuralı getirildi. Geçtiğimiz sezon başında Fenerbahçe hariç tüm kulüpler yabancı sınırı konusunda birleşip değiştirilmesini istediler ama Demirören 1 kulübün dahi itirazı olayın mahkemeye taşınmasına sebep olur dedi. Fenerbahçe yönetimi biz planımızı 5+3 e göre yaptık dedi.
Ne gariptir ki 5+3 geçtiğimiz temmuz ayında 5+3+1 olarak değiştirilirken kimseye sorulmadı. Yahut 5+3 e göre kendisini ayarladığını iddia eden Fenerbahçe yönetimi Krasic, Yobo, Cristian ve Holmen'i elinden çıkarmak için bütün yaz çalıştı durdu. Sonunda Yobo ve Cristian'ın alacakları verilerek sözleşmeleri fesh edildi. Krasic elde kaldı. Yeni transfer Diego'nun dahi lisansı zor yetiştirildi.
Meireles Galatasaray-Fenerbahçe maçında kırmızı kartla oyundan atılırken hakem Halis Özkahya'ya tükürdü, el hareketleri ile hakaret yaptı. Hakem Özkahya 2 kez rapor sunmasına ve bu raporunda Meireles bana tükürdü demesine rağmen; Demirören federasyonu görüntülerle karar verdi ve hakemini hiçe saydı. Meireles tükürmedi dendi cezası düşürüldü. Yine başka bir Fenerbahçe-Galatasaray derbisi öncesi tribünlerden muz sallandı. Drogba ve Eboue maça ısınırken Fenerbahçe taraftarının yaptığı bu hareket tespit edildi. Dünyanın her yerinde ırkçılık büyük ceza gerektiriyordu. Bizim ülkemizde ise sadece yanlış anlaşılmaydı. Muzu sallayan taraftar Fenerbahçe yönetimi eşliğinde basın toplantısı düzenledi ve midemden rahatsızım dedi. Trabzonspor'lu Zokora ya Emre Belezoğlu'nun ırkçı küfürüne ceza vermeyen TFF buna da ceza vermedi.
Galatasaray'ın başındayken TFF ye sürekli eleştiride bulunan, yabancı sınırlamasının gereksizliğini savunan Fatih Terim ise TFF ile anlaşma imzalayıp A Milli Takımlar Teknik Direktörü olunca Demirören ile yanyana mutlu tablolar oluşturmaya başladı. Yabancı sınırlaması konusunda hiç adım atmadı. Samimiyetten sınıfta kalan ilk kişi değildi, son da olmayacaktı. 2013 2014 sezonu başında TFF yi istifaya çağıran ve hatta bu TFF nin işi bitmiştir diyen Galatasaray yönetimi de sessizliğe bürünmüştü. Geçtiğimiz günlerde Türk futbol tarihinde yine bir ilke imza atılıp, Felipe Melo'ya twitter üzerinden yaptığı bir rt için ceza verilene kadar! Beşiktaş başkanı seçildiğinde Demirören'e esip gürleyen Fikret Orman'ın sakinliğine ne demeli?
Türk futbolu günden güne vahim bir resme dönüşürken, Beşiktaş'ı UEFA kupalarından men ettirmeyi başaran Demirören; TFF başında saltanatını sürdürmektedir. A milli futbol takımının hali ortada. Süper ligde bulunan 18 takımın çoğunun forma sponsoru yok! Ligin sponsoru devlet; yani Spor Toto... Alt ligin sponsoru devlet; yani PTT... Kulüpler borç batağı içindeler ve nefret almış başını yürümüş durumda. A milli futbol takımı torbalara eskiden (2004 yılında) 1. torbadan katılırken şimdi 3. torbaya düştü. 2013 - 2014 sezonu şampiyonu Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'ne katılamadı.
Türkiye liglerinde şampiyonluk için çok büyük mücadeleye gerek yok. Zira ortalama 3-4 yılda bir Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş şampiyon olmakta. Oysa Avrupa ve Dünya organizasyonlarında başarılı olmak için mücadele etmemiz gerek. Yıldız savaşlarından daha çok ahlak, etik ve temsil savaşlarını vermemiz gerek.
Pazar günü Trabzonspor-Fenerbahçe maçı vardı ve herkes olay çıkmasından endişe ediyor. Neden? Çünkü Trabzon halkı öfkeli! Neden? Çünkü adalet sağlanamadı. Gereken cezalar verilmediği gibi elini kolunu sallaya sallaya geziyor Türk futbolunu bu hale getirenler. Demirören'in Süper ligde stadlara gidip niye maç izleyemediğini merak ediyorum. Eski bir Beşiktaş başkanı olarak TFF başında iken İnönü veya Olimpiyat stadına gitmiş mi? En son hangi lig derbisini TFF başkanı sıfatıyla izlemiş?
Unutmayın; Adaletin olmadığı yerde anarşi başlar. Türk futbolunu bu hale düşünenler acilen istifa etmelidir. Gereken cezalar gereken kişilere ve kulüplere verilmelidir. Zira bu kavga asla bitmeyecek! Türk futbolunu bırakın yönetmeyi, izlemeyi dahi beceremeyen şahıslar yönetmemelidir. Nefreti körükleyen yöneticiler ve bunları körü körüne destekleyen taraftarlar oldukça seyir zevki yerlerde futbolumuzu izlemek isteyen kimseyi bulamayacağız.
BEN SPORCUNUN ZEKİ ÇEVİK VE AYNI ZAMANDA AHLAKLISINI SEVERİM.
M.KEMAL ATATÜRK
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.