"Sırrı"ta "Sırrı"ta
Boyunda eğreti duran kravatı ve bayram çocuğu sırıtması ile İmralı’ya doğru yola çıkarken Sırrı Süreyya Önder’in ne düşündüğünü düşündüm. Gerçekten ne düşünerek gidiyor acaba adaya? Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili sıfatını taşıyan bir kişi 30.000 kişinin katiline hangi umut ve beklentiler ile gidiyor olabilir ki diye düşündüm uzun uzun.
Sonra vaz geçtim düşünmekten, herhangi bir milletvekilini koyamadım o fotoğrafın içine, uymadı, oturmadı.
Bu ülkede bir Kürt Problemi var mı? Var. Bunu kabul edelim artık değil mi?
Peki bu problem ne? Nedir problem olan, insanları dağa çıkaran, silahlandıran, terörist, katil yapan, yan yana dizilmiş ceset yapan?
Ne yaptık biz bugüne kadar? Nasıl suçlar işledik? Kürt’leri kızdıracak, nefret ettirecek ne yaptık?
Barış görüşmeleri dediğiniz şeye başlamadan önce bu tespiti yapmamız gerekmiyor mu?
Bu ülkede Kürtlerin çıkamadığı makam, mevkii var mı? Yapamadıkları iş var mı? Giremedikleri yer var mı? Açamadıkları kapı var mı?
Var diyen var mı?
O zaman problem olmaması gerekiyor, ya da biz öyle düşünüyoruz.
Ama buna rağmen bir problem var, değil mi?
Nerede bu problem peki?
Sorunu görmek için yine ilk fotoğrafa dönelim mi?
Sırrı Süreyya Önder’in yüzündeki o sırıtmada gizli aslında tüm problem. Doğru da yapsa, yanlış da yapsa hep birisine bağlı olma isteği, birisinin icazeti ile yola devam etme isteğidir en büyük problem. Bu nedenle Doğu’ya gidemiyor demokrasi, gidemeyecek gibi de görünüyor. İstanbul’da demokrasi yürüyüşü yapan adam Doğu’ya gidince aşiret reisinin icazetini bekliyor.
Yargılamıyorum bu durumu, bu Doğu’nun yüzyıllardır içinde bulunduğu bir sarmal, çıkamıyor bu durumdan.
Kaç kez duydunuz, “devlete bağlı aşiret” cümlesini? O zaman devletin karşısında da olan aşiretler var mı? Olması muhtemel. Yani devlet içinde devletler mi var? Yok diyebilir misiniz?
Devletin sağladığı finansal şartlar aslında Karadeniz’e, İç Anadolu’ya, Ege’ye göre çok daha yüksek Doğu’da. Gezin Karadeniz sahilini bakın bakalım kaç fabrika var, yok. Orada da yok. Devlet imkanlarının kaçak kullanım oranı en yüksek olan bölge Doğu. Verginin en az toplandığı bölge Doğu. Ama buna rağmen en büyük isyan yine Doğu’da.
Çünkü halk gerçekten de diğer bölgelere göre çok daha zor şartlarda çalışıyor, çalıştırılıyor. Ve ne kadar çok çalışırsa çalışsın hiçbir zaman hayal ettiği noktaya ulaşamayacak, bunu da biliyor. İşte problem de burada başlıyor. Umudu yok insanların, her zaman fakir ve her zaman başında birileri var. O ne derse o!
Koyun kendinizi o insanların yerine?
Hiçbir sosyal güvenceniz yok, finansal gücünüz yok.
Umudun olmaması ne demek? Çocuğunuza bir gelecek sağlama şansınız yok. Birilerinin sizin yerinize kararlar vermesi gerekiyor. Umut yoksa hayat yok.
Bugün Kürt meselesini ortaya atılan politikacıların geçmişine bakın. Bakın bir tane maraba çocuğu var mı? Bulamazsınız.
Şu kadar metrekare arazim var, şu kadar adamım var diyen bir adım öne çıkıyor.
Öne çıkıyor ve en büyük ironiye imza atıyor; demokrasi istiyor.
Sadece Doğu’nun değil tüm Türkiye’nin bir yatırım hamlesine ihtiyacı var. İşe ihtiyaç var, çok fazla işe ihtiyaç var. Çalışmak isteyen, gelecek isteyen insanların işe ihtiyacı var.
Adalete, adaletli dağıtıma ihtiyaç var.
Ve demokrasiye ihtiyaç var. Her noktada demokrasiye ihtiyaç var. Demokrasinin 5 yılda bir oy vermenin dışında bir şey olduğunu bilmeye ihtiyaç var.
Yok diyorsanız “maraba olmak iyidir”
O zaman yapacak bir şey yok.
Siz de bir gün “Sırrı”ta “Sırrı”ta gidersiniz icazet almaya…
Turgut Yüksekdağ / Twitter: @BBT1808
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.